Dolar $
32.54
%-0 -0
Euro €
34.8
%-0.02 -0
Sterlin £
40.55
%-0.22 -0.09
Çeyrek Altın
3969.87
%0.3 11.85
SON DAKİKA
Son Yazıları

Şeytanın pisliği

11 Eki 2019

Türkiye'de petrol gibi yeraltı kaynaklarının bulunmamasından dolayı hayıflananlara çok sık rastlamışızdır. Ülkemizin etrafı petrol okyanusları, devasa doğalgaz rezervuarları ile çevriliyken bizim sınırlarımız içerisinde hemen hemen hiç fosil yakıt kaynakları olmadığından Türkiye enerji açısından neredeyse tamamen ithalata bağımlı. Bu koşullarda ortalama bir Türk vatandaşının petrol varlığını bir nimet gibi algılamasına şaşırmayabiliriz. Biz canımızı dişimize takarak kazandığımız dövizlerle başkalarının yer altından çıkardıkları varlıkları satın almak zorundayken birçoğu Ortadoğu'da olan şanslı uluslar ise yattıkları yerden para kazanabiliyorlar.

Ancak bizim tarafımızdan durum bu şekilde görünürken, petrol zenginliği içinde yüzdüğünü düşündüğümüz birçok ülkede devasa sorunlar var. Zamanında OPEC’in kurucu isimlerinden Venezüellalı devlet adamı Perez Alfonso petrol için “şeytanın pisliği” deyivermişti. Elbette Perez Alfonso petrol zenginliğinin sunduğu imkanların farkındaydı. Kendi ülkesi gibi kalkınma yolculuğunun ilk basamaklarında debelenen bir ülke için yer doğal kaynak zenginliği büyük bir fırsat getirebilirdi. Vergi verenlere yüklenmeden eğitime, alt yapıya, sağlığa para ayırmak mümkün olabilirdi. Öte yandan petrol zenginliği çok uluslu şirketlerin ve onların arkasındaki küresel güçlerin dikkatinin de bu bölgelere yoğunlaşmasını, içerideki rant mücadelesi yetmezmiş gibi, ülkelerinin iç işlerine yabancı müdahalesini de davet etmekteydi. Alfonso Perez tam da bu sebeple elindeki nimetle beraber gelen büyük sorunlara dikkat çekiyordu.

Ortadoğu’nun makus talihi

Bu çerçevede özellikle son yüzyıl için, Ortadoğu’nun çatışma ve şiddetle dolu tarihini değerlendirmek mümkün. Her şeyi petrol rantı kavgası ile açıklamak gibi ekonomik indirgemeci bir yaklaşıma sıcak bakmamakla beraber, enerji savaşlarının siyasi gelişmeleri analiz ederken göz ardı edilemeyecek bir unsur olduğunu söyleyebiliriz. Birinci Dünya Savaşı biterken başta İngiltere’nin ve bir miktar Fransa’nın bölgeyi kolonileştirme çabalarının arkasında büyük ölçüde Mezopotamya’nın yer altı zenginlikleri vardı. Arkasından manda rejimine karşı oluşan milliyetçi tepkileri de petrol kaynaklarını yabancılara daha fazla sömürtmeme fikri tetikledi. Ancak kolonyal güçlerin bölgeden kovulması ne yabancıların müdahalesinin sonu anlamına geldi ne de yerel unsurların kendi aralarındaki rekabeti engelleyebildi. Arap-İsrail çatışmasını bir kenara koyarsak, ki burada da enerjiye ilişkin endişelerin rolü hakkında spekülasyon yapılabilir- Irak-İran savaşı ile beraber bölgede ardı arkası gelmeyen savaşlar pekala petrolle bağlantılandırılabilir. Bir yandan yer altı kaynaklarının yarattığı rant çatışma için bir gerekçe oluştururken diğer yandan petrol gelirleri savaşan ülkelerin masraflı silahlanma çabalarını finanse etti. Böylelikle çoğu yoksulluk çukurunda çırpınan Ortadoğu halkları hem kendilerinin hem de çocuklarının geleceğini silah tüccarlarına kaptırdı.

Bugün bölgeye kuş bakışı baktığımızda yine çatışmanın ve belanın eksik olmadığını görüyoruz. İran senelerdir Amerika’nın yaptırımları ile boğuşuyor, dünyanın en zengin doğalgaz ve petrol rezervleri sahibi ülkelerinden biri olduğu halde bir türlü siyasi gerginliklerden başını alamıyor. Suriye’nin durumu malum ama onları zaten tam manasıyla bir petrol ülkesi olarak nitelendirmek de doğru olmaz. Komşuları Irak ise bu tanımı bütünüyle hak eden, şeytanın pisliğinin ne demeğe geldiğini de tam olarak anlatan bir ülke. Sonu gelmez savaşların, işgallerin, iç çatışmaların sonunda IŞID belasını da defeden Irak halkı artık haklı olarak bir nefes almayı, en azından su, elektrik, internet bağlantısı gibi temel ihtiyaçlarının karşılanmasını bekliyordu. Aradan geçen senelere, değişen iktidarlara rağmen iyileşen bir şey olmadığını görünce sokaklara döküldüler. Sekiz dokuz yıl önce Suriyelilerin başına geldiği gibi barışçı gösteriler yapan halk sokaklarda rastgele ateş açan meçhul kişilerin elinde can vermeye başladı. Şimdilerde petrol zenginliğinin her zaman mutluluk getirmeyeceğini kıyıda köşedeki haberlerde Iraklıların dramına rast geldiğimizde daha iyi anlıyoruz.

Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları