SON DAKİKA
Çevre ve Doğa Çarşamba 31 Aralık 2025 02:04

196 ÜLKE LİDERİ İKLİM İÇİN TÜRKİYE'DE MASAYA OTURACAK

BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 31. Taraflar Konferansı'nın Türkiye'nin ev sahipliği ve başkanlığında yapılmasına karar verildi. Tarihi bir diplomasi başarısı gösteren Türkiye, COP'a ilk kez ev sahipliği yapacak ve 196 ülkenin liderlerini Türkiye'de buluşturacak.

196 ülke lideri iklim için Türkiye'de masaya oturacak

Brezilya’nın Belém kentinde gerçekleştirilen COP30’un tamamlanmasının ardından yapılan müzakerelerde, Türkiye’nin adaylığı üzerinde uzlaşı sağlandı. Türkiye’yi konferansta Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum temsil etti. Beş gün süren yoğun diplomasi trafiğinin ardından, COP31’in gelecek yıl Türkiye’de düzenlenmesi, konferans başkanlığını Türkiye’nin üstlenmesi ve müzakere başkanlığının Avustralya tarafından yürütülmesi konusunda taraflar anlaşmaya vardı. Konferans öncesi yapılacak Pre-COP toplantısının ise Pasifik bölgesindeki bir ülkede düzenlenmesi planlanıyor. Söz konusu uzlaşma, Türkiye’nin de üyesi olduğu Birleşmiş Milletler bünyesindeki Batı Avrupa ve Diğerleri Grubu’nda (WEOG) kabul edildi.

Türkiye, “kimsenin geride bırakılmadığı adil ve kapsayıcı iklim diplomasisi” yaklaşımıyla yürüttüğü sürecin sonunda, COP ev sahipliğini alarak önemli bir diplomatik eşiği geride bıraktı. Zirvenin ve Liderler Toplantısı’nın hangi şehirlerde yapılacağına ilişkin kararın ise önümüzdeki dönemde netleşmesi bekleniyor.

Antalya öne çıktı

Bakan Murat Kurum, daha önce yaptığı açıklamalarda COP31 için Antalya’nın güçlü bir aday olduğunu dile getirmişti. Ulaşım altyapısı, konaklama kapasitesi ve uluslararası organizasyon deneyimiyle Antalya’nın bu tür büyük zirveler için avantaj sunduğuna işaret eden Kurum, kentin daha önce G20 Zirvesi’ne de başarıyla ev sahipliği yaptığını hatırlatmıştı. Liderler Zirvesi’nin ise İstanbul’da gerçekleştirilmesi planlanıyor.

İki yıllık diplomasi süreci

Türkiye, COP31 adaylığını ilk kez 2022 yılında Mısır’ın Şarm El-Şeyh kentinde düzenlenen COP27’de ilan etmiş, aynı zirvede güncellenmiş Ulusal Katkı Beyanı’nı da uluslararası kamuoyuna sunmuştu. WEOG grubu içinde Avustralya’nın da aday olmasıyla birlikte yaklaşık iki yıl süren müzakere süreci başladı. Bu dönemde Türkiye, çok sayıda ülkeyle temas kurarak destek arayışını sürdürdü.

Belém’de yapılan görüşmelerde Bakan Kurum’un liderliğinde yürütülen temaslarda, Türkiye’nin hem teknik hem de diplomatik açıdan ev sahipliğine hazır olduğu vurgulandı. Avustralya ile yürütülen görüşmelerde ise tarihsel Türk–Anzak ilişkilerine dikkat çekilerek, iklim krizine karşı ortak bir küresel mücadelenin mümkün olduğu mesajı verildi.

Türkiye’nin Akdeniz havzasında yer alması nedeniyle iklim değişikliğinin etkilerini yoğun biçimde yaşayan ülkeler arasında bulunduğunu ifade eden Kurum, buna karşın tarihsel emisyon sorumluluğunun sınırlı olduğunu, ancak buna rağmen güçlü iklim politikalarını hayata geçirdiğini belirtti. Türkiye’nin İklim Kanunu çalışmaları, Sıfır Atık uygulamaları, döngüsel ekonomi adımları ve yenilenebilir enerji yatırımlarıyla 2053 Net Sıfır Emisyon Hedefi doğrultusunda ilerlediğini kaydetti.

