Dolar $
32.42
%-0.32 -0.1
Euro €
34.96
%-0.34 -0.12
Sterlin £
40.51
%-0.75 -0.3
Çeyrek Altın
4092.28
%0.61 24.65
SON DAKİKA
Son Yazıları

Tek çözüm kentsel dönüşüm

26 Oca 2020

Hareketli geçen bir hafta içinde; 6,8 şiddetindeki Elazığ depremi, Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) faizleri sabit tutmasıyla gelişen olaylar, dünyaya yayılan koronavirüs salgını, ABD Başkanı Donald Trump’ın azil süreci ve uluslar arası baskılara ve en son Berlin buluşmasına rağmen Libya’da isyancı Hafter’in merkezi hükümete karşı saldırıları gündemde öne çıkan gelişmeler oldu.

Türkiye’yi sosyal ve ekonomik yönden etkileyecek haftanın en önemli gelişmesi elbette Şanlıurfa, Malatya, Adıyaman, Tunceli, Sivas gibi çevre illeri sarsan 6,8 şiddetindeki Elazığ depremi. Olayın kentsel dönüşüme bir an önce hız verilmesi konusunda son ihtar olarak algılamak gerektiğini söylemek istiyorum.

elazig-1

Deprem bölgelerinde yaşayanlar, tedbir alınmadığı sürece büyük risk altında. Ülkemiz de ciddi bir deprem coğrafyasında bulunduğu ortada. Eni 10 kilometreye kadar çıkabilen 1200 kilometrelik Kuzey Anadolu, 580 kilometrelik Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile Batı Anadolu ve Ege önemli deprem kuşaklarımız. Marmara’nın tamamının deprem bölgesinde yer aldığı hatırlanırsa Batı Anadolu ve Ege kuşağı aktif fay hatları açısından zengin.

Türkiye’de orta ve büyük deprem üretebilecek fay sayısı 485 civarında. 14 şehir ise deprem konusunda büyük risk taşıyor. Deprem kuşaklarıyla ilgili genel manzara bu. Söz konusu 3 büyük fay zonu ve buna bağlı çok sayıda bağımsız faylar yıllardır ülkemizde can ve mal kaybına sebep oluyor.

elazig-5

Türkiye’de sisteme kayıtlı 38,4 milyon konut, 19,5 milyon bina bulunuyor. Ülke bazında deprem bölgelerindeki binaların yüzde 45’i riskli. Tarihinde şiddetli depremler yaşayan 2,1 milyon bina stokuna sahip ekonominin merkezi İstanbul’da ise her 3 binadan biri depreme karşı dayanıksız.

Rant mantığı aşılamamış

Can ve mal güvenliği konusunda yüksek tehdit unsuru olan depremlere dâir Türkiye’de 2011 yılına kadar gereken adımlar atılamamış. 604 insanın hayatını kaybettiği, 4 binden fazla kişinin yaralandığı 23 Ekim 2011 tarihli 6,7 şiddetindeki Van depremi, ülkemizde söz konusu âfete karşı tedbirler alınmasının zamanın geldiği konusunda bir milat olmuş.

esazig-4

Kolları sıvayan hükümet 16/5/2012 tarihli ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunu yürürlüğe koyarak kentsel dönüşüm çalışmalarını başlatmış. O günden bu yana bir çok tartışmalara sahne olan kentsel dönüşüm rant mantığı aşılamadığı için istenilen seviyeye gelememiş. Yeri olan yerinden, parası olan parasından feragat edememiş. Boş arazilere yeni iskanlar açılırken, asıl yıkılması gereken şehirler ve kasabalardaki binalar göz ardı edilmiş, böylece kentsel dönüşüm adına yapılanlar kısmi denecek düzeyde numunelik olarak kalmış.

İnsanların deprem karşısındaki en büyük zafiyeti “mal canın yongasıdır” anlayışı. Söz konusu anlayışın topluma hakimiyeti kentsel dönüşüm çalışmalarını ciddi şekilde aksatıyor. Hiç kimse kentsel dönüşümle devletin ve milletin kayıp değil büyük bir kazanç elde edeceğini düşünemiyor.

elazig-6

Boş araziye ruhsat verilmesin

Türkiye’de bu hafta içinde yaşanılan Manisa, Ankara ve Elazığ depremleri, kentsel dönüşümün acilen tamamlanması gerektiği uyarısını yapıyor. Doğu Anadolu fay zonunun hareketlenmesi ve beraberinde Kuzey Anadolu ve Ege fay zonuyla oluşabilecek bir deprem fırtınası çok can yakabilir.

2011 yılındaki Van depremi ile hayata geçen kentsel dönüşümde birçok başarılar elde edilse de henüz istenilen seviyede olmadığı gözleniyor. Enflasyon ve faiz oranlarını aşağı çeken, işsizlik hariç cari denge, bütçe, sanayi üretimi ve büyümede olumlu bir trend çizen Türkiye’nin; ekonominin tüm faktörlerini derinden etkileyecek deprem kaynaklı âfetleri zararsız veya az zararla karşılayabilmesi için kentsel dönüşümde hızlanması, devlet, belediye, halk ve inşaat firmaları el ele vererek bir kentsel dönüşüm seferberliği başlatması şart. Bundan sonra şehir alanı dışında bir metrekare toprağa dahi bina ruhsatı vermeyerek halkı ve inşaat şirketlerini şehirler içinde ada bazında kentsel dönüşüme zorlamalıyız.

elazig-3

Sosyal ve ekonomik zararlar

Depremler sosyal dengeyi bozmasının yanında ekonomiyi de olumsuz etkiliyor. Kısa vadede gerçekleşen can ve mal kaybı, yaralanmalar, alt yapı, iletişim ve ulaşım söz konusu âfetle devre dışı kalırken orta vadede iş gücü ve gelir kayıpları dikkat çekiyor. Uzun vadede ise dış ticarette oluşan olumsuzluklar, enflasyonda beklenmeyen oranlar ve makroekonomik alandaki olumsuzluklar yine depremin ekonomiye verdiği zararlar olarak göze çarpıyor.

deprem-4

Depremin verdiği zararları kısa, orta ve uzun vadede ayrıntılı açıklarsak olumsuzlukları; bina, köprü, karayolu ve demiryolu hasarları, üretim ve ücret kaybı, acil durum ve yapılanma masrafları, toplumsal sistemde meydana gelen arazlar, ürün talebinde azalış, işini kaybetmiş bireylerin alımlarındaki gerileme, vergi gelirlerindeki azalma kaynaklı milli gelirde düşme, enflasyon, fırsat kayıpları, bütçe açıkları, dış ticarette dengenin bozulması, pahalılık, oluşacak fakirlik ve salgın hastalıklar şeklinde sıralayabiliyoruz.

Yapılacak en hayırlı iş

Riskli yapılar ile riskli alan ve rezerv yapı alanlarının tespitine, riskli yapıların yıktırılmasına, yapılacak planlamaya, dönüştürmeye tabi tutulacak taşınmazların değerinin belirlenmesine, hak sahibi olacaklarla yapılacak anlaşmaya ve yapılacak yardımlara ve yeniden yapılacak yapılara yönelik 16/5/2012 tarihli ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’daki mevcut eksikliklerin bir an önce giderilerek kentsel dönüşümün hızlandırılması ülkenin sosyal düzenini, ekonomisini açıkça geleceğini kurtaracak en hayırlı iş olacak.

Dolayısıyla Türkiye’nin deprem karşısında bıçak sırtı bir dönem yaşadığı ortadayken bina ve parsel bazlı dönüşümlerin acilen terk edilip “ada bazında” yaşanabilir alanların oluşturulacağı bir kentsel dönüşüme geçilmesi ülkeyi yıkımdan kurtaracak. Şehir dışında değil, şehir dahilinde gerçekleştirilecek insan odaklı kentsel dönüşüm sosyal dengeyi koruyacağı gibi birçok ekonomik faydayı da beraberinde getirecek.

Piyasalara virüs bulaştı

Uluslar arası piyasalar hareketli bir haftada özellikle borsalar öncülüğünde satış ağırlıklı bir seyir izledi.

korona-b

Dünya hafta başı Çin’den yayılan koronavirüs salgınıyla sarsıldı. Koronavirüs salgını petrol fiyatlarıyla birlikte emtiayı da vurdu. Analistler olayı “Piyasalara virüs bulaştı” şeklinde değerlendirdi.

Uzun süreden beri negatif faiz uygulamasıyla ekonomisini yürütmeye çalışan Avrupa Merkez Bankası (ECB) Ocak ayında da faizlerini sabit tuttu ve negatif faize devam dedi. ECB Başkanı Christine Lagarde para politikalarının ekonomiyi düzeltmede yeterli olmadığını, acilen yapısal reformlara geçip maliye politikalarına ağırlık vermenin en kârlı yol olacağını söyledi.

Aynı konuda IMF Başkanı Kristalina Georgieva da Davos’ta para politikalarının tek kurtarıcı olamayacağının bilinmesi gerektiğine vurgu yaptı. Söz konusu gelişme euronun diğer para birimleri karşısında değer kaybetmesine sebep oldu.

ABD Başkanı Donald Trump'ın azli istemiyle Senato'da devam eden yargılamanın son gününde Demokrat savcı vekiller “görevi kötüye kullanma” suçlamasına odaklandı.

corona-z

Ateşkesi defalarca bozan Libya’daki isyancı general Hafter, merkezi hükümete yönelik saldırılarına devam ediyor. Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde Berlin’de toplanan barış konferansına rağmen Libya’da artan tansiyon başta petrol olmak üzere piyasaları da olumsuz etkiliyor. Hafter’i destekleyenler arasında Rusya ile birlikte Fransa’nın da öne çıkması dikkatlerden kaçmıyor.

Haftaya Türkiye’de Merkez Bankası (TCMB) enflasyon raporu, Ocak ayı reel kesim güven endeksi, ekonomik güven endeksi, kapasite kullanım, dış ticaret dengesi, yurt dışında ise FED faiz kararı, İFO İş Dünyası Endeksi, Euro Bölgesi büyüme ve enflasyon ve işsizlik verileri gündeme gelecek.

Bütün yatırım araçları kazandı

Söz konusu gelişmelerle Borsa İstanbul BIST 100 endeksi hafta içinde en yüksek 124.536 puanla rekor kırdı. En düşük de 120.761 puanı gördü. Borsa haftalık bazda yüzde 0,55 kazanç sağladı. 24 ayar külçe altının gram fiyatı ise yüzde 1,26 artışla 298,50 lira, Cumhuriyet altını yüzde 1,22 primle 1987 liraya çıktı. Dolar yüzde 0,81 değer kazanarak 5,9430, euro da yüzde 0,24 kazançla 6,56 liradan haftayı kapattı. Piyasalarda 1000 TL’lik yatırım; borsada 1005,5 lira, dolarda 1008,1 lira, euroda 1002,4 lira ve altında 1012,6 lira oldu.

BIST 100…

Çin’den virüs ile birlikte küresel piyasalara yayılan endişe Borsa İstanbul’u da olumsuz etkiledi. BIST 100 endeksi rekoruna rağmen 120 bin puana kadar çekildi. Hafta içinde özellikle bir günde 12 milyar liralık yüksek hacim dikkat çekti. Haftayı 122.142 puandan kapatan endeksin gelecek hafta daha ılımlı bir seyirde gitmesi bekleniyor. Yukarıda en kuvvetli direnç 123.500. Aşağı sarkmalarda 121.700 ise en güçlü destek görünümünde.

corona-y

DOLAR/TL…

Türk varlıkları güçlü duruşunu korurken teknik olarak kurda 5,93 lira seviyesi pivot olarak takip edilebilir. Aşağı sarkmalarda 5,87 güçlü destek, yukarı yönde ise 5,97 önemli direnç noktası konumunda.

EURO/TL…

Euro, faizleri sabit tutmasıyla TL hariç diğer para birimleri karşısında değer kaybetti. ECB Başkanı Christine Lagarde ise yapısal reform istiyor. Teknik olarak 6,54 lira seviyesindeki euronun yukarıda en fazla gidebileceği yer 6,58… Aşağıda ise 6,50’lik güçlü bir direnç var.

ONS ALTIN…

Yatırım araçları içerisinde en kârlısı altın. Özellikle Çin’deki korona virüsü salgını ve beraberinde ABD tahvil faizlerindeki gerileme altını daha da kuvvetlendirdi. 1571 dolar seviyesindeki altında yön yukarı görünüyor. Direnç noktası 1582 dolar olarak görünen ons altında destek seviye ise 1540 dolar.

PETROL…

OPEC’in petrol kesintisi konusundaki kararsızlığının yanı sıra Çin’de ortaya çıkan korona virüsü petrol fiyatlarında kayıpları artırdı. Teknik olarak brentte 60 dolar seviyesine kadar çekilen fiyatların bir miktar daha aşağı yönlü olması bekleniyor. ABD tipi WTI petrolünde ise 54-55 dolar bandı takip ediliyor.

Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları