ALEVLER DEĞİL İHMALLER YAKIYOR
Türkiye Ormancılar Derneği Başkanı Ahmet Hüsrev Özkara'ya göre orman yangınlarıyla mücadelede hala "zaten çıkacak" anlayışı hakim; bu yaklaşım sadece ormanları değil, milyon dolarlık yangın fonlarını da yakıyor.

Orman yangınları artık sadece bir doğa meselesi değil; tarımdan turizme, enerjiden konut piyasasına kadar Türkiye’nin bütün ekonomik döngüsünü etkileyen bir sistem krizi olarak karşımıza çıkıyor. Ahmet Hüsrev Özkara ile merak edilenleri ve ihmalleri konuştuk.
Ahmet Hüsrev Özkara, yangınların yüzde 99 oranında insan kaynaklı olduğunu ve ormanlık alanların her yıl verilen izinlerle parçalanmasının insan hareketliliğini ve dolayısıyla yangın riskini arttırdığını vurguladı. İstatistikler de Özkara’yı doğruluyor: 1937’den bu yana yıllık ortalama 1435 yangın meydana gelirken, son 10 yılda bu sayı 2732’ye yükseldi. 2024 yılı ise 3797 yangınla rekor kırdı.
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’nın “Yangınların orman dışı alanlardan çıkma sıklığı arttı” açıklaması, yangın riskinin sadece ormanlarda değil, yerleşim yerleri ve tarım alanları gibi orman arakesitlerinde de büyüdüğünü gözler önüne seriyor. Ancak Türkiye’nin mevcut yangınla mücadele stratejisi, bu yeni risk haritasına uyum sağlamakta zorlanıyor.
Ahmet Hüsrev Özkara’ya göre sorun, yangınların çıkmasından çok, çıkmasının zaten kabul edilmiş olması: “Bugünkü sistem yangın çıkacak diye hazırlanıyor. Oysa mesele, çıkmamasını sağlamak.” Her yıl 37 bin hektar ormanlık alanın izinlerle parçalandığına dikkat çeken Özkara, bu parçalanmanın yangınlara davetiye çıkardığını söylüyor: “İnsan ormana girdikçe, yangın da orada yaşıyor artık. Biz yangınları değil, ihmalleri konuşmalıyız.”
10 YIL ÖNCEKİ YÖNTEMLERLE YANGINLAR SÖNDÜRÜLEMEZ
Yangına karşı mücadelede teknoloji ve organizasyonun yetersiz kaldığını söyleyen Ahmet Hüsrev Özkara, yalnızca İHA ya da helikopter değil, saha koordinasyonu, personel eğitimi ve kurumsal hafıza gibi yapısal eksikliklerin yangını büyüten asıl faktörler olduğunu aktardı. Öte yandan Özkara yeni bir yasa düzenlemesi gerekliliği hakkında ise; “Orman yangınlarını Orman Genel Müdürlüğü, tarım ve yapı yangınlarını ise yerel yönetimlerin itfaiye teşkilatları söndürüyor. Ama araziler iç içe geçtiği için yangınlar her alana sıçrayabiliyor. Yetki sınırları net değil, sahada karmaşa yaşanıyor. Kurumlar arasında koordinasyon zayıf, herkes başka refleksle hareket ediyor. Bu nedenle afet ve yangın yönetimi için tüm kurumları kapsayan, net görev tanımları içeren bir üst yasaya ihtiyaç var.” dedi.
Yeni dönemin ihtiyacı, yangını ormanda değil, zihniyette durdurmak. Bu da sadece bakanlıklarla değil, yerel yönetimlerin, halkın ve STK’ların koordineli çalışmasıyla mümkün olur. Aksi halde, yangınlar sadece ağaçları değil, ekosistemin ekonomisini de kül ediyor.
400 MİLYON DOLARLIK ORMAN FONU DOĞRU KULLANILMADI
Geçtiğimiz yıl Türkiye’ye orman yangınlarıyla mücadele için Dünya Bankası’ndan sağlanan 400 milyon dolarlık kaynak hala tartışma konusu. Çünkü, yangın öncesi önlem yerine, bu fon da “yangın çıktıktan sonra söndürmeye” ayrılmış durumda. Özkara’ ya göre bu bakış açısı yangını değil, bütçeyi yakıyor. Ve şöyle devam ediyor: “Önleme maliyeti daha düşük, daha etkili ve daha güvenlidir. Ama biz hala alevleri görünce bütçe açıyoruz.” Bu da Türkiye’yi her yıl yaz aylarında aynı döngünün içine sokuyor. Ormanlar yanıyor, sonrasında inşaat sektörü büyüyor ama doğal sermaye küçülüyor. Türkiye artık yangını doğa olayı değil, ekonomik kriz olarak okumalı. Çünkü yanan sadece ağaç değil; toprağın bereketi, kırsal geliri, ülkenin geleceği.