Dolar $
32.59
%0.18 0.05
Euro €
34.72
%-0.11 -0.03
Sterlin £
40.41
%-0.5 -0.2
Çeyrek Altın
4098.22
%0.76 30.53
SON DAKİKA
Son Yazıları

Ertesi gün

03 Nis 2020

Seksenli yılların popüler filmlerinden "Ertesi Gün" nükleer silahlarla yapılacak Üçüncü Dünya Savaşı'nın akabinde dünyanın nasıl olacağına dair bir kurguydu. Altmışlı yıllardaki kadar olmasa da insanlık seksenlerde de bir nükleer savaş riskiyle yaşıyordu; toplumun korkularına değen film de epeyce bir gişe başarısı yakalamıştı. On binlerce nükleer silahın patladığı bir felaketin ardından bile insanların hayata tutunabilecekleri anlatılıyordu filmde.

Korona pandemisinin -çok şükür ki- böylesine bir felakete yol açması beklenmiyor. Dünya üzerinde evlerine kapanmış milyarlarca insan sokağa çıkıp eski hayatlarına dönecekleri zamanların gelmesini bekliyor, pandeminin ertesi günü sadece işlerine değil aynı zamanda sosyalleştikleri ortamlarına arkadaşlarına, akrabalarına kavuşmanın hesabını yapıyorlar. Böyle bakınca hayatımızın kıymetini anlamak için ilahi bir ders olarak da değerlendirilebilir bu musibet.  

Salgının sonrasına değin hesaplar yapanlar sadece bireyler değil. İş dünyası önümüzdeki dönemde nasıl koşullarla karşılaşacağını anlamaya çalışırken, siyasete ilişkin analizler yapanlar da önümüzdeki günlerde nasıl bir politik tablo oluşacağını anlamaya çalışıyor. Pandeminin ardından ülkeler arasında güç dağılımında değişimler yaşanacak mı, gerilim noktalarındaki durum ne olacak ve belki de hepsinden önemlisi tüm dünyada ağırlığı gitgide artan otoriter, popülist siyasetçiler yükselişini sürdürecek mi? COVID-19 darbe üstüne darbe yiyen liberal demokrasilerin, AB gibi kurumların tabutlarına son çiviyi mi çakacak?

Güçlü liderlerin virüsle imtihanı

Batının salgın hastalıkla mücadelede Çin’e göre çok gerilerde kalması görüntüsü netleşmeye başladığından beri, Pekin’in toplum üzerindeki sıkı kontrolüne hayranlıkta gözle görünür bir artış oluşmaya başladı. Avrupalılar, Amerikalılar bir türlü hastalığa karşı derli toplu bir reaksiyon veremezken Çin’in en başından beri sert önlemlerle salgını durma noktasına getirmesi takdir topluyor. Etkili bir yönetim, disiplinli bir toplum büyük felaketlerle baş etmede Batılı toplumlara göre ne derece başarılı olduğunu gösteriyor. Bir diğer otoriter rejim Rusya’da da benzer şekilde hastalığın etkisinin daha düşük olduğu rakamlara yansıyor. Peki buradan hareketle liberal demokrasilerin artık zamanımızın ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kaldığını söyleyebilir miyiz? Salgının sona ermesinin ertesi günü bu beceriksiz yönetimler için sonun başlangıcı olacak mı?

Bu sorulara net bir cevap vermeden önce krizin en başarısızlarından ABD’nin ve İngiltere’nin alışılagelmişin dışında üslupları olan popülist liderlerce yönetilmekte olduğunu, mevcut durumun bu yönetimlerle bağlantılanmasının daha doğru olacağını belirtmekte fayda var. İtalya ve İspanya gibi AB’ye tepkilerin yüksek seyrettiği ülkelerin ise Birlik dışında olsalardı ne yapabilecekleri ve ayrıca Çin tipi otoriter yönetimleri ne kadar kaldırabilecekleri ayrı bir soru. Uzaktan hoş gelen davulun sesine, rahatlarına düşkün Akdenizlilerin nasıl tepki vereceklerini tahmin etmek pek güç değil.

Ama bunlardan daha da önemlisi otoriter rejimlerin bu krizle ve önümüzdeki krizlerle baş edebilme kapasitelerine yönelik soru işaretleri. Çok sesliliği bastıran, ülkelerini demir bir yumrukla yöneten rejimlerin ilk icraatı yalanı kurumsallaştırarak gerçeklerin ortaya çıkmasını engellemek oluyor. Akademik jargonda gerçeklik sonrası diye tanımlanan, halk arasında bilinen adıyla palavra, otoriter rejimlerin en etkin şekilde ürettikleri çıktı oluyor. Onun için her nasıl oluyorsa Rusya gibi ülkelerde bu pandemi o kadar da etkili olamıyor. Votkanın sağaltıcı etkisi, yöneticilerinin hayır dualarından olsa gerek. Aynı şekilde Çin bütün matematiksel modellemeleri haksız çıkaracak şekilde birkaç ay içerisinde normal hayatına geri dönebiliyor. Çinli yetkililer o kadar etkin ki dünyayı kasıp kavuran virüs onların sınırlarından giremiyor, satışlarının çoğunu yaptıkları ABD hastalıktan kırılırken, ikinci çeyrekte yüzde otuz beş küçülme beklenirken Çin’de sanayi yeniden ayağa kalkıyor.

Otoriter rejimlerin sorunları çözme başarısı tartışılır ama sorunlar yokmuş gibi gösterme becerileri tartışılmaz. Ertesi gün palavrayla karnımız doyacaksa kendilerini örnek alabiliriz.


Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları