Dolar $
32.58
%0.2 0.06
Euro €
35.01
%0.08 0.03
Sterlin £
40.78
%-0.04 -0.01
Çeyrek Altın
4013.24
%0.53 20.77
SON DAKİKA
Turizm Pazartesi 18 Ekim 2021 02:37

BERLİN'DE TARİHİN AYAK İZLERİ

Doğu Berlin tarafındaki resmi binalar sanki tarihin eski karanlık sayfalarından çıkmış gibiydi. Eski adı "Reichstag" diye geçen Alman Parlamento binasını gördüğünüzde Hitler döneminde yaşanan meşhur yangını ve onun halkına yapmış olduğu konuşmaları hissedeceksiniz

Berlin'de tarihin ayak izleri

Almanya’nın bugünkü başkenti Berlin’i düşününce aklımdan o kadar çok bilgi ve hatıra geçiyor ki. Her zaman benim için Berlin’in iki yüzü olmuştur. Bir eski Berlin, bir de yeni Berlin. Birçok karanlık, birde aydınlık yüzlü Berlin. Bir yandan derin hüzünlerle, bir diğer yandan büyük umutlarla dolu olan kent. Bu sebeptendir herhalde Berlin beni dünya tarihin önemli bir parçası olarak inanılmaz etkilemiştir.

Yüzyıllarca Berlin elbette Almanya’nın kalbinin attığı, Prusya hükümdarların güç merkezi olmuştur ve her zaman Avrupa’daki Fransa gibi, Rusya gibi diğer ülkelerle çekişmeler yaşamıştır.

berlin-3

Karanlık sayfalar

Ama esas çok karanlık sayfalarını Berlin bin dokuz yüz otuz üç yılında Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi’nin döneminin başlamasıyla açar.

Dönemin lideri Adolf Hitler Musevilere ve bazı azınlıkta bulunan etnik gruplara karşı olan soykırımı politikasını burada oluşturur ve buradan yönetir. Yaklaşık altı milyon insan o yıllarda çalışma kamplarında çok büyük acılar yaşayıp hayatını kaybeder. Alman halkı gitgide tek parti rejimine dayalı bir yönetimin altında ezilir ve dünya savaşına sürüklenir. Almanya’daki birçok kent ama özellikle Berlin bombardıman altında kalıp büyük bir yıkıma uğrar.

İkinci Dünya Savaşı’nın bitmesi ile birlikte soğuk savaş dönemi başlar ve yapılan anlaşmalarla birlikte ülke ikiye, Doğu ve Batı Almanya’ya bölünür.

Başkent Berlin de müttefikler arasında bölüşülüp doğu ve batı kısmı olarak ikiye ayrılır.

Doğu Berlin’in yönetimi ise o dönem Sovyetler Birliği’nin elindedir. Yaklaşık üç buçuk milyon insanın doğudan batıya kaçmasına yönetimler engel olamaz ve 1961 senesinde kentteki sınır bölgesine önce basit tel örgüler çekilir ve ardından 12 Ağustos gecesi bir gece içinde uzun bir beton duvar örülüp tüm geçişler tamamen durdurulur.

berlin-2

46 Km’lik duvar

46 kilometre uzunluğundaki duvar yaklaşık 3-4 metre yüksekliktedir ve kentin tam kalbinden geçer. Duvarın tamamı ise şehrin kısmen dış kısmını da sarıp 155 kilometre uzunlukta olup batı dünyasında “Utanç Duvarı” diye anılmaya başlar.

Duvarı geçmek isteyen herkes için vur emri verilir ve umutsuz kaçışlarda her yaştan çok fazla insan bu yapının altında can verir.

3 Ekim 1989 yılında ise Batı ve Doğu Almanya sürpriz bir şekilde tekrar birleşince, Berlin duvarı halk tarafından yıkılır,  insanlar eski özgürlüklerine erişir ve hem kent hem ülke tekrar üniter bir yapıya kavuşur.

Doksanların başından itibaren ise Batı Almanya Doğu Almanya’yı ve özellikle Berlin’i tekrar kalkındırmak ve yenilemek için kollarını sıvamaya başlar.

Hükümet uzun yıllar boyunca Doğu Berlin tarafındaki tarihi binaları restore eder ve Berlin yavaş yavaş tamamen kabuk değiştirmeye başlar. Kent artık bambaşka çok modern, çok kültürel, çok artistik ve hip bir kimliğe kavuşur ve Almanya’nın başkenti tekrar Bonn’dan Berlin’e taşınır.

berlin-1

En az 5 günü ayırın

Kanımca Berlin’i gerçekten gezmek istiyorsanız en az 5 gün zaman ayırmanız lazım. Kenti gezmeye başladığınızda eski tarihi binaları gördüğünüzde içiniz titreyecektir. İlk Berlin’ i ziyaret ettiğimde gözle görülür şekilde kentin doğu ve batı bölgesini ayırt edebiliyordunuz.

Doğu Berlin tarafındaki resmi binalar sanki tarihin eski karanlık sayfalarından çıkmış gibiydi. Eski adı “Reichstag” diye geçen Alman Parlamento binasını gördüğünüzde Hitler döneminde yaşanan meşhur yangını ve Alman liderinin bur dan halkına yapmış olduğu haykırışlı konuşmaları hissedeceksiniz.

“Brandenburger Tor”’denilen meşhur “Zafer Takı”ını gördüğünüzde Prusya krallarının geçitleri ve Nazi dönemindeki askeri zafer geçitleri gözünüzün önüne gelecektir.

3 Ekim 1989 yılı gecesini hatırladığınızda ise kentin her yerinde  insanların özgürlüklerine kavuşmasının sevinç çığlıklarını duyacaksınız.

Holocaust Memorial Anıtı’na ve müzesine geldiğinizde dönemin feci soykırım yıllarını hatırlayacaksınız.

Berlin Duvarı’nın kalıntılarını gördüğünüzde soğuk savaşta bu duvarı geçmek isteyen insanların siluetleri karşınıza çıkacaktır. “Checkpoint Charlie” denen Berlin’in en ünlü sınır geçidinin bir tarafında Rus bir diğer tarafında Amerikan askerin nefesini ve karşılıklı yaşanan gerginlikleri hissedeceksiniz. Meşhur Alexanderplatz’ın aslında bir dönem Doğu Berlin tarafındaki en büyük meydan olduğunu anımsayacaksınız.

Son 30 yılda elbette değişen çok şeyler oldu bu topraklarda. O çok karanlık anılar epey geride kaldı. Binalar yepyeni yüzlerine kavuştu.

Örneğin parlamento binasının üstüne çok büyük cam bir kubbe yapılarak yenilendi ve açıldı. Müzeler adasındaki tüm eski müze binaları onarıldı ve dünyaca meşhur müze kervanına  katıldı.

Berlin Duvar’ın büyük bir kısmı tahrip edilip yok edilirken, belli bir bölümü günümüzde soğuk savaş dönemini anlatan meşhur grafitilerin tuali haline gelip, “Eastern Art Gallery” adında dünyanın en bilindik büyük bir sanat ve tarihi anıt merkezine dönüştü.

berlin-5

Meydanlar gençlerle dolu

Meydanlar artık modern, şen, renkli, kalabalık ve gençlerle dopdolu. Savaş döneminde askeri uçakların iniş kalkış yaptığı alanlar artık çok büyük bir spor ve eğlence merkezine dönüşmüş durumda.

Kafeler, restoranlar, parklar, müzeler, sanat galerileri, dükkanlar cıvıl cıvıl ve uluslararası ziyaretçilerle dolu. Kentin bir ucundan bir ucuna uzanan Spree nehrinde turistler teknelerle gezip kahkahalar atıyor, şehri gezmenin keyfini yaşıyor.

Kenti gezerken müze bölgesine ve özellikle Pergamon Müzesi’ne vakit ayırıp Bergama’dan götürülen o muazzam Zeus sunağını görmenizi şiddetle tavsiye ederim.

Pandemi öncesi Berlin’de bazı müzeler geceleri dahi açık olup gezilebiliyordu.

berlin-4

Mutlaka tarihi  “Unter den Linden” caddesinde bir kahve içmenizi, meşhur bira bahçelerinde oturup yeşillikler içinde tipik bir Alman yemeği yiyip yanında bir bira keyfi yapmanızı öneririm ve bu şehri iyice özümseyip, dünya tarihinde nelere sahne olduğunu hayal etmenizi dilerim.

Benim duygularım Berlin ile ilgili her zaman çok yoğun olacaktır çünkü ailesini geride bırakıp büyük korkularla on sekiz yaşında o ölüm duvarlarını aşıp batıya kaçan insanlar tanıdım. Ülkenin ve kentin bölünmüşlüğünden bir ömür boyu birbirine kavuşamayan, hasret çeken aileler tanıdım. Batı Berlin sınırından Doğu Almanya’ya ticaret için korku ve zorluklar içinde günübirlik geçişler yapan insanlar tanıdım.

Bu çerçevede diğer yandan ise bu tarihi kentin doksanlı yıllarda Berlin Belediyesi bünyesinde mimarı olarak çalışan ve kentin yenilenme ve umut projelerinde önemli katkıları olan ve artık hayatta olmayan kuzenimi de unutmak mümkün değil.

Dolayısı ile Berlin’in transformasyonunu her açıdan, her an, canlı canlı yaşadık diyebilirim.

Dilerim ki bu kenti dünyanın her yerinden gelen turistler gezdikçe yakın zamanda yaşanan tarihi olayları önemseyip, bu kentin aslında insanlık tarihi için ne kadar önemli bir anıt ve bir simge olduğunu hatırlayıp gelecek nesillere de anlatırlar.

Berlin her açıdan Avrupa kıtasında kesinlikle tekrar tekrar gidilip görülecek önemli bir mekan.

ABONE OL