Amerikan dış politikasında iklim değişikliği ve Trump
Uluslararası sistemdeki değişmeler nedeniyle gelişen siyasal olaylar, soğuk savaş yıllarında hesaplamak ve incelemek belirgin senaryolara dayanılarak düzenli bir görüş açısından ele alınabiliyordu. Soğuk savaştan sonra alınan bütün önlemlere karşın, izlenen siyasette beklenmeyen yeni sorunların ortaya çıkması sonucu siyasal olayları daha değişik bir açıdan incelenmesi gerekti.
Bu yeni açıdan inceleme
çabası, günümüzde uluslararası politika değişikliği nedeniyle “Karmaşık Sistem
Teorisi” aracıyla yürütülüyor. Karmaşık sistem teorisine göre dünya çok geniş
bir ağ olarak inşa edilmiş gözüküyor. Günümüzde dünyanın bütünleşmesi gittikçe
karmaşıklaşıyor. Bu nedenle siyasal olaylar entegre bir bilim dalının
yöntemleriyle incelendiğinde ortaya çıkan sonuçlar, daha önce tahmin edilen
sonuçlardan farklı çıkıyor. Anarşik ve kaotik bir yapı gösteren uluslararası
sistem, her şeye rağmen bu sistemi kendi çıkarları için düzenlemek isteyen büyük
devletlerin bekledikleri sonuçlara ulaşamıyor. Bu karmaşık ve düz bağlantılı
olmayan sistemi kısa dönemli, durgun incelemelerle anlamak mümkün değil.
O halde günümüzde dış
politika incelemeleri düz bir çizgide incelenmesiyle gerçeklere ulaşılamayacak
gibi gözüküyor. Birbirini tetikleyen olaylar dizisi olarak adlandıracağımız düz
bağlantılı olmayan incelemelerde olayların gelişimi bir daire oluşturuyor. Birbirine
bağlı dünya yönetim sisteminde küçük bir değişiklik, çok büyük ve tahmin
edilemeyen sonuçlara ulaşıyor. Örneğin, Amerikan Federal Para Fonu başkanının bir
tuşa basarak doların faizini yükseltmesi, gelişmekte olan ülkelerde ekonomik
krize neden olabiliyor. Ekonomik kriz toplum yapılarını sarsıyor ve çatışmalar
çıkıyor, çatışmalar nedeniyle tüketim talebi düşüyor, dünya ekonomisini rayına
oturtmak için büyük ülkeler çatışma çıkan ülkelerin rejimlerine müdahale
ediyorlar. Afganistan ve Irak’a yapılan askeri müdahalelerden sonra görüldüğü
gibi bu defa da Amerikan ekonomisi çöküyor, Amerikan halkı ekonomik kararların
verildiği Wall Street bankacılık alanını işgal ediyor ve Amerikan ekonomisi ile
Amerikan zenginlerini canlandırmak için Trump gibi bir lider Amerika’ya başkan
olabiliyor. Düz sebep sonuç analizleri ile bu sonuçlara varmak mümkün değil.
Bütün bu gelişmelere bir de iklim değişikliğini eklersek, açlık ve kuraklığın
artması, bazı bölgelerin sular altında kalması nedeniyle büyük göçler başlıyor
ve olaylar gittikçe büyüyor, dünya bir karmaşaya doğru gidiyor. Bu tür birbirini
tetikleyen gelişmeleri anlamak ve ortaya çıkacak kaosu durdurmak için Amerikan
Dış işleri Bakanlığı yüksek rütbeli yöneticilerinden oluşan bir görev gücü yaratarak
iklim değişikliği ile güvenlik analizlerini bir arada dış politika planlamalarında
öncelikle ele almış bulunuyor.
Savunma Bakanlığı ve
askeri liderler iklim değişikliğinin güvenliğe etkisi ele almakta başı
çekiyorlar. Amerikan Genel Kurmay Başkanlığı olan Pentagon iklim değişikliği
konularını askeri planlamalarında öne almış bulunuyor. Bu planlamada kalkınmadan
insancıl yardıma, barış inşa edilmesinden diplomasiye kadar dış işlerinin
politikalarına dahil edilmiş gözüküyor. Amerikan dışişleri bakanı John Kerry,
böylece ulusal güvenlik ile iklim değişikliği bağlantısını daha iyi
anlayabileceklerini ifade ediyor.
