SON DAKİKA
Turizm Pazartesi 22 Ağustos 2022 02:08

DAİNTREE YAĞMUR ORMANI'NDA BİR CASSOWARY

Rotamız bu sefer çok uzaklarda, Avustralya kıtasının kuzeydoğusunda bulunan Queensland eyaletindeki Cairns kentine yakın Daintree Yağmur Ormanları. Burası yaklaşık 1200 kilometrekarelik bir alanı kapsayan 135 milyon yıllık yaşantısı ile dünyanın en eski yağmur ormanlarından bir tanesi.

Daintree Yağmur Ormanı'nda bir Cassowary

Deniz DİKMEN

Sizi bu sefer öyle bir yere götüreceğim ki, anlattıklarım size masal gibi gelecek. Gerçek olmadığını düşüneceksiniz. Bu dünyada bunlar hala var mı diyeceksiniz.

Benim çok sevdiğim bir yere.

Rotamız bu sefer çok uzaklarda, Avustralya kıtasının kuzeydoğusunda bulunan Queensland eyaletindeki Cairns kentine yakın Daintree Yağmur Ormanları. Burası yaklaşık 1200 kilometrekarelik bir alanı kapsayan 135 milyon yıllık yaşantısı ile dünyanın en eski yağmur ormanlarından bir tanesi.

Cairns kentine vardığımız günün ertesi günü bizim için çok özel çünkü Daintree Yağmur Ormanı’na davetliyiz ve 50 bin yıldır yerel halk olarak burada yaşayan Kuku Yalanji Kabilesi’nden genç bir Aborjin, Yunganda, bizi karşılıyor. Kendisi gözüme çok yakışıklı, çok efendi, çok asil ve bilgin geliyor. Kuku Yalanji kültürü muhtemelen yeryüzünde şu an hala yaşamaya devam eden en eski kültürlerden bir tanesi.

yagmur-1

Yağmur ormanı onlar için kutsal

Bugün yağmur ormanında Yunganda bize öncülük edecek. Birazcık ormanın içine doğru yürüyoruz ve Yunganda bizim için hazırladıkları bir seremoniyi anlatıyor. Kokusu ve bıraktığı is ile farklı olan ağaç dallarından küçük bir ateş yakmışlar ve bu ateşten çok güzel kokulu bir duman çıkıyor, tütsü gibi. Hepimizin bu ateşin etrafında 1-2 tur yürümemizi ve dolayısı ile bu dumanında üstümüze sinmesini istiyor.

Bu tören sayesinde öncelikle ormana iyi niyetle mi yoksa kötü niyetle mi geldiğimizi ölçüyorlar. Kötü niyetle geldiğinizi hissediyorlarsa sizi zaten ormana almıyorlar çünkü yağmur ormanı onlar için öylesine kutsal ki. Burası kabile için dünyadaki yaşamın başlangıç noktası, binlerce yıldır Aborjin kabilelerin yaşam alanı, ataların istirahat ettikleri mekan ve de doğanın tüm zenginliklerini kendilerine sunduğu bir alan. Tütsüden geçerek arınmamızı ve bütün bunlara saygı göstermemizi sağlıyorlar – atalarına, yaşamlarına, ormana, inançlarına.

Gerçekten bu dumandan geçince kendimi sanki başka bir dünyanın kapısından içeri girmiş gibi hissediyorum ve çok heyecanlıyım, çok mutluyum burada olduğumdan.

