CAPE VERDE VE KANARYA ADALARI
Sizinle bu hafta Atlantik Okyanusu'nu geçemeyeceğiz ama, sizi en azından Akdeniz'in çıkışında Atlantik'in kıyılarındaki takım adalara götürmek istiyorum. Bahsettiğim adalar Cape Verde ve Kanarya Adaları. Burası Avrupa'dan veya Afrika'dan Atlantik Okyanusu'nu geçmeden önceki son çıkış noktası. Her iki takım adası Afrika kıtasının batısında bulunuyor

Deniz DİKMEN
Denizler, okyanuslar benim gibi sizi de heyecanlandırır mı? Uçsuz bucaksız maviye bakmak. Denizin mavisinin gökyüzünün mavisi ile nasıl da güzel birleştiğini, güneşin denizin üstünde doğduğunu ve ufuk çizgisinde ne muhteşem battığını görmek. Her zaman Atlantik Okyanusu’nu deniz yoluyla geçmeyi hayal etmişimdir. Günlerce mavide yol almak bambaşka bir duygu. Bir yandan biraz ürkütücü de olsa, bir yandan da olağanüstü bir deneyim
Sizinle bu hafta Atlantik Okyanusu’nu geçemeyeceğiz ama, sizi en azından Akdeniz’in çıkışında Atlantik'in kıyılarındaki takım adalara götürmek istiyorum. Bahsettiğim adalar Cape Verde ve Kanarya Adaları. Burası Avrupa’dan veya Afrika’dan Atlantik Okyanusu’nu geçmeden önceki son çıkış noktası. Her iki takım adası Afrika kıtasının batısında bulunuyor.
Cape Verde Adaları (Yeşil Burun Adaları da deniliyor.) Senegal ile Moritanya açıklarında bulunan bir Afrika ülkesi ve 10 ada ve 8 adacıktan oluşuyor. Adaların Afrika kıtasına yani anakaraya uzaklığı yaklaşık 600 ile 850 kilometre. Cape Verde Adalarının üç en büyük adası Santiago, Santo Antao ve Boa Vista oluyor. Başkent Praia ise Santiago Adası’nda.
Cape Verde Adaları ile Amerika kıtasında Puerto Riko’nun arasındaki mesafe 4600 km ve Atlantik Okyanusu’nu bu güzergahtan geçmek kullandığınız tekne ve hava şartlarına göre 15-20 gün sürebiliyor. Her yıl yaklaşık 4500 yelkenli veya tekne Avrupa’dan yola çıkıp, Cebelitarık Boğazı’nı geçerek bu rotadan Atlantik'in diğer kıyısındaki Karibik adalarına geçiş yapar. Atlantiği geçmenin en iyi sezonu ise, Kasım ve Aralık aylarıdır. Zira bu dönemde tayfunlar ve fırtınalar daha seyrek olur.
Bu adalarda eskiden pek hayvan bulunmuyordu. Ancak, 15inci yüzyılda Portekizlilerin bu adaları keşfetmesinden sonra insan eliyle getirilen bir çok hayvan türü oldu. Örneğin kediler, köpekler, fareler, tavşanlar, gekolar, kurbağalar, kertenkeleler, Mısır Akbabaları, şahinler, balık kartalları, doğanlar ve Cape Verde uçurtması dedikleri bir nevi yırtıcı kuşlar. Cape Verde uçurtması denilen hayvanın nesli tükenmekte olan kızıl kuyruğu olan bir tür kartal. Boa Vista ve Maio Adası’nda bu yırtıcı hayvana denk gelmeniz günümüzde mümkün.

Kanarya Adaları
Kanarya Adaları ise, daha kuzeyde Fas’ın yaklaşık 100 kilometre açıklarında İspanya'ya bağlı ancak 1982 yılından bu yana “Kanarya Adaları Özerk Topluluğu” olarak anılıyor. Kanarya Adaları dünyaca meşhur Tenerife, Fuerteventura, Gran Canaria, Lanzarote, La Palma, La Gomera ve El Hierro isminde yedi adadan meydana geliyor.
Her iki takımada da volkanik bir jeolojik yapıya sahip. Her ikisi de Azore Adaları, Madeira Adası ve Savage Adaları ile birlikte Macaronesia Ekolojik Bölgesi’nin bir parçası oluyor ve aslında Amerika, Afrika ve Avrupa kıtalarını birbirine bağlıyor. Adaların hepsi milyonlarca yıl evvel bir seri volkanik patlama ile ortaya çıkmış. İçlerinde en eski yapı olan Fuerteventura Adası’nın 20 milyon yıldan daha yaşlı olduğu tahmin ediliyor.
Aslında bu takımadalar 15inci yüzyıla kadar ıssızdı. Fakat Portekiz’in Amerika kıtasını keşfetmesi ile birlikte bu adalar zinciri Atlantik Okyanusu’nda stratejik olarak büyük önem kazanmaya başladı.
Atlantik Okyanusu'nun geçişinde adalar hep kullanıldı. İlerleyen zaman içinde Afrika köle ticaretinin de bir parçası oldu. Aynı zamanda burası rom, kumaş, fildişi ve altın gibi ürünlerin ticaretinin yapıldığı önemli bir ekonomik merkez olarak kalitesi yükseldi. Bu sayede adalar gelişmeye başladı.19 uncu yüzyılda köle ticaretin duraklaması ve uzun süren kuraklık dönemleri bu ekonomik büyümeyi etkiledi. Cape Verde Adaları ise, günümüzde hala ticaret merkezi ve uluslararası deniz nakliye rotaların bir uğrak noktası olarak önemini koruyor.
Biz de gemi ile Afrika kıtasından Kanarya Adaları’na geliyoruz. Aylardan Ekim ve hava şerbet gibi. Dünyadan uzak bir yerdeyiz gerçekten. Sanki dünyayı arkamıza bıraktık ta bambaşka bir diyara gelmiş gibiyiz. Anakaradan uzakta olduğunuzu her anlamda burada hissediyorsunuz. Doğa çok güzel, ortam huzurlu ve deniz burada sanki daha özgür dalgalanıyor.
Her gün farklı bir adaya demir atıyoruz ve özellikle Tenerife ve Lanzarote Adası’nı keşfe çıkıyoruz. Adaları gezmek çok güzel zira her yer çok bakımlı, küçük kentler, kasabalar çok tatlı, eski Portekiz mimarisi iyi korunmuş, villalar ve bahçeler görsel olarak harika.

