SON DAKİKA
GÜNCEL Perşembe 16 Ekim 2025 02:30

ARTAN MALİYETLER EVLİLİKLERİ ENGELLİYOR

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) bu yılın Şubat ayında açıkladığı 2024 yılına ait "Evlenme ve Boşanma İstatistikleri", ülkenin sosyal dokusunda derinleşen bir yaranın rakamlarla ifadesi oldu. Tablo net; evlilikler azalırken, boşanmalar artıyor.

Artan maliyetler evlilikleri engelliyor

Hakan ÖZBAY

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) bu yılın Şubat ayında açıkladığı 2024 yılına ait "Evlenme ve Boşanma İstatistikleri", ülkenin sosyal dokusunda derinleşen bir yaranın rakamlarla ifadesi oldu. Tablo net: Evlilikler azalırken, boşanmalar artıyor.

22 bin lira olan asgari ücretle gençler evlenmeye çekinirken, Enflasyon ve düşük gelir, son yıllarda düğün masraflarını istikrarlı bir şekilde artırdı. Ortalama düğün maliyetinin 36 bin dolara ulaştığı belirtiliyor. 

TÜİK verilerine göre, 2024 yılında evlenen çiftlerin sayısı bir önceki yıla göre %1,1 azalarak 565 bin 435'e geriledi. Bu düşüş, son yıllarda istikrarlı bir şekilde devam eden bir trendin en son ve en endişe verici halkası. Peki, gençler neden "evet" demekten korkuyor? Cevap, baş döndürücü bir hızla artan temel yaşam maliyetlerinde saklı.

Barınma Krizi Evlilik Hayallerini Etkiliyor: Bir yuva kurmanın ilk adımı olan ev, artık gençler için ulaşılmaz bir hayale dönüştü. Bu durum, istatistiklerle de kanıtlanıyor. TÜİK'in en son açıkladığı Eylül 2025 Tüketici Fiyat Endeksi'ne (TÜFE) göre, ülke genelinde "gerçek kira" kalemindeki yıllık artış oranı %78,5 gibi rekor bir seviyeye ulaştı. Ancak bu rakam, mevcut kiracıları da kapsayan ortalama bir değeri yansıtıyor. Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) gibi bağımsız araştırmalar ise yeni kiralanacak evlerdeki artışın çok daha vahim olduğunu, özellikle İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyükşehirlerde reel yıllık kira artışlarının %110'u aştığını gösteriyor. İki asgari ücretli bir çiftin, maaşlarının tamamına yakınını kiraya verdikten sonra hayatta kalması matematiksel olarak imkansız hale gelmiş durumda.

Asgari Ücret ve Yetersiz Gelir: 2024 yılı boyunca uygulanan asgari ücret, gıda, ulaşım ve faturalardaki durmak bilmeyen artışlar karşısında adeta buharlaştı. Tek bir kişinin bile temel ihtiyaçlarını zor karşıladığı bir gelir seviyesiyle, yeni bir ailenin sorumluluğunu almak, gençler için büyük bir korku kaynağı. Düğün masrafları, eşya alımı gibi başlangıç maliyetleri ise dev bir borç yükü anlamına geldiği için birçok çift evlilik fikrini daha en başından rafa kaldırıyor.

Durdurulamayan Gıda Enflasyonu: Market ve pazar tezgahlarındaki etiketler, aile kurma arifesindeki gençlerin en büyük kâbusu. Bu kabus, resmi rakamlarla da teyit ediliyor. Yine TÜİK'in Eylül 2025 verilerine göre, "Gıda ve Alkolsüz İçecekler" ana harcama grubundaki yıllık fiyat artışı, yani gıda enflasyonu, %92,3 gibi haneleri sarsan bir seviyeye tırmanmış durumda. Bu, bir yıl önce 100 liraya dolan bir pazar çantasının bugün neredeyse 200 liraya dolması anlamına geliyor. Gelecekteki çocuklarının temel beslenme ihtiyaçlarını dahi karşılayıp karşılayamayacağından emin olamayan gençler, evlilik gibi büyük bir sorumluluğun altına girmekten haklı olarak çekiniyor.

AİLELER TEK ÇOCUĞA YÖNELİYOR

Ekonomik kriz sadece yeni yuvaların kurulmasını engellemekle kalmıyor, mevcut evliliklerin en temel kararını doğrudan etkiliyor; çocuk sahibi olmak. Artan hayat pahalılığı, aileleri çocuk sahibi olma fikrini ertelemeye, hatta çocuk sayısını bilinçli olarak "tek çocukla" sınırlamaya veya hiç çocuk yapmamaya itiyor. Bu durum, artık bir yorum değil, kesinleşmiş istatistiksel bir gerçek.

TÜİK tarafından açıklanan en güncel doğum istatistiklerine göre, Türkiye'nin toplam doğurganlık hızı 2023 yılında 1,51 çocuk olarak kaydedildi. Bu rakam, bir kadının doğurgan olduğu dönem boyunca dünyaya getireceği ortalama çocuk sayısını ifade eder ve nüfusun kendini yenilemesi için gereken 2,10 seviyesinin altında olduğu net bir şekilde görülüyor. Bu oran, cumhuriyet tarihindeki en düşük seviye olarak kayıtlara geçti. Rakamlar, Türkiye'deki ailelerin artık ortalama iki çocuk bile yapmadığını, tek çocuk veya hiç çocuk yapmama eğiliminin ne kadar yaygınlaştığını net bir şekilde kanıtlıyor.

Bu dramatik düşüşün ardındaki temel nedenler, haberde bahsettiğimiz ekonomik baskılarla birebir örtüşüyor:

Çocuk Yetiştirme Maliyeti: Bir çocuğun sadece gıda, bez ve giyim gibi temel masrafları değil; kreş, okul, sağlık ve sosyal aktivite giderleri, günümüz enflasyonist ortamında aile bütçelerini tamamen aşan bir boyuta ulaştı.

Gelecek Endişesi: Aileler, kendi geleceklerini dahi güvence altına alamazken, bir çocuğa iyi bir gelecek (barınma, eğitim, sağlık) sunma konusunda derin bir kaygı içinde.

Kadının Çalışma Zorunluluğu: Ekonomik zorunluluklar nedeniyle kadının iş hayatında kalma mecburiyeti, yüksek kreş maliyetleri ve kariyer endişeleri gibi faktörler, ikinci bir çocuğu aileler için neredeyse imkansız hale getiriyor. Canlı doğan bebek sayısının 2023'te 958 bin 408'e gerilemesi, bu sessiz ve zorunlu tercihin somut bir yansıması.

BOŞANMALARDA KORKUTAN TIRMANIŞ

Madalyonun diğer yüzü ise çok daha karanlık. TÜİK'e göre 2024 yılında boşanan çiftlerin sayısı bir önceki yıla göre %2,9 artarak 175 bin 654'e yükseldi. Sosyologlar ve aile danışmanları, son dönemde kendilerine başvuran çiftler arasındaki en temel sorunun "geçim sıkıntısı" ve buna bağlı olarak artan stres ve kavgalar olduğunu belirtiyor.

Ekonomik kriz, mevcut evlilikleri şu noktalardan vuruyor:

Finansal Stres ve İletişimsizlik: Ay sonunu getirememe, biriken borçlar, ödenemeyen ve her yıl %100'ün üzerinde artan kiralar, %92'yi aşan gıda zamları karşısında eriyen maaşlar ve çocukların karşılanamayan ihtiyaçları, eşler arasında sürekli bir gerginliğe neden oluyor. Para konuşmalarının kavgaya dönüştüğü evlerde, iletişim kopuyor ve eşler birbirinden uzaklaşıyor. "Geçim derdi," eşlerin birbirine ayıracağı psikolojik ve duygusal enerjiyi tüketerek ilişkiyi temelden sarsıyor.

Gelecek Kaygısı ve Umutsuzluk: Ekonomik istikrarsızlık, ailelerin gelecek planı yapmasını engelliyor. Bir tatil hayali, çocuk için daha iyi bir eğitim planı veya basit bir birikim hedefi bile imkansız hale geldiğinde, yerini umutsuzluk ve çaresizlik alıyor. Bu negatif atmosfer, aile içi huzuru yok ediyor ve boşanmayı bir "kurtuluş" olarak gösteriyor.

RAKAMLARIN ÖTESİNDEKİ SOSYAL ÇÖKÜŞ

TÜİK'in açıkladığı evlenme, boşanma ve artık tarihi dip seviyeye inen doğum istatistikleri, gıda enflasyonu ve kira artış oranlarıyla birleştiğinde artık sadece soyut rakamlardan ibaret değil; ülkenin ekonomik sağlığının en temel sosyal göstergesidir. Evlilik oranlarındaki düşüş ve ailelerin çocuk yapmaktan kaçınması, geleceğe dair umudunu yitiren bir neslin sessiz çığlığıdır. Boşanma oranlarındaki artış ise, ekonomik krizin sadece cüzdanları değil, aynı zamanda kalpleri ve aileleri de nasıl parçaladığının acı bir itirafıdır.

Ekonomik istikrar sağlanmadan, barınma ve gıda gibi temel krizlere kalıcı çözümler üretilmeden, aile kurumunun üzerindeki bu ağır baskının hafiflemesi mümkün görünmüyor. Rakamlar, Türkiye'nin en temel yapı taşı olan ailenin, ekonomik bir depremle sarsıldığını ve acil bir sosyal müdahale beklediğini açıkça ortaya koyuyor.


ABONE OL