“Kovid-19” gibi hastalıklar ancak sağlıklı beslenme ile önlenebilir.

Toplumun büyük bir kısmı en az bir kez aşıyı yaptırmış olsa bile, hala Kovid-19 hastalığı dünya gündeminde 1. sırada önemini korumaya devam ediyor.

Çok hızlı yayılan bu pandemi ve diğer hastalıklardan korunmanın en etkili yolu bence sağlıklı beslenmeden geçiyor.

Aşı, maske ve fiziki mesafe dışında ve hastalığın ağır seyretmemesi için mutlaka bağışıklık sisteminin güçlü tutulması lazım. Tesir gücü yüksek olan bu virüs özellikle bağışıklığı zayıf kişileri daha çok etkiliyor.

Son zamanlarda aşı karşıtlığı adı altında bir takım söylemler içeren videolara, WhatsAppp gruplarında dolaşan iddialara lütfen inanmayın. Bu tür iddialar bilgi kirliliği oluşmasına ve doğruların önüne geçmesine neden oluyor.

Ancak bununla beraber ne yazık ki bu virüs ülkemizde her gün yüzlerce ve dünyada da binlerce can almaya devam ediyor. Bu hastalığı yakınlarım da olmak üzere basit bir şekilde geçiren o kadar kişi tanıdım ki onların konuşmalarına baksan bu virüs hiç kimseye tesir edip hasta edecek güçte değil, ama bazen de tanıdıklarımdan ağır geçirenler olunca bu işte bir gariplik var diyorum. Kimi hiç belirti olmadan geçiriyor kimi de ağır hasta oluyor ve hatta vefat ediyor.

İşte belki bu hastalığa hiç yakalanmayan veya hafif geçirenlerin güçlü bir bağışıklık sistemi olduğuna inanıyorum. Aslında her türlü hastalığa karşı vücudun en önemli savunma yöntemi olan bağışıklığı güçlü tutmak hastalığa yakalanmadan önce de sonrasında da çok önemli. 

Bağışıklık sisteminin çeşitli savunma mekanizmalarını zayıflatan ve vücut direncini kıran şey uzmanlara göre besin eksikliğidir.

Dolayısıyla bu virüse karşı en büyük çare, mutlaka aşıyla birlikte bağışıklığı en üst düzeyde tutmak ve sağlıklı beslenme çerçevesinde vitamin ve mineraller gibi besin kaynaklarını yeterince tüketmek.

Başta sağlıklı beslenme ihtiyaçlarının karşılanması için takviye gıdalar alınması yerine günlük doğal sağlıklı yiyecekler tüketilmeli. 

Özellikle vücudun bağışıklığını güçlendirmeye yarayan, arı ürünlerinden gerçek bal, propolis, polen, arı sütü gibi ürünler tüketilmeli.

Mevsimlik ve içeriğinde E, B, D ve C vitamini olan meyve ve sebzeler yenilmeli. Koyu yeşil yapraklı sebzeler, mor renkli meyveler, narenciye, maydanoz, kivi, çilek erik, nar ve portakal gibi.

Antioksidan olarak kabul edilen kırmızı pancar, ıspanak ve brokoli gibi sebze yemekleri yenilmeli.

Likopen içeren besinlerden domates, karpuz, greyfurt ve kırmızı lahana tüketilmeli.

Güçlü antioksidan olarak adlandırılan karotenoid besinlerden havuç, balkabağı, şeftali, kayısı gibi yiyecekler tüketilmeli.

Yine güçlü bir antioksidan olan flavonoidlerden, yeşil ve siyah çay, elma, armut, şeftali, çilek, kiraz, soğan, patates ve turunçgiller tüketilmeli.

Selenyum içeren besinlerden yumurta, deniz ürünleri, süt ve süt ürünleri, pekmez ve mantar tüketilmeli.

Bitkisel yağlardan hakiki zeytinyağı, çörek otu, udi hindi, kekik, hindistan cevizi, nane gibi yağlar hem kullanılmalı hem de içilmeli.

Bu dönemde probiyotiklerin önemi de çok büyük, dolayısıyla ev yapımı yoğurt, sirke, turşu, tarhana, kefir gibi besinlere yer verilmeli.

Ayrıca yemeklerde sarımsak kullanılmalı, çiğ fındık, çiğ badem ve ceviz gibi yemişler ve protein kaynağı çorbalar çok içilmeli.

İster bu hastalığa yakalanmış olsun ister olmasın her kişi bol bol su içmeli ve sıvı şeyler tüketmeli. Bol su tüketimi vücuttaki toksinlerden arınmak ve metabolizmayı canlandırmak için çok önemlidir.

Diğer taraftan zencefil, zerdeçal, karabiber, kuşburnu, ıhlamur gibi baharat ve çaylar yemeklere ve içilen çaylara katılarak tüketilmeli.

Özetle; genellikle burun vasıtasıyla insan vücuduna giren bu virüsün burundan ciğerlere inmesi engellenmeli. Bunun için sık ve bol su içilmeli, ağız ve burun sürekli temiz tutulmalı. En önemlisi de sağlıklı bir şekilde beslenilmeli ki bu bağışıklığı güçlü tutacağından hastalığın yayılmasını önlemede yardımcı olacaktır.