Öncelikle Yunganda ve ailesi bizim için muhteşem bir kahvaltı hazırlamışlar. Ateşin yanı başında, bu muazzam ormanın devasa ağaçlarının altında hayatımda hiç unutamayacağım harika, çok neşeli ve çok özel bir kahvaltı yaptık. Kahvaltımızın ardından ise Yunganda bizi yağmur ormanın içine götürüyor ve bize bitkileri anlatıyor. Daintree Yağmur Ormanı öyle bir coğrafya ki dünyanın en yoğun florası ve faunası burada bulunuyor ve biyologlar burada doğanın evolüsyonunu dahi takip edebiliyorlar, o kadar eski ve özel bitkiler var burada.

yagmur-2

Doğada her şey var

Rehberimiz doğada aslında insanın ihtiyacı olan her şeyin bulunduğunu iletiyor bize. Bir ağaçtan yaprak koparıyor ve suyun içinde yaprağı ovalamamı istiyor. Yaprak suyun birleşmesiyle birlikte köpük köpük olmaya başlıyor. “Biz elimizi bu şekilde yıkarız, çünkü bu bitkinin antiseptik etkisi vardır” diyor. Şaşkınım. İleriye doğru gittiğimizde başka bir bitki gösterip bunu da ağrılara karşı kullandıklarını anlatıyor. Bitkileri, arıları, arı peteklerini, karıncaları ve çeşit çeşit böcekleri medikal anlamda nasıl kullandıklarını anlatıyor.

Gitgide derin ormanın içine doğru ilerliyoruz. Ağaçların her biri en az 1000 yaşında, gözün alabildiği kadar çok yüksek, bazıların yaprak uzunluğu belki 2 metre ve öyle birbirine sarmal olmuşlar ki. Her yer yemyeşil. Ormanın içinde değişik hayvanların seslerini duyuyoruz ama rehberimizin bize verdiği güven ve huzur o kadar güzel ki, kendimizi evimizde ve çok korunaklı hissediyoruz. Bu ormanlık alanların bir hektar alanındaki bitki örtüsünün çeşitliliği bütün İngiltere’nin bitki örtüsünden daha fazla. O kadar yoğun. Nereye baksak karşımıza ya enteresan bir bitki ya da bir hayvan çıkıyor. Hava biraz sıcakta olsa mis gibi. Yunganda bize ormanda örnek bir Aborjin balayı evi gösteriyor. Aslında burası güzel korunaklı bir kayanın yanında çalı çırpıdan yapılmış bir doğal barınak gibi fakat çok etkileyici ve bir şekilde çok masum, çok güzel.

Yuganda burada hazırladıkları doğal boyalarla müsaade isteyerek beyaz, turuncu ve siyah boya ile koluma şekiller çizmeye başlıyor. Çizgiler, noktalar. Hepsinin bir anlamı var. Şekillerden benim evli ve bir çocuk sahibi olduğum anlaşılıyor. Aslında bedenlere çizdikleri şekiller insanın bir nevi kimlik bilgileri. Kendisi ile çok güzel bir iletişim kuruyoruz. Doğaya bu kadar saygılı olan bu halkın insanlarını, hayata bakış açılarını, sadeliklerini, dürüstlüklerini çok seviyorum. 

yagmur-4

Ormanın seslerini duyuyoruz

Arada ormanın sesleri kulağımıza geliyor, çıtırtılar, kuş sesleri, yaprak hışırtısı.

Yürüyüşümüze devam ediyoruz ve bir anda Yuganda durup bize dönüp biraz bu noktada beklememizi istiyor. Geçtiğimiz bölgenin kendi inançlarına göre özel bir bölge olduğunu ve gidip atalarından geçişimiz için izin istemek durumunda olduğunu bize söylüyor. Kendisi ise ormanın derinliklerinde kaybolup kısa bir süre sonra tekrar geri geliyor. Ataları bu bölgeden geçişimiz için izin vermiş. Yolun devamında Moss Gorge’a varıyoruz. Bu muhteşem ormanın içinden nasıl güzel, pırıl pırıl bir su akıyor anlatamam. Bu Aborjinlerin içme suyu. Elimizi suya soktuğumuzda serinliği ve temizliği bizi büyülüyor gerçekten. Cennet suyu sanki. Yol boyunca Yuganda bize Aborjinlerin ve burada yaşayan kabilelerin hikayelerini, inançlarını anlatıyor. Yazılı bir aktarım yok, her şey atalarından bu yana nesilden nesile sözlü olarak iletilmiş ve anlattıkları hikayeler aslında hayatın oluşumu. Örneğin buradaki kayaların, suyun, ormanın oluşumu ve ruhlarını anlatıyorlar çünkü bir kaya bir Aborjin için bir kayadan ibaret değil. Bir kaya ruhu ile birlikte hayatın ve varoluşun bir parçası ve bu nedenle çok kutsal ve çok kıymetli. Ormanın içinde bu yerel kabilelerin ormana zarar verdiğini asla göremezsiniz. Doğa ile tam bir bütünlük içinde yaşıyorlar. Gün boyu bu muhteşem ormanın içinde yürüdükten sonra akşamüstü Yuganda bizi tekrar ormanın çıkışına doğru yönlendiriyor. Dönüş yolumuzda ormanın içinde bir hışırtı duyduğumda iki adet göz ile göz göze geliyoruz ve bir mavilik görüyorum ama görüntü bir hayalet gibi bir anda yok oluyor. 