Kerry, dünyanın en büyük
askeri deniz üssü olan Norfolk, Virginia’da yaptığı konuşmasında, deniz seviyesindeki
yükselmelerin bu büyük deniz üssündeki tesisleri de tehlikeye sokabileceğini
açıkça söylüyor. John Kerry, G7 ülkeleri olarak adlandırılan gelişmiş ülke
dışişleri bakanları ile iklim konusunda yaptığı çalışmalar sonucunda ortaya
çıkan raporda; yaşam güvenliği, ham maddeler ve kaynaklar üzerindeki yarışma ve
çekişmeler, göç, gıda güvensizliği, su güvensizliği, deniz suyu seviyesinin
yükselmesi ve diğer yeni sorunlar incelenmiş bulunuyor. Raporun sonucunda iklim
nedeniyle kırılganlık riski karşısında dünya kalkınma yardımlarına hız
verilmesine ve bu hususun gelişmiş ülkelerin dış politikasının temeli olarak
kabul edilmesine karar verilmiş.
İklim kırılganlığı
konusunda verilen emir üzerine Amerikan elçilikleri bulundukları ülkelerde
iklim etkilerini stratejik planlarına dahil etmiş bulunuyorlar. Böylece
çatışmalara yol açabilecek olaylar çıkmadan önce iklim değişimi nedeniyle
ortaya çıkacak olan halkın yaşam sistemine, sağlığına ve güvenliğine etki edecek
olan gelişmeler işbirliği ve ülke yetkililerinin koordinasyonuyla birlikte
önceden önlenmeye çalışılıyor. Büyük devletler iklim değişikliğinin olayları
“tehdit çarpanı” şeklinde büyüttüğünü bilerek iklim değişiminin yaratacağı
riskleri günlük diplomatik girişimlerinin bir parçası olarak görüyorlar.
Entegre dünya sisteminde doğacak olan sorunlar önceden saptanarak çözüm
bulunmaya çalışılıyor.
Türkiye’de o tarihlerde
yapılan, “Uluslararası İnsani Yardım Konferansının” bir parçası olarak Amerikan
Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAİD), Amerika’nın ve diğer devletlerin, erken
uyarı ve riskleri önleme kapasitelerini arttırmak için çalışmalarını dünya
çapında sürdürüyor. Risklerin yüksek olduğu bölgelerde böylece çatışmaların
önlenmesi ve toplumların dayanıklılığı geç kalınmadan artırılmaya çalışılıyor. Dünyadaki
risk bölgeleri önceden belirlenebilirse Amerikan diplomasisi oraya yönelecek. Böylece
insanlık savaş ortamından veya insancıl krizlerden mümkün olduğunca arınmış
olacak, deniyordu.
Görülen o ki dünyadaki
krizler karşısında Batılı yöneticiler teröre ve göçmenlere karşı askeri
politikalarının yanında çözüm için yeni bir yumuşak politika keşfetmiş
bulunuyorlar. Açlığı, fakirliği önlemek, kalkınmakta olan ülkelere yardım etmekle
çatışmaları önlemek ve göç hareketlerini durdurmak için bu yolu seçmiş
gözüküyorlar. İnsani yardım politikalarını tek başına izlemek çok masraflı
olacağı için bütün ulusların yapılandırdıkları bu sisteme katılmasını sağlayacak
bir uluslararası konferans için Ortadoğu’daki göçün ağırlık merkezinde bulunan
Türkiye seçilmiş bulunuyor. Herhalde, Latin Amerika, Asya ve Afrika’da bölgesel
merkezler oluşturulup daha olumlu bir dünya düzeni yaratılmaya çalışılması beklenirken
Trump’ın iş başına gelmesiyle Amerika iklim antlaşmasından çekildi. Dünya’daki
piyasa rekabetini ticaret savaşlarına döndüren, göçler, silahlanma yarışmaları
ortamı içinde güya liberal olan Amerikan politikalarının sonuçlarını tahmin
edemeyeceğimiz etkileri altında yaşıyoruz.