Hava çok temiz ve çok berrak
Gökyüzünün pırıl pırıl mavisin altında Tenerife’de ve Lanzarote’de sizi birbirinden farklı dünyalar karşılıyor. Kafeler çok güzel, dükkanlarda yazlık alışverişler çok keyifli, özgün bitki örtüleri ile doğal parklar çok etkileyici, deniz manzaraları muhteşem. Gündüz adaları geziyoruz gün batımında ise limana dönüyoruz. Ya bir liman kahvesinde veya restoranında ya da geminin güvertesinde adanın akşam saatlerinin keyfine varıyoruz. Atlantik Okyanus’un o tatlı rüzgarları yüzümüzü yalıyor. Gece ise gökyüzünde yıldızları seyretmek olağanüstü zira hava çok temiz ve çok berrak.
1960’lı yıllarda Kanarya Adaları bir turizm bölgesi olmaya başlamış ve özellikle Batı Avrupa’dan turistler yıl boyu bu harikulade adalara gelmeye başlamış. Adaların toplam yüzeyinin küçük olmasına karşın bu coğrafya toplam 257 km uçsuz bucaksız kumlu plajlara sahip. Adaların volkanik yapısı, kayalık uçurumlar, çöller, ormanlar, manzaralar bu destinasyonları bir gezgin için çok çekici kılıyor. Ayrıca dört milli parkın, yedi biyosfer rezervin ve 140 civarında koruma alanın bulunması adalar topluluğunu özellikle doğa severler için çok kıymetli kılıyor.
Kanarya Adaları’nın bitki örtüsü subtropikal ve çam, defne ormanları, makilik alanlar, yüksek dağ bitki örtüleri ve yarı çöl ekosistemleri gibi çok çeşitlilik ihtiva ediyor.
Adalarda bazen bu uzun vadileri veya mesafeleri aşabilmek zor. Haberleşme de zorlaşıyor. Bunun için La Gomera Adası’nda olduğu gibi yerel halk eski çağlardaki gibi hala kendine özgü kuş dilini kullanıyor. Yüksek sesle ıslık çalarak birbirleri ile iletişim kurabiliyor ve haberleşebiliyorlar. Bu güzel haberleşme dili ülkemizin kuzeyinde bilhassa Karadeniz bölgesinde de hala kullanılıyor.
Toplamda iki milyon nüfusu olan bu adalar topluluğu ne yazık ki 2023 yılı itibarı ile aşırı turistin adayı ziyaret etmesi ile birlikte alarm vermeye başladı. Yılda artık dünyanın dört bir yanından 16 milyon civarında ziyaretçinin gelmesi artık adalıları ve adanın kaynaklarını zorlamaya başladı. Yerel halk yükselen kiralar, kalabalık, trafik sorunları ve kanalizasyon sıkıntıları nedeniyle çok bunalıyor. Kurumlar artık adaya gelen turist sayısından çok ortalama harcamaları daha yüksek olan turistlere odaklanıp turist sayısını azaltmaya çalışıyor.

Ziyaret etmenizi önenirim
Kanarya Adaları’nda birkaç güzel gün geçirdikten sonra gemimize binip bölgeden ayrılıyoruz ve Avrupa Kıtası'na dönüyoruz. Afrika ve Avrupa kıtasının arasından geçerek ve sadece 44 kilometre genişlikte olan o meşhur daracık Cebelitarık Boğazı’ndan yol alıyoruz. Cebelitarık Boğazın geçiş kontrolü Cebelitarık Özerk Bölgesi (Birleşik Krallık), İspanya ve Fas’ın elinde. Örneğin Avrupa’nın anakarasındaki Cebelitarık Özerk Bölgesi’ni ziyaret etmek isterseniz bir İngiliz vizesine ihtiyacınız var.
Böylece üç kıta arasındaki gemi yolculuğumuzu tamamlıyoruz. Gönlüm bir gün Cebelitarık Boğazı'ndan geçip Cape Verde Adaları’na uğrayıp buradan da Atlantik Okyanusu’na açılarak karşı kıyıya Amerika kıtasına geçmeyi düşlüyor. Bir yelkenli ile geçmeye çekinirim belki ama, bir gemi ile geçmek çok keyifli olsa gerek. Belki bir gün nasip olur ve bu güzergaha da kucak açarız. Eski Portekizli ve İspanyol denizcilerin yaptığı gibi dünyanın ikinci en büyük denizini bu noktadan aşarız ve bu eşsiz deneyimi de yaşamış oluruz.
Eğer bugüne kadar Cape Verde ve Kanarya Adaları’na gitmediyseniz bu bölgeyi muhakkak ziyaret etmenizi tavsiye ederim. Sakinlik ve huzur sizi bekliyor...