Yuganda’ya bunun ne olduğunu sorduğumda bunun yağmur ormanında yaşayan en önemli hayvan olduğunu bana anlatıyor.

yagmur-3

Gördüğüm bir Cassowary

Gördüğüm bir Cassowary. Avustralya’nın en büyük kuş türü. Yaklaşık 1.80 metre boyunda ve 60-70 kilo ağırlıkta. Rengi siyah fakat kafa mavi ve kırmızı bir ibibiği var. Buna “Yağmur Ormanın Dinozoru” da diyorlar. Bu kuş bütün ağaçların tohumlarını ve meyvelerini yiyip ormanda dolaşarak her yere dışkısı ile bu tohumları bırakıyor ve bu nedenle yağmur ormanın yenilenmesinde ve sağlıklı büyümesinde çok önemli bir rol oynuyor. Bu sebeple de Cassowaryler Aborjinler için çok kutsal ve kesinlikle dokunulmaz. Daintree Yağmur Ormanları’nda yaklaşık dört bin cassowarynin yaşadığı tahmin ediliyor.

Ateşimizin başına tekrar geri döndüğümüzde bize birer çay ikram ediyorlar. Yunganda bir yandan Didgederoo aletini çalıyor, bir yandan bize değişik bumerang ve av aletlerini nasıl kullandıklarını anlatıyor.

Didgeridoo nun da o derin sesi buraya ne çok yakışıyor. Keyifle sohbet ediyoruz.

Buralara insan doyamıyor. Bu nasıl bir doğal güzellik ve ihtişam ve insanla bütünlük.

Etkilenmemek mümkün değil. Bölge bir bütün olarak zaten çok nefis çünkü hem Daintree ve Mossman Gorge hem de daha ilerde bulunan dünyanın en büyük mercan resifi olan Great Barrier Reef burada yan yana. Her ikisi de uzun yıllardır birer UNESCO Dünya Mirası.

Asırlar önce bu yerel kabilelerin elinden alınan, gasp edilen bu coğrafya, bu doğal yaşam alanı 2021 senesinde özür dilenerek hükümet tarafından kendilerine tekrar iade edildi ve kabile bölge yönetimine ortak edildi. İlerleyen senelerde bölgenin yönetimi ise tamamıyla Kuku Yalanji Kabilesi’ne devredilecektir.

Sevgili Yuganda, sana çok teşekkür ederiz bizi diyarına kabul edip bu güzellikleri bizimle paylaştığın ve anlattığın için.

Günümüzde oradan aldığım Didgeridoo aleti evimin bir köşesinde duruyor. Başkaları için öylesine bir ahşap müzik aleti olabilir ama benim için onda şahane yağmur ormanında arkadaşım Yuganda’nın çaldığı o tınılar, Mossman Nehir’in şırıltısı, Cassowary’nin gizemli bakışı ve Kuku Yalanji’nin hatıraları var. Benim için bir müzik aletinden çok daha fazlası.

Avustralya ve orda yaşayan Aborjin halkının kalbimde daima çok ayrı bir yeri var ve her zaman olacaktır.

ABONE OL