Dolar $
32.6
%0.22 0.07
Euro €
34.84
%0.25 0.08
Sterlin £
40.6
%-0 -0
Çeyrek Altın
4073.71
%0.16 6.32
SON DAKİKA
İŞ DÜNYASI Cuma 27 Aralık 2019 11:05

ÇALIŞANLAR TEPKİLİ

2020 için asgari ücrete yapılan yüzde 15 zam, günde 10 TL'lik gelir artışına denk geliyor. Çalışanlar zam oranına tepkili. Zammın, büyüme için gereken iç talep artışına nasıl etki edeceği ise merak konusu.

Çalışanlar tepkili

"Enflasyondan fazla zam yaptık diyorlar. Son bir yılda her şey iki kat pahalandı. Günlük 10 TL zam bizim neyimize yetecek?”

Bir şirkette sekreter olarak çalışan ve asgari ücret ile geçinen Nesrin Öztürk, DW Türkçe'ye yaptığı açıklamada, 2020 için 2 bin 20 TL'den 2 bin 324 TL'ye çıkarılan asgari ücrete yapılan yüzde 15'lik zammı bu sözlerle eleştiriyor. Türkiye'de Öztürk gibi asgari ücret ile geçinen yaklaşık 8 milyon çalışan bulunuyor.

Son yıllarda asgari ücrete yapılan zamların enflasyonun çok üstüne çıktığını savunan çoğu işveren ise 2020 için belirlenen zam oranının ‘makul seviyelere yakın’ olduğu görüşünde.

İhracat odaklı bir kimya şirketi olan Akyüz Plastik'in sahibi Murat Akyüz, DW Türkçe'ye yaptığı açıklamada, çalışanların daha fazla zam taleplerini haklı bulsa da şirketlerin üretim maliyetlerindeki artışlardan dolayı asgari ücretin daha fazla artırılamayacağını söylüyor. Akyüz, "Yapılması gereken şey, nitelikli elemanlar yetiştirip yüksek ücret sağlayacak bir istihdam profili yaratmak” diyor.

Hükümet sonuçtan memnun

Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun 26 Aralık Perşembe gerçekleştirdiği son toplantının ardından 2020 yılında geçerli olacak asgari ücret tutarı; Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk tarafından açıklandı. Buna göre, 2020 yılında asgari ücret brüt 2 bin 943 TL; net 2 bin 324 TL olarak uygulanacak. Böylece, net asgari ücretteki artış yüzde 15,03 oldu. Üç çocuklu ve evli bir çalışanın asgari ücreti 2 bin 479,21 TL olurken, yeni asgari ücretin işverene maliyeti ise 3 bin 458 TL olacak.

Bakan Selçuk, yüzde 15,03'lük zammın Merkez Bankası’nın yüzde 12 olan 2020 enflasyon tahmininden, hedef enflasyon olan yüzde 8,5'ten ve yüzde 14 bütçe ödenek artışından yüksek olduğuna dikkat çekerek, çalışanları enflasyona ezdirmediklerini söyledi.

Komisyonda çalışanın sesi duyulmuyor

Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun yapısına bakıldığında çalışanların asgari ücretin tespitinde pek fazla söz hakkı olmadığı görülüyor. Komisyon toplantılarında hükümet kanadından beş isim, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu’ndan (TİSK) beş isim ve çalışan kesimi temsilen de en büyük işçi konfederasyonu olan Türk-İş’ten beş isim olmak üzere 15 kişi bulunuyor. Diğer büyük işçi konfederasyonları Hak-İş ve DİSK ise asgari ücret görüşmelerinde yer alamıyor.

Hükümet ve işveren kesiminin komisyondaki sayıca üstünlüğü nedeni ile asgari ücret tespitinde çalışanların talepleri kabul görmüyor. Bu yıl Türk İş, Hak-İş ve DİSK, ortak bir açıklama ile bir kişinin aylık yaşam maliyeti olarak belirlenen 2 bin 578 liranın altındaki bir rakamı kabul etmeyeceklerini açıklamışlardı. Ancak hükümet üyeleri ve işverenlerin oyları ile yeni asgari ücret bu rakamın yaklaşık 250 TL altında belirlenmiş oldu. Bundan sonra sendikaların herhangi bir itiraz hakkı bulunmuyor.

asgari-1

DİSK Başkanı Arzu Çerkezoğlu

DİSK Başkanı: “Bu ücretle geçinme şansı yok”

Yeni asgari ücreti DW Türkçe'ye değerlendiren Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Başkanı Arzu Çerkezoğlu, “Çalışanlar yine hükümet ve işveren arasındaki anlaşmanın kurbanı oldu” diyor. Belirlenen yeni asgari ücretin tek bir kişinin aylık harcamalarını bile karşılamaktan uzak olduğunu dile getiren Çerkezoğlu, “Bu ülkede yaşayan herkes son bir yılda konut, gıda ve enerji fiyatlarının ne kadar arttığını biliyor. Bazı alanlarda yüzde 50, yüzde 70 fiyat artışları oldu. Dört kişilik bir ailenin bu asgari ücretle geçinme şansı yok” diye konuşuyor.

Milyonlarca çalışanın kaderini belirleyen Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun ‘anti demokratik' bir yapı olduğunu vurgulayan DİSK Başkanı, “Çalışanların itiraz ve grev hakkının bulunmadığı, tam temsil dahi edilmediği bu komisyonun yapısının değişmesi gerekiyor” diyor.

“Asgari ücretli sayısı çok fazla”

2019'ün üçüncü çeyreğinde yüzde 0,9 büyüyerek, son üç çeyrektir yaşanan küçülmeyi atlatma sinyali veren Türkiye ekonomisi için 2020'nin en kritik sorunu, büyümeyi hızlandırabilmek için daralan iç talebi canlandırmak olacak. Ancak uzmanlara göre, asgari ücrete yapılan zam oranı ile milyonlarca kişiyi tüketime yönlendirmek hiç de kolay değil.

asgari-2

Prof. Dr. Öner Günçavdı

DW Türkçe'ye konuşan İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) İşletme Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Öner Günçavdı, Türkiye ekonomisine ilişkin en büyük sorunlardan birinin de asgari ücretli çalışan sayısındaki büyüklük olduğunu söylüyor.

AB ülkelerinde ortalama yüzde 5-10 civarında olan asgari ücretli sayısının Türkiye'de çalışan nüfusun yüzde 40'ını aştığına işaret eden Prof. Günçavdı, “Asgari ücret en vasıfsız işçiye verilir ve diğer ücretler için referans olur. Oysa Türkiye'de asgari ücret ortalama ücrete dönüşmüş durumda” diyor. Türkiye'nin kriz ortamından çıkabilmesi için hane halkı harcamaların artması gerektiğini vurgulayan Günçavdı, “Ekonomide iç talep hala toparlanabilmiş değil. Şartlar açısından makul sayılabilse bile, bu oranda bir asgari ücret zammının harcamaları hareketlendirebileceğini düşünmüyorum” değerlendirmesinde bulunuyor.

Türkiye, gelir eşitsizliğinde Avrupa ikincisi

Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) tarafından Temmuz 2019'da açıklanan 2017 yılına ait Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması sonuçlarına göre, Türkiye 34 Avrupa ülkesi içinde gelir dağılımı eşitsizliği sıralamasında ikinci sırada yer alıyor. Türkiye'de nüfusun en zengin yüzde 20'lik kesimi, toplam gelirin yüzde 47,4'üne sahip durumda. DW Türkçe'ye konuşan Ekonomist Dr. Cüneyt Akman'a göre, devletin asgari ücretten aldığı vergilerden bir süreliğine vazgeçmesi halinde, gelir eşitsizliğinden mağdur olan kesimler bir nebze nefes alabilir.

İşverenler açısından da ödedikleri çalışan vergilerinin önemli bir maliyet oluşturduğuna dikkat çeken Akman, şöyle konuşuyor: “Hükümet, asgari ücretteki vergi yükünü kaldırsaydı, hem çalışanın cebine daha çok para girecekti, hem de işverenin cebinden daha az para çıkacaktı. Bu durum, ekonomide de bir hareketlilik, harcamalarda artış yaratacaktı. Ancak hükümet, bütçe dengesi gerekçesiyle alacağı vergiden vazgeçmek istemedi.”


ABONE OL

EN ÇOK OKUNANLAR