COP nedir nasıl belirleniyor?

Her yıl düzenlenen COP zirveleri, sera gazı azaltım hedeflerinden iklim finansmanına, kayıp ve zarar mekanizmalarından karbon piyasalarına kadar pek çok başlığın ele alındığı en üst düzey küresel platform olma özelliği taşıyor. 1992’de imzalanan BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne taraf ülkeleri bir araya getiren bu konferansların ilki 1995’te Berlin’de yapılmıştı.

Ev sahipliği, Birleşmiş Milletler’deki beş bölgesel grup arasında dönüşümlü olarak belirleniyor ve aday ülkeler arasında uzlaşma sağlanması esasına dayanıyor. İtiraz gelmemesi halinde mutabakat oluşmuş sayılıyor; aksi durumda zirve Almanya’nın Bonn kentinde düzenleniyor. 2024’te ev sahipliğini Azerbaycan üstlenmiş, 2025 zirvesi Brezilya’da yapılmıştı. 2026 yılı ise Türkiye’nin de yer aldığı WEOG grubunun sırasındaydı.

En anlamlı maraton vurgusu

Bakan Murat Kurum, Türkiye’nin COP31 ev sahipliğini sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla duyurdu. Kurum, yüzlerce görüşme ve uzun süren müzakerelerin ardından Türkiye’nin bu sorumluluğu üstlendiğini belirterek, “Bugünden itibaren ortak evimiz dünya için en anlamlı ve en uzun soluklu maratonu başlatıyoruz” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2053 Net Sıfır hedefi ve yeşil dönüşüm vizyonu doğrultusunda, şeffaf ve kapsayıcı bir COP süreci yürütüleceğini belirten Kurum, Sıfır Atık hareketinin de küresel ölçekte yaygınlaştırılmaya devam edeceğini vurguladı. Kurum, Türkiye’nin bu süreçte “güvenin ve ortak geleceğin adresi” olmayı sürdüreceğini ifade etti.

Sürdürülebilir gelecek arayışı

2025 yılı, Türkiye ekonomisi için sürdürülebilirlik ve ekonomik dönüşümün “politik platfom” haline geldiği bir yıl oldu. Özellikle yeşil dönüşüm, enerji verimliliği, yapısal reformlar ve sürdürülebilir finansman araçları, ülkede ekonomik gündemin merkezine yerleşti. Bu süreç, hem kamu politikalarında hem de özel sektör yatırımlarında yeni fırsatlar ve zorluklar yarattı.

Sürdürülebilirlik politikaları

2025’te sürdürülebilirlik, ekonomi politikasının ayrılmaz bir parçası haline geldi. Cumhurbaşkanlığı tarafından “Ulusal Döngüsel Ekonomi Stratejisi ve Eylem Planı (2025–2028)” Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe kondu. Bu plan, doğal kaynak kullanımının verimliliğini artırmayı amaçlıyor, atık ve emisyonların azaltılması gibi hedefleri kapsıyor ve sürdürülebilir üretim-tüketim modellerini ekonomik büyüme ile uyumlu hale getirmeyi hedefliyor. 

Aynı çerçevede sürdürülebilirlik hedefleri, 2053 Net Sıfır Emisyon hedefine uyumlu politikalar ile yeniden düzenleniyor. Yeni iklim kanunu tasarısı parlamentoya sunuldu; bu, ekonomik yapının iklim risklerine adapte edilmesi için yasal bir zemin oluşturuyor. 

Yeşil enerji ve enerji verimliliği

Türkiye’nin enerji politikaları 2025’te ekonomik sürdürülebilirlik açısından kritik bir rol oynadı. Yenilenebilir enerji yatırımlarına yönelik teşvikler ve mevzuat reformları, özel sektörü bu alana kaydırıyor:

• YEKDEM destek mekanizması ile yenilenebilir enerji üretiminin gelir güvenliği sağlanarak yatırımlar artırıldı.

• “Super Permit” reformları ile EIA (Çevresel Etki Değerlendirmesi) ve lisans süreçleri eş zamanlı yürütülerek izin alma süreleri ciddi şekilde kısaltıldı.

Bu adımlar yatırımcı güvenini artırmayı ve Türkiye’nin enerji dönüşümünü hızlandırmayı hedefliyor. 

Uluslararası kuruluşlar da bu dönüşümü teyit ediyor; IMF, yenilenebilir enerjinin elektrik üretimindeki payını artırmanın cari açığın azaltılmasına katkı sağladığını ve ekonominin dış şoklara karşı direncini yükselttiğini belirtiyor. 

Yapısal reformlar ve sürdürülebilir büyüme

2025’in son çeyreğinde açıklanan 2026 Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı, sürdürülebilir ve istikrarlı büyüme hatlarını çizdi. Programda:

• Makroekonomik istikrarın güçlendirilmesi,

• Verimlilik odaklı üretim ve ihracatın artırılması,

• Beşeri ve fiziki sermayeye yatırımın artırılması,

öncelikli hedefler arasında yer aldı. Bu strateji, ekonomik büyümenin çevresel sürdürülebilirlikle uyumlu şekilde devam etmesini amaçlıyor. 

OECD raporları Türkiye’nin 2025’te ekonomik büyümesini daha istikrarlı hale getirmek için para ve maliye politikalarının ihtiyatlı yürütülmesinin önemini vurguladı. Bu çerçevede, yapısal reformların sürdürülebilir büyümeye katkısı özellikle eğitim, hizmetler sektörü ve yabancı yatırımda rekabetin artırılması üzerinden ele alındı. 

Sürdürülebilir finans ve yeşil yatırımlar

Sürdürülebilir finansman araçları 2025’te Türk ekonomisinde daha görünür oldu. Yeşil tahviller, sürdürülebilir krediler ve çevresel, sosyal, yönetişim (ESG) kriterlerine dayalı finansman araçlarına ilgi arttı. İş dünyası tarafında da EcoVadis gibi uluslararası derecelendirme kuruluşları tarafından Türk şirketleri ödüllendirildi ki bu, sürdürülebilir iş modellerinin benimsenmesinin bir göstergesi olarak değerlendirildi. 

Küresel iş birlikleri ve ticaret politikaları

Türkiye’nin sürdürülebilirlik odaklı ekonomi yaklaşımı uluslararası alanlarda da genişledi. Birleşmiş Milletler ile 2026–2030 Sürdürülebilir Kalkınma İşbirliği Çerçevesi imzalandı; bu çerçeve, sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin ülkenin ekonomik planlarına entegre edilmesini öngörüyor. 

Önümüzdeki yıllara yönelik perspektif

2025 sonunda ekonomi göstergeleri, sürdürülebilirlik odaklı reformların şekillenmeye başladığını gösteriyor. Enflasyon son yılların en düşük seviyelerine gerilemiş durumda, kamu mali disiplinine vurgu yapılıyor ve orta vadeli ekonomik programlarda sürdürülebilir büyüme hedefleri ön planda tutuluyor.

2025, Türkiye için sürdürülebilir gelecek perspektifinin ekonomi politikalarına daha derinden nüfuz ettiği bir yıl olarak kayda geçti. Yeşil enerji politikaları, sürdürülebilir finans araçları, döngüsel ekonomi planları ve uluslararası iş birlikleri ekonomik gündemin merkezinde yer aldı. Ancak sürdürülebilir büyüme hedeflerine ulaşmak, bu politikaların uygulanmasının sonuçlarını sistematik olarak takip etmeyi ve gerektiğinde daha da derinleştirilmiş reformlarla desteklemeyi gerektiriyor.