Dolar $
32.56
%0.13 0.04
Euro €
34.9
%0.71 0.24
Sterlin £
40.56
%0.98 0.39
Çeyrek Altın
3979.37
%0.34 13.33
SON DAKİKA
GÜNDEM Çarşamba 21 Ekim 2020 02:43

PARA YATIRIM YERİNE ALTIN VE DÖVİZE GİTTİ

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, alınan tedbirler sayesinde Türkiye'nin pandemiden yüzünün akıyla çıkacağını belirterek, "Bizim yatırama ihtiyacımız var. Sadece inşaatla işler yürümez. Ancak bu dönem gelen para yatırıma değil altın ve dövize gitti" dedi.

Para yatırım yerine altın ve dövize gitti

Neşe Berber

Türkiye Barolar Birliği Başkanı (TBB) Metin Feyzioğlu, pandemi nedeniyle bütün dünyanın zor bir süreçten geçtiğini söyledi. Bu dönemde Türkiye’nin de hasar gördüğünü dile getirdi. Feyzioğlu, önümüzdeki dönem doğru strateji uygulayan ülkelerin fırsatlarla karşı karşıya kalacağını kaydetti. Türkiye’nin yerli ve yabancı yatırıma ihtiyacı olduğunu belirten Fezyioğlu, “İnşaat ekonomiyi kısa vadede sürdürmek için önemli ama o çok uygun faizlerle son dönemlerde piyasayı canlandırmak adına, devletin yaptığı fedakârlık stokun erimesine önemli katkıda bulundu. Ancak gelen para, yatırıma gitti mi diye sorarsanız; maalesef sektörün en üst temsilcilerinden, aldığım bilgi, altına ve dövize gittiği şeklinde. Aralık ayında yapılması planlanan TBB genel kurulunun ertelenme sebebi olana kendisinin gösterilmesini eleştiren Feyzioğlu, erteleme sebebini merak edenlere gazete okumayı, televizyon seyretmeyi ve etrafla konuşmayı tavsiye etti. Feyzioğlu, “Yapılacak genel kurullardan sonra kimin baro başkanı, kimin delege olacağı belli değil ki? TBB’nin genel kuruluna kalmış şurada iki ay. Karşımda bir aday yok. Arkamda mücadelemizi takdir eden ama sesini yükseltmeyi her zamanki ağır duruşu ile gereksiz gören Anadolu’nun muazzam desteği var” dedi. 

Siyasete girecek misiniz sorusuna ise “Bilgi sahibi olması gereken aydınların ve kanaat önderlerinin görevi, milli meselelerde, devleti yönetenleri ve Milletimizi doğru bilgilendirmektir” şeklinde cevap verdi. 

Çözümü birlikte üretmeliyiz

Ekonomik olarak Türkiye'yi nasıl görüyorsunuz?

-Bütün dünya zor bir süreçten geçiyor, pandemi dolayısıyla, ben Türkiye'nin yüzünün akıyla çıkacağına inanıyorum. Yani Türkiye hasar görsün, gemi su alsın, yan yatsında bundan bir şey kazanalım denilmesini doğru bulmuyorum. Herhâlde de bunu kimse demiyordur, öyle umuyorum. O yüzden de hep birlikte doğruya yönelmeliyiz, doğru olan ne ise onu söylememiz lazım. Önümüzdeki dönem ya da işte pandemi sürecinin hemen sonrası, gerçekten doğru stratejiyi uygulayan ülkeler açısından fırsatlar içerdiğini görüyorum. Dünyanın yatırım için bir kenarda tuttuğu nakit parayı kim çekebilir ise o ülke çok yükseğe çıkacak. Bizim yerli yabancı yatırıma ihtiyacımız var. Gerçek, bu. Sadece inşaat sektörüyle, sadece inşaat yaparak, rezidans yaparak, plazalar yaparak yürümüyor. Önemli bir şey daha söyleyeyim; inşaat ekonomiyi kısa vadede sürdürmek için önemli ama o çok uygun faizlerle son dönemlerde piyasayı canlandırmak adına, devletin yaptığı fedakârlık stokun erimesine önemli katkıda bulundu ama gelen para, yatırıma gitti mi diye sorarsanız; maalesef sektörün en üst temsilcilerinden, aldığım bilgi, altına ve dövize gittiği şeklinde. Borçlar ödendi, ondan sonraki para da üretime gitmedi, altın ve dövizden kazanç beklentisine gitti. Dişinizden tırnağınızdan halk olarak arttırdığınız paranın, yatırıma gitmesini sağlamak lazım hep birlikte. Bunun için suçlamak değil, hep birlikte çözüm üretmemiz lazım.

Oy verme zorlaşacak

Bazıları diyorlar ki, baro seçimlerinin ertelenmesinin sebebi Aralıkta yapılacak TBB Genel Kurulu. Sizin için bu ertelemenin yapıldığını söylüyor bu çevreler. Ne düşünüyorsunuz? 

-Yakında pandemiyi de Metin Feyzioğlu yüzümüze öksürerek yaydı diyebilir bu çevreler. Şaka bir yana, bu arkadaşlarımız Ağustos ayında toplanarak karşımıza bir aday çıkarmaya çalıştılar. Sonra fark ettiler ki daha kendileri seçilmemiş, yeni delegelerin kim olacağı belli değil. Yapılacak genel kurullardan sonra kimin baro başkanı, kimin delege olacağı belli değil ki? TBB’nin genel kuruluna kalmış şurada iki ay. Karşımda bir aday yok. Arkamda mücadelemizi takdir eden ama sesini yükseltmeyi her zamanki ağır duruşu ile gereksiz gören Anadolu’nun muazzam desteği… Ertelemenin sebebini merak edenler gazete okusunlar, televizyon seyretsinler, etrafla konuşsunlar. Türkiye pandemi ile mücadele ediyor. Şimdi ben bir soru sorayım izninizle. 65 yaş üstü veya kronik rahatsızlığı olan avukatların saatlerce sürecek genel kurul toplantılarına, ister istemez mesafe kuralının ihlal edileceği oy verme işlemlerine katılmaya zorlanması onları yaşam hakkı ve siyasi haklarını kullanma hakkı arasında bir seçim yapmak zorunda bırakmaz mı?  Bunları da düşünmek lazım değil mi? Bu ortamda seçmen iradesi sandığa doğru yansır mı? İnşallah hep birlikte atlatacağız bu pandemi belasını. Büyük çoğunluk görüyor biliyor neyin niçin yapıldığını.

Halkın gücüne inanıyorum

Her yaptığınız olay oluyor, sizin her konuştuğunuzla ilgili mutlaka gündem oluşturuyorlar. Neden?

-Ben hayatım boyunca doğru olduğuna inandığımı söyledim. Söylediğim sözün kime yarayacağı, kime yaramayacağı gibi bir kaygım olmadı. Türkiye’ye faydalı olsun, halkı aydınlatmaya yarasın, milletimin üstün menfaati adına olsun yeterli. Dolayısıyla ben siyasi particilik hiç yapmıyorum, yapmadım. Sözlerimin siyasi parti kaygısıyla ya da o pencereden okunması durumunda birileri muhakkak kızar, birileri de çok mutlu olur. Oysa doğruyu göstermek ya da doğru olduğuna inanan birinin sözlerini dinlemek şeklinde yaklaşılırsa herkes kendi kararını aydınlandıktan sonra verebilir. Demek istediğim şey şu; ben halkın, milletin gücüne inanıyorum. Ama bunun için milleti oluşturan fertlerin bilerek karar vermesi gerektiğine her zaman inandım. Körü körüne bir yaklaşımla değil de bilerek, sağduyuyla ortaya konulan yaklaşımın Türkiye'yi hep ileri taşıdığını düşünüyorum. Mustafa Kemal Atatürk'ün yola çıktığında milletine güvenmesi, milletini her konuda bilgilendirmesi gibi. Bizim rehberimiz her zaman için Atatürk'tür.  Atatürk'ün yaptığını yapmaya, izlediği yolu izlemeye gayret ediyoruz. Bundan birileri rahatsız oluyorsa olur, kimin rahatsız olduğuna hiçbir zaman bakmadık.

Devletimin yanındayım

Daha önce siyasi duruş olarak sizi, farklı bir yerde konumlandırmışlardı.

-Her zaman için devletin yanındayım. Her zaman için Türk Milleti'nin yanındayım. Bu sebeple sözlerimden konjonktüre göre bazıları mutlu olabilir, bazıları rahatsız olabilir. Devlet, hükümet, siyasi partiler ayrı kavram ve kurumlardır. Serin kanlı bir şekilde ve tarihin doğruladığı çizgide eğer değerlendirilecek olursa, söylediklerimin her zaman uyarıcı nitelikte olduğu anlaşılır diye düşünüyorum.

Şimdi bu kısmını birazcık sorguluyorum, çünkü en çok konuşulanlardan birisiniz bu anlamda. Diyorlar ki; Metin Feyzioğlu’nun bundan sonrası için bir siyasi hedefi var. Var mı gerçekten?

-Yaptığım görevi en iyi şekilde yapmaya çalışıyorum. Vatanını en çok sevenin, en yüksek sesle slogan atan olduğuna hiçbir zaman inanmadım. Vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır. Bilgi sahibi olması gereken aydınların ve kanaat önderlerinin görevi, milli meselelerde, devleti yönetenleri ve Milletimizi doğru bilgilendirmektir. Milli duruş ve milli sorumluluk bunu gerektirir.

Değerli kâğıt vergisi bize verilsin

Önümüzdeki dönemde neler planlıyorsunuz? 

-Baştan sona katkı verdiğimiz son derece önemsediğimiz ve desteklediğimiz e-duruşma Ankara'da şu anda bir mahkemede uygulanıyor. Sayın Adalet Bakanımız pandemiden birkaç hafta önce müjdelemişti. Sonra İnsan Hakları Eylem Planı var. Bu da çok önemli bir proje. Türkiye Barolar Birliği de pek çok başlıkta planın kurucu unsurlarından. Türkiye'nin insan hakları uygulamalarının kapasitesini yükseltmemiz lazım. Anayasa'nın 2. maddesindeki Devlet'ten söz ediyorsak, o Devlet vatandaş içindir. Devletin muhakkak surette İnsan Hakları Eylem Planı'nı hayata geçirmesi lazım. Bunun için de ben hukukçu kalitesinin yükseltilmesi gerektiğini düşünüyorum. Benim dile getirdiğim, hukuk fakültesini bitirenlerin hâkim, savcı ya da avukat adaylığından önce 2 yıl yüksek lisans yapması. Hem bilgilerini arttırsınlar hem tecrübe kazansınlar. Almanya'daki birinci devlet sınavı ikinci devlet sınavı gibi. Türkiye'de hukuk fakültesi olan her üniversitede değil, YÖK tarafından belirlenecek üniversitelerde, avukat, savcı olmak isteyenlere yönelik özel yüksek lisans programları açılabilir. Bu da Fransa örneği. Sonra hâkim yardımcılığı gelmeli. Yüksek lisansını bitirip hâkim adaylığına girenler belli süre belki orada staj yaptıktan sonra hâkim olmalı. Bu kadar hızlı, bu kadar kolay hâkim olunmaz. Hayat tecrübesi olmayanın kanunları çok iyi bilse de hüküm vermede zaafı olur. İnsan Hakları Eylem Planı'nda bir başka hedefimiz daha var. Yeni nesil insan haklarını gündeme taşımak ve vatandaşımızın daha genç yaşta, çocuk yaşta bunu içselleştirmesini sağlamak. Örneğin sağlıklı bir çevrede yaşamak gibi. Hayvan hakları gibi. Önümüzdeki dönemdeki projelerden biri de avukatların emeklilik statüleri. Muhakkak suretle iyileştirilmeli. Bugün 30 yıl çalışıp emekli olan bir avukat 1800 TL para alıyor. Bizim kendi içimizde bir formülü zorlamamız lazım. Yani SGK'nın sırtına yeni bir yük getirmeden çözebiliriz.  Türkiye Barolar Birliği olarak bir projemiz var.  Noterlerin avukat vekaletnamelerinden aldığı bir değerli kâğıt vergisi vardır. Biz avukatlara verilen vekaletnamelerden alınan değerli kâğıt vergisinin, bizim Sosyal Yardımlaşma Dayanışma Fonu’na aktarılmasını talep ediyoruz ve bu sadece avukatın emekliliğinde kullanılsın istiyoruz. İlave emeklilik ödeneği vermek istiyoruz. Bakın sisteme hiçbir yük getirmiyoruz. Zaten avukatlık vekaletnamesinden alınıyor bu. Noterlerin çalışma alanlarına da girmiyoruz, onlarla bir çatışma alanına da girmiyoruz. Hazine’ye aktarılan değerli kâğıt vergisi bize verilsin.

ABONE OL