Dolar $
32.49
%0.34 0.11
Euro €
34.74
%0.48 0.16
Sterlin £
40.57
%0.17 0.07
Çeyrek Altın
4085.91
%0.76 30.25
SON DAKİKA
Son Yazıları

Tarımda haşlanmış kurbağa dönemi bitti mi?

24 Þub 2021

Bilenler bilir Peter Senge dünyanın en mühim "yönetim uzmanlarından" biridir. "Beşinci Disiplin" kitabı bir ömre bedel tüm dünyayı besleyecek bilgi ve örneklerle dileyene yükte hafif paha biçilemez dersler sunar.

Benim gibi iktisat fakültesi mezunları mutlaka onun; “Haşlanmış Kurbağa Sendromunu”  okur. Eğer kurbağayı kaynar suya atarsanız can havliyle zıplar muhtemelen de kurtulur. Ilık suya atıp, altını yavaş yavaş açarsanız zıplamak bir yana ısınmak hoşuna gider, mayışır, rehavete kapılır en sonunda pişerek ölür. Kurtulmaya hiç çalışmaz.

Konunun tarımla ne alakası var diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Çok ilgisi var, uzun zamandır tarımda yapılan ufak tefek yanlışlar birikerek çığ gibi sorunların ortaya çıkmasına sebep oldu, yanlış karar, politika ve hedefler yaşandığı anda çok dikkat çekmedi. Olanlara hem üretici hem tüketici alıştı. Her ay domatese gelen küçük zamlar  / tarım faaliyetleriyle ilgili taktiksel hatalar fark edilmedi. Gelinen noktada gıda fiyatları ortalığı kasıp kavuruyor. İthalat yaptığımız bazı ürünlerde sıkıntılar had safhada /girdi maliyetleri, hedef ve plansızlık tarımın çıkmazı. 

Tarımda yaşanan kötü gidişat nurlar içinde yatsın Sevgili İsmail Cem hocamın yazdığı “Türkiye’de Geri Kalmışlığın Tarihi” kitabında da aktardığı üzere 100 yüz yılık hikâyeden daha fazlası.  Şöyle ki; tarımda güçlü olan ülkeler askerlerini/ halkını rahat beslediği için siyasi olarak da güçlü olur. Anadolu’ da yaşamış “Sümer, Hitit, Akat” uygarlıkları gibi. Tarımda güç kaybedince çöküş başlar. Aynı şey Osmanlı için de geçerli. Ticaret yollarının değişmesi / kahve ticaretinin elimizden gitmesi / çoğalan askerin doyurulması için gereken tarımsal altyapı yatırımlarının yapılamaması; Yeniçerinin devlete yük olması sonucunu doğurmuştur. Sonuçta; ekonominin temeli olan tarımın çöküşü; siyasi ve askeri güç kaybı ile cihana bedel bir imparatorluğun çöküşünü neden oldu.

Genç Cumhuriyet devraldığı yıkık dökük tarım mirası ile halkını doyuramayacağını anladığında ivedi kararlar alıp Anadolu tarımının geleceğini planladı.  Türkiye tarım haritası / tarımsal değer ve tehditlerin SWOT analizi /  tarımsal gelişimin hızlandırılması / tarım teknolojilerinin revize edilmesi gibi amaçlarla tarım stratejisi belirlendi. Tarımsal faaliyetlerin istikrarlı bir şekilde yürütülebilmesi için Atatürk’ün direktifleriyle gereken kurumsal ve yasal düzenlemeler yapıldı. 

Çok değerli isimleri ülkemize davet edildi, genç aydınlar yurt dışına yollanarak geri kaldığımız tarım teknolojileri konusunda eğitildi. 1960’lara kadar tarımda önemli sayılacak atılımlarla Türkiye dünya tarımında çok önemli bir yere geldi.

Kırda motivasyon “Köy Enstitüleri” ile sağlandı.

Tigem ile bozkırda örnek çiftçilik modeli geliştirildi.

Tagem;  ile toprakların etüdü, sınıflandırılması ve haritalanması; toprak, gübre, su ve bitki analizleri, sulama gibi bir çok araştırma konusu çalışıldı.

Bügem ile tüm bitkisel üretim kontrol altına alındı.

Devam eden yıllarda tarım, kapitalizmin arka bahçesine döndü tekrar. Tekeller, üreticiler, ithalatçılar, teknoloji geliştirenler, gıdanın geleceğini dizayn edenler, katma değerli markalarla para kazananlar, tarıma yatırım yapan uluslararası şirketler. Türkiye ne yardan ne serden geçemedi. Kurbağa her nasılsa uykuda bazen ithal ederiz, bazen ekeriz, dara düştük  havuç gösterip fiyatı dengeleriz; gibi kısa vadeli palyatif çözümlerle, tarım stratejilerini unuttuk.

Ayçiçeği son yılların ithalatı yapılan tarımsal ürünlerden. Çokça konuşulmaya başlandı. Bazı ürünler de ithalatçı olmak daha avantajlı olabilir. Ama Ayçiçeği gibi düşük gelir düzeyinin çok kullandığı, mutfağın amirali olan bir ürün yerli üretimle desteklenmeli. Özellikle yağlı tohumlar, bakliyatlar, tahıllar geleceğin gıdaları içi yerli üretim ile desteklenmesi gereken tarımsal ürünlerden. Tarım stratejiniz doğru değilse yol boyu yapacağınız taktikler sonucu değiştiremez sadece zaman kazandırır. “Mutfak da yangın naraları” bile normalleşir.

Yüzyıllardır ihmal ve hedefsizliğin kurbanı olan “Türk Tarımının” başına gelenler “haşlanmış kurbağa” sendromu. Yani; usul usul, ses getirmeden yapılan ya da yapılmayan her tarımsal düzenlemeye alıştık, ta ki ev yanana kadar. 

Gelinen noktada, tarımda önemli sorunlarımız olmakla birlikte iyi niyetli güzel adımlar atılıyor. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın son dönem çalışmalarından olan “Tarımın geleceği, geleceğin tarımı” projesi için daha kapsamlı bir hedef belirlenmeli. Tarım teknolojileri çoktan; buğday genomu /  CRISPR Cas9 enzimi / biyoteknoloji /  genetik ve biyomoleküler  gibi konuları gündemine aldı. Söz konusu yöntem ve çalışmalarla geleceğin tarım üssü olma yolunda Rusya, Endonezya, Hindistan, Kanada gibi ülkeler ilk üçü parselleyip, biz yine ligden düşeceğiz.

Ezcümle; tohumcu, üretici, toptancı, nihai tüketicinin canı gerçek anlamda yanmadan kimse kıpırdamıyor, olumlu ya da olumsuz gelişmelere karşı uyum yeteneği bazen toplumsal hastalıklara yol açıyor. Önce Anadolu coğrafyasında kök salmış tarım medeniyetini, sonra da genç Türkiye Cumhuriyeti’nin tarımda yaptıklarını unuttuk. İlk başlarda belirlenen “muasır batı medeniyeti” gayesini yanlış anladık sonra da Cemil Meriç’in dediği gibi “Batı ateşimizi yakmıştı” bir kere dedik,  bir bir vazgeçtik hedeflerimizden.

 Yana yana mayıştık kurbağa misali.


Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları