Dolar $
32.45
%0.07 0.02
Euro €
34.44
%-0.12 -0.04
Sterlin £
40.38
%-0.06 -0.02
Çeyrek Altın
4058.32
%-0.44 -17.81
SON DAKİKA
Son Yazıları

Yükselen enflasyon ekonomide ciddi risk

05 Haz 2020

Büyüme ve istihdama yönelik makro ekonomik verileri olumsuz etkilemeyecek şekilde düşük bir enflasyonu ifade eden fiyat istikrarı, Türk ekonomisinin kısa ve orta vadede yakalamak istediği en önemli hedef. Mal ve hizmetlerdeki fiyatlarda sürekli ve genel kapsamlı artışı ifade eden enflasyonda istikrar sağlamayı planlayan Türkiye'nin, ekonomide yapmak istediği öncelikli iş Türk Lirası'nı kur baskısına karşı dirençli hale getirmek. Düşük enflasyonla uzun vadeli ekonomik hedeflere ulaşmak için TCMB ile eşgüdümlü çalışan hükümet; TL'nin gücünü artmak, daha güvenir olmasını sağlamak ve düşük enflasyonla risk primi CDS'leri düşürerek yatırım ve istihdam ortamını iyileştirmek istiyor.

Koronavirüs pandemisi küresel etkisini sürdürürken ülkeler salgın sonrası oluşacak yüksek talep sebebiyle yüksek enflasyon oranlarıyla karşı karşıya gelmekten ve fiyat istikrarını sağlayamayıp makro ekonomide olumsuz bir tablonun içine düşmekten korkuyor. ABD/Çin gerginliği de pandemiyle birlikte küresel ekonominin yeni ekonomik riski olarak gündemlerde yer tutuyor. Aynı endişeyi taşıyan Türkiye de Yeni Ekonomi Programı (YEP) ve istikrar kalkanı paketi çerçevesinde belirlediği hedefleri yerine getirme konusunda direncini koruyor.

Gevşemeci para politikalarını halen devam ettiren uluslararası merkez bankaları mevcut uygulamalarından taviz vermiyor. En son Avrupa Merkez Bankası (ECB) politika faizini sıfırda ve mevduat faizini negatif yüzde 0,5’te tuttu. Ancak 600 milyar euroluk banka pandemik acil tahvil satın alma programını bir yıl süreyle 2021 Haziran ayına kadar uzattı.

ECB’yi işsizlik korkuttu

ECB Mart ayında pandemi koşullarıyla mücadele için 750 milyar euroluk varlık alım programını başlatmıştı. Böylece toplam rakam 1,35 trilyon euroya ulaştı. Banka pandeminin sona ermesine kadar acil satın alma programıyla net varlık alımlarını sürdürecek. ECB’nin kararı Euro Bölgesi’nde Mart’taki yüzde 7,1’lik işsizlik oranının Nisan ayı itibariyle yüzde 7,3 yükselmesi sonrasında geldi.

Küresel merkez bankalarının gevşeme politikaları sebebiyle en fazla tedirgin oldukları husus, pandemi sonrasında artacak taleple birlikte enflasyonun yükselmesi. Ekonomilerin yeniden açılmasıyla iç talebin güçlü seyrediyor olması enflasyonist beklentilerde fiyat istikrarına yönelik yukarı yönlü riskleri ön plana çıkarıyor. Türk Lirası’nda yeni bir değer kaybı ihtimali de yine riskler arasında yer alıyor.

Enflasyonda yükseliş trendi

Tüketici enflasyonu Mayıs'ta gıda fiyatlarındaki öncülüğünde yüzde 0,9 beklentisinin üzerinde yüzde 1,36 artış gösterirken, yıllık enflasyonda yüzde 10.94’ten yüzde 11,39’a yükseldi.

Mayıs ayı verisi ile birlikte TCMB’nin yüzde 8.25 seviyesindeki politika faizi ile yıllık enflasyon arasındaki fark da 2 puanı aştı. Politika faizinin enflasyonun bu denli altında kalması TCMB’nin devam eden faiz indirimlerine ilişkin  soru işaretlerini beraberinde getiriyor.

Merkez Bankası yılsonunda enflasyonun yüzde 7.4ee gerilemesini bekliyor. TCMB salgın kaynaklı geçici etkiler nedeniyle kısa vadede yıllık enflasyonun yüksek seyredebileceğini ancak Temmuz ayı ile birlikte enflasyondaki düşüşün belirginleşeceğini öngörüyor.

Merkez Bankası (TCMB) da, Mayıs enflasyonunun TL’deki değer kaybının yansımaları ve salgına bağlı olduğunu açıkladı.  

Fiyat istikrarı ilk görev

Enflasyon, bir ekonomideki mal ve hizmetlerin fiyatlarında gözlenen sürekli ve genel kapsamlı artış demek. Günümüzde pek çok merkez bankası; enflasyonu kontrol altında tutarak istikrarlı bir yapıya dönüştürmeye, yani fiyat istikrarını sağlamaya çalışıyor. Fiyat istikrarı merkez bankalarının birinci görevi. Fiyat istikrarı da para politikasının uzun dönemli temel amaçları olan büyüme ve istihdama yönelik düşük ve istikrarlı bir enflasyon oranını ifade ediyor.

Türkiye’de de TCMB’nin temel amacı, fiyat istikrarını sağlamak. Fiyatların istikrarlı olması; fiyatların hiç değişmemesi değil, genel seviyesindeki uzun süren artış (enflasyon) veya düşüş (deflasyon) eğiliminin önlenmesi anlamına geliyor. Bu sayede, Türk Lirası’nın satın alım gücü, dolayısıyla bir para birimi olarak güvenilirliği korunuyor.

Fiyat istikrarı hükümetin büyüme ve istihdam politikalarını da destekliyor. Fiyatların istikrarlı seyretmesi, ekonomik birimlerin daha sağlam bir bilgiye dayanarak karar alması ve böylece kaynakların daha etkin şekilde dağılmasını sağlıyor. Aynı zamanda düşük enflasyonun oluşturacağı enflasyon risk primindeki (CDS) azalış sayesinde reel faiz oranlarının düşmesi, yatırım kararlarında destekleyici bir rol oynuyor.

TL’ye yeni normal

CDS priminin yüksekliği, dış borçlar, dış finansmana erişim, uluslararası rezervlerin düzeyi, enflasyon, kur gibi niceliksel olarak ölçülebilen nedenlerin yanı sıra risk oluşturan karar ve uygulamaların yaygınlığını da bağlı. Ancak Türkiye’nin birçok makro ekonomik veride pozitif ayrıştığı halde risk primi 300’ün üzerinde  olan Venezuela, Arjantin, Pakistan, Mısır, Ukrayna ve Güney Afrika gibi riskli ülkeler grubu içinde yer alması CDS puanı olarak abartılı olduğu gözleniyor.

Türkiye’nin 5 yıllık risk primi (CDS) 2008 yılındaki finansal krizden itibaren 650’ye ulaşan rakamlar 2019 yılı sonunda 240 puana kadar düştü. Ancak pandemiyle birlikte yeniden 600’lü rakamların üzerine çıktı. Fakat pandemide sona gelinmesi, Türk ekonomisindeki makro verilerin diğer ülkelere göre daha iyi gelmesi, TCMB ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) yurt dışı finans oyunları ve pandemiye yönelik aldıkları tedbirlerle Türk Lirası’nın normal bir seyre geçmesi 5 yıllık CDS’leri dün itibariyle 451,9’a kadar çekti.

Riskler kalkacak

TL’deki söz konusu olumlu trend sürdüğü sürece CDS’lerin önce büyük risk sınırı olan 300’e ardından 300’ün sınırının altına düşeceği öngörülüyor. Dolayısıyla Türk Lirası’nda kur baskısı engellenebilirse ekonomide birçok risk ortadan kalkmış olacağı tahminleri ise tüm ekonomistler tarafından paylaşılıyor.

Ekonomistlere göre, fiyat istikrarının sağlanması faizleri aşağı yönlü seyre zorlarken özellikle uzun vadeli tahvil faizlerinin düşüş trendine girmesi ülke risk primi CDS’leri istenilen seviyelere çekecek. Halen yüzde 11,74 seviyesinde bulunan 10 yıllık Türk tahvillerinin yüzde 10’ların altına gelmesi ise fiyat istikrarına önemli katkı verecek. CDS’lerin düşmesi; ülke borcunu, finansmana erişimi, uluslararası rezervlerin artmasını ve fiyat istikrarını olumlu etkileyecek, risk oluşturan uygulamaları gündem dışına itecek.

Finans merkezi olacak mı?

Türkiye de diğer merkez bankaları gibi reel olarak negatif faiz uygulayan ülkeler arasında yer alıyor. Bugün bankaya yatırılan bir yıllık TL mevduatı nominal ortalama yüzde 7 seviyesinde. Yıllık faiz gelirinin yüzde 12’si devlete vergi olarak kesiliyor. Faiz getirisi böylece yüzde 6 seviyesine iniyor. 12 ay sonra söz konusu enflasyonun tek haneli olduğu ve en fazla yüzde 9’larda olacağı öngörülüyor. Merkez Bankası’nın yılsonu enflasyon beklentisi ise yüzde 7,4. Buna göre fark ortaya konduğunda yüzde 2’nin üzerinde bir negatiflik ortaya çıkıyor. Özetle Türkiye de diğer küresel merkez bankaları gibi negatif faiz sistemini uygulayanlar arasında belki getiri açısından en iyi yerde olan ülkeler arasında bulunuyor.

Makro ekonomik verileri birçok ülkeye göre daha iyi olan Türkiye, düşük negatif faizlerle gelişmekte olan ülkeler arasında en saygın yerde. Şayet Türkiye uzun süredir çalışmalarını sürdürdüğü bölgesinde finans merkezi olma planını gerçekleştirebilirse finansal risklerini daha da azaltmış olacak. Riski düşen Türkiye böylece yatırımcı çekme açısından zorluk çekmeyecek.

TL’nin güçlülüğü

Özellikle Londra kaynaklı manipülatif saldırıdan sonra gelişen ülke para birimlerine göre Türk Lirası’ndaki güçlülüğü öne çıkarıyor. ABD’deki pandemiyle birlikte artan terör olayları sebebiyle değer kaybeden ancak dün toparlanan dolara karşı değer kaybeden Asya paraları, TL’ye baskı yönünde baskı kuramadı. Asya para birimleri risk iştahının azalması sebebiyle uzun bir aradan itibaren dolar karşısında geriledi. Düşüşler ise Malezya ringiti öncülüğünde kâr satışlarıyla gerçekleşti. Satışlarda yeni ABD/Çin gerilimi etkin rol oynadı. Dolar endeksi uluslar arası piyasalarda 5 günlük bir aradan sonra 97,188’i gördü. Ancak imalat verisinin iyi gelmesiyle biraz toparlanan dolardaki düşüşün ABD’deki son işsizlik rakamları açıklamasıyla devam edeceği tahminleri yapılıyor.

Türk Lirası risk iştahının azalmasıyla 6,80 liradan 6,69 liraya geriledikten sonra Mayıs ayı enflasyon rakamlarının açıklamasıyla bir 6,75 liraya çıkmasına rağmen bu seviyede dengelendi. Merkez Bankası’nın (TCMB) faiz indirimlerine devam edeceğine yönelik inanç da piyasalarda bir miktar kura destek verdiği görülüyor.

Halen Çin, Güney Kore, Japonya ve İngiltere ile süren swap görüşmelerinden olumlu sonuçlar alındığında piyasada TL’deki güçlülüğün yeniden 6 lira seviyesine kadar gerileceği beklentileri hakim

Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları