SON DAKİKA
GÜNDEM Pazar 19 Haziran 2022 02:02

ENFLASYONUN SEBEBİ SİSTEMATİK SAVAŞLAR

ABD – Çin ticaret savaşlarıyla başlayan dünyadaki istikrarsızlık hâlâ kaynağı belli olmayan pandemiyle çığırından çıktı. İçinde Türkiye dahil Asya ülkelerinin gelişmesine engel olmak için sürekli jeopolitik riskler siyaset sahnesine taşındı. Ukrayna savaşı küresel enflasyon ateşini yakan son kıvılcım oldu.

Enflasyonun sebebi sistematik savaşlar

Sedat YILMAZ

Dünya yüksek enflasyonla çalkalanırken sistematik jeopolitik hamlelerin ağır bastığı Doğu ve Batı blokunda fiyat istikrarına yönelik çabalar etkisiz kalmaya devam ediyor. Yükselen küresel enflasyonun sebebine yönelik karşılıklı suçlamaların yanında dünyanın söz konusu konjonktürde nereye gideceğine dair belirsizlik giderek artıyor.

ABD ve Avrupa’nın agresif kurgulu emperyal, Doğu’nun emperyalin yanında savunma politikaları enflasyon ateşini daha da harlıyor. Enflasyonun ana sebebi giderek artan sistematik soğuk ve sıcak savaşların sonucu olarak ortaya çıktığı kesinleşiyor.

ABD – Çin ticaret savaşlarıyla başlayan dünyadaki istikrarsızlık hâlâ henüz kaynağı belirlenemeyen pandemiyle çığırından çıktığı görülüyor. Bunun yanında içinde Türkiye dahil Asya ülkelerinin gelişmesine engel olmak için sürekli jeopolitik riskler siyaset sahnesine taşınıyor. Çin – Tayvan gerginliğine ilave Ukrayna savaşı küresel enflasyon ateşini yakan son kıvılcım olarak dikkat çekiyor.

Küresel kurgular nasıl başladı

2017’de ABD Başkanı olan Donald Trump’ın 2018 yılından itibaren zirveye çıkardığı dış ticarette korumacılık politikaları bugün yaşanan küresel enflasyonunun ilk adımı oldu. Korumacılık kısa sürede dünyaya yayılırken 2020 yılının başında sebebi henüz belirlenemeyen pandemi patlak verdi.  

Dünya ekonomisini yaklaşık 2 yıl esir alan kovid-19 salgını aşılıma ve tedbirlerle 2022 yılının ilk çeyreği ile birlikte bitmeye yüz tutmuşken Çin – Tayvan krizinin fazla öne çıkmadığı ancak Ukrayna işgalinin gündemin merkezine oturmasıyla küresel ekonomik ve siyasi kriz insanlığı tehdit eder noktaya taşıdı.

Serbest ticaret döneminde Doğu üretim açısından Batı’ya göre daha baskın hale geldi. Batı ucuz işgücü dolayısıyla sanayiinin Doğu’ya kaymasına önce müsaade etti, fakat daha sonra dış ticaret açıklarının artması üzerine bu duruma dur demeye başladı.

Dış ticarette korumacılık bugün yaşanılan yüksek enflasyonun başlangıcı oldu. Donald Trump’ın başkan olmasıyla ABD, 1980’li yıllardan itibaren oluşturulan serbest ticaret kurallarıyla mevcut anlaşmaları tanımayarak korumacı ve kısıtlayıcı bir dış ticaret politikası izledi ve küresel ticaret savaşlarını başlattı. ABD’nin bu anlaşma tanımaz tutumu sebebiyle dünya ticareti kaoslara yelken açtı.

ABD, öncelikle Çin’e karşı geniş bir ithalat vergisi uygulaması başlatırken, Çin de karşı adımlarla buna cevaplar verdi. ABD ve Avrupa Asya’dan gelen otomobiller için soruşturmalar açtı. Çin’in ileri teknoloji ithalatı ve yüksek teknolojili şirketleri satın almasına engel konuldu.

Korumacılığın Türkiye’ye etkisi

2018 yılından itibaren ağırlık kazanan küresel korumacılık dünya ekonomisini bozarken Türkiye’de aynı etkileri göstermeye başladı. Türkiye ekonomisi, 2002 yılından sonra çok önemli bir fiyat ve finansal istikrar sağladı ve yaklaşık 25 yıl yüksek enflasyonla yaşayan iş dünyası, enflasyonsuz döneme ayak uydurdu.

Ancak Türk reel sektörü korumacılık döneminde ülke içinde yaşanılan siyasi çalkantı, terör olayları ve darbenin yanında gereken tedariki gerçekleştiremediğinden yükselen enflasyon ve faiz ortamında döviz pozisyon açığına yakalandı. Kamu borcu AB kriterlerinin altında seyrederken özel sektörün dış borcu ise katlanarak büyüdü. Bu dönemde firmaların borç yapılandırma, hatta iflas ve konkordotalara kadar giden talepleri Türkiye ekonomisini olumsuz etkiledi.

Mevcut hükümet enflasyonla mücadele ve fiyat istikrarını hakim kılan bir politika oluşturmaya çalıştı. Hedef bozulan makroekonomik dengelerin iyileştirilmesiydi. Reel sektörde döviz borcuna yakalanan firmaların ayakta kalabilmesi için çalışmalar yapıldı ve yabancı sermayeyi ülkeye çekecek ortamın oluşturulmasına yönelik adımlar atıldı.

Ukrayna krizi dünyayı kilitledi

İstikrar programını uygulayan Türkiye, korumacılığın etkisinden kurtulmaya çalışırken dünyayı saran kovid-19 salgınıyla karşı karşıya kaldı. Yaklaşık 2 yıl süren pandemi dünyada olduğu gibi Türkiye ekonomisini de küçülttü. Dış ticaret, turizm, tarım ve teknolojiden sağlanan döviz girdileri azaldı. Bu durum cari dengenin yanında enflasyon ve faizlerde yükselişleri getirdi, makro dengeler bozulmaya başladı.

2022’nin ilk çeyreğine kadar tüm dünya gibi pandemiye karşı mücadele veren Türkiye, ekonomi açısından da zayıfladı. Aşılama ve kovid tedbirlerinin artırılmasıyla ekonomi ihracat ve turizmle ayakta tutulmaya çalışıldı. Ancak Ukrayna ile birlikte çıkacak küresel kriz hiç akıllarda olmayan bir meseleydi.

Pandeminin tavsamaya yöneldiği dönemde ABD, Çin-Tayvan meselesini kaşımaya başladı. Buradan bir sonuç çıkamayacağını anlayınca Avrupa ile işbirliği yapıp uzun zamandır Rusya ile sınır ve bölge sorunları yaşayan Ukrayna’yı sahaya sürdü. Ukrayna’nın NATO’ya girme talebine Rusya şiddetle karşı çıktı ve mesele sıcak çatışmaya kadar genişledi. Nihayetinde Rusya 24 Şubat 2022’de Ukrayna’ya işgal harekatı başlattı. Harekatın çabuk biteceği ve dünyanın büyük bir ekonomik kaosa gireceğini hiç kimse tahmin edemiyordu.

Sebep karşılıklı ambargolar mı?

Rusya – Ukrayna savaşının halen devam ettiği günümüzde dünya tam bir ekonomik çıkmaza girdi. Savaşın çabuk bitmesi için ABD ve Avrupa koalisyonu Rusya’ya ekonomik ambargo uyguladı. Ancak ambargo, Rusya’nın Batı’ya uyguladığı karşı ekonomik ambargoyla işlemez hale geldi.

Rusya kendisine ambargo uygulayan ülkelere doğalgaz ve petrol vermeyeceğini, enerji ihracatını da dolar veya euro ile değil Ruble ile gerçekleştireceğini açıkladı. Rusya, Avrupa’da çok sayıda ülkenin doğalgazını kesti. Böylece enerji, gıda ve emtia fiyatlarının kısa zamanda hızla yükselmesiyle geleceğe yönelik belirsizlik her alanda arttı.

Söz konusu konjonktürde dünya siyasi ve ekonomik istikrarsızlığa sürüklenirken enflasyonlar patladı. ABD ve Avrupa başta birçok ülkede son 40 yılın en yüksek fiyat artışları gündeme geldi.

Enflasyonun sebebi olarak karşılıklı suçlamalar Doğu ve Batı arasında gerginliği artırdı. Beyaz Saray Sözcüsü Psaki, Rusya Devlet Başkanı Putin’i enflasyonun en büyük sebebi olarak gösterdi. Ancak Putin geçen Cuma günü yaptığı açıklamada küresel enflasyonda en büyük sorumlunun ABD ve Avrupa’nın sistemsel politik hataları olduğunu ileri sürdü. Putin, Batı’nın jeopolitik illüzyonlarıyla küresel düzenin altını oymaya ve istikrarsızlık oluşturmaya çalıştığını söyledi.

“Dünya enflasyon sarmalından ve kaotik ortamdan nasıl kurtulacak”… Şimdi tüm ülkeler bu soruya cevap arıyor. Söz konusu konjonktürde genel seçimlere giden Türkiye, “Mevcut küresel sorunu nasıl aşacak ve ekonomisini nasıl dengeye oturtacak” sorusunun çözümü de bölgesel barış ve huzurun önemli bir parçası olacağı görüntüsü veriyor.

Türkiye olumsuzlukları olumluya çevirmeye çalışıyor

Türkiye son 5 yıldır dünyayı kavuran korumacılık, pandemi, jeopolitik gerginlik ve küresel ekonomiyi kilitleyen bölgesindeki Rusya – Ukrayna savaşının etkilerini en fazla hisseden ülkelerin başında geliyor.

Küresel kaotik dönemde Doğu Akdeniz, Suriye meselesi, Yunanistan sorunu ve enerji kaynakları arama gibi milli politikaların, ülke güvenliği ve vatan savunmasının öne çekildiği Türkiye’de, diğer taraftan enflasyonist ortamı fırsat bilen iç ve dış odaklar ülkeyi siyasi ve ekonomik olarak yıpratmaya çalışıyor. Türkiye ise olumsuz ortamları olumluya çevirme konularında art arda politika hamleleri yapıyor.

Türkiye’de dış ticaret açığı, cari açık devam ederken merkezi yönetim bütçesindeki toparlanma dikkat çekti. Merkezi yönetim bütçesi Mayıs’ta rekor artışla 144 milyar lira fazla verdi. Rekor fazla da geçici kurumlar vergisi tahsilatı önemli rol oynadı. Verilere göre Mayıs ayında bu kalemden 148,3 milyar lira geldi.

Diğer taraftan yükselen enflasyona karşı maaşlı kesimi ezdirmemeye çalışan hükümet, asgari ücrete her ay enflasyon farkının yansıtılması yönünde bir çalışma başlattığı bilgisini verdi.

Yürütülen ekonomik modelin en önemli ayaklarından biri olan düşük faiz ve cari fazla sisteminde yürütülen para politikalarına yönelik ilk hamle gelecek hafta Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’ndan (TCMB) gelecek. 23 Haziran Perşembe günü PPK toplantısında yeni faiz kararını verecek TCMB’nin uzun süredir yüzde 14 seviyesinde tuttuğu politika faizinde bir değişiklik yapması beklenmiyor.

Reel faizin yüzde 59,50 negatif seviyelerde olmasından da anlaşılacağı üzere borsa hariç risksiz portföy yatırımlarının askıya alındığı piyasada resesyon beklentilerinin de öne çıktığı dönemde para politikasına yönelik  bundan sonra nasıl yol alınacağı gelecek hafta PPK toplantısının en önemli gündem maddelerinden biri olacak. PPK toplantısında kur korumalı mevduat (KKM) ve gelire endeksli senetler (GES) ile muhtemel gelişmeler hakkında da bilgi verileceği tahminleri yapılıyor.

Küresel bazda ise ABD Merkez Bankası (FED) 28 yıl sonra agresif 75 baz puanlık faiz artışıyla bu hafta gündemi belirledi. İngiltere ve İsviçre başta diğer gelişmiş ülke merkez bankaları da FED’i izleyerek faiz artırdı. Uluslararası piyasalarda altın değerini korurken kripto para pazarı ise büyük bir kayıp yaşadı. Japonya Merkez Bankası (BOJ) ise resesyon endişeleriyle faizini negatif yüzde 0,1’de sabit bıraktı. Dünyanın resesyona gideceğine dair açıklamalar brent petrol fiyatlarını 122 dolardan 113 dolara çekti.

ABD’de açıklanan mayıs ayı enflasyonunun beklentilerin üzerinde gerçekleşmesinin ardından geleceğe yönelik belirsizliklerin artması fiyatlamaları zorlaştırıyor. FED Başkanı Jerome Powell’ın gelecek hafta yapacağı yönlendirmelerin piyasaların yönü üzerinde etkili olması bekleniyor.

20-24 Haziran 2022 haftasında piyasalar yurtiçi ve yurtdışında; Türkiye’de tüketici güven endeksi, TCMB faiz kararı, reel kesim güven endeksi, kapasite kullanımı, ABD’de ikinci el konut satışları, Michigan tüketici güven endeksi, yeni konut satışları, Euro Bölgesi’nde tüketici güven endeksi, S&P global PMI imalat endeksi verilerini takip edecek.

Yurtiçinde bu hafta Borsa İstanbul’da (BIST) işlem gören hisse senetleri haftalık bazda ortalama yüzde 0,38 değer kaybetti, altının gram satış fiyatı yüzde 1,88, dolar/TL yüzde 1,81, euro/TL yüzde 1,37 değer kazandı. 1000 TL’lik yatırım borsada 996,2 lira, altında 1018,8 lira, dolarda 1018,1 lira ve euroda 1013,7 lira oldu.

Yurtiçi yatırım araçlarında haftalık performans şöyle oluştu:

BIST 100… Borsa İstanbul (BIST) 100 endeksi, en düşük 2.469,21, en yüksek 2.552,17 puanı gördükten sonra haftayı önceki hafta kapanışına göre yüzde 0,38 azalarak 2.533.33 puandan tamamladı. BIST 100 endeksinin gelecek hafta 2.480 ve 2.440 seviyelerinin destek, 2.550’leri direnç yapması öngörülüyor.

DOLAR/TL… FED’in faiz artışıyla güçlenen uluslararası dolar endeksinin 104,65 seviyesine ulaştığı ortamda Amerikan parası TL’ye karşı haftalık yüzde 1,81 değer kazanarak haftayı 17,3200 liradan tamamladı. Doların 17,50 seviyesinde güçlü direnci bulunuyor.

EURO/TL… Avrupa parası euro, parite desteğinde TL’ye karşı yüzde 1,37 değer kazandı ve haftayı 18,1310 liradan kapattı. Doların baskın gözlendiği ortamda euroda direnç 18,30’larda olduğu gözleniyor.

ALTIN… FED’in faiz artışıyla sınırlı da olsa artışa geçen ons altın 1820 dolardan 1845’leri gördü ve daha sonra satışlarla 1839 dolar seviyelerine döndü. Yurtiçinde ise hem onsun hem de doların yükselmesiyle Kapalıçarşı’da işlem gören 24 ayar külçe altının gram satış fiyatı bu hafta yüzde 1,88 kazanımla 1.030,00 liraya, Cumhuriyet altınının satış fiyatı da yüzde 1,87 artışla 6.901,00 liraya yükseldi. Geçen hafta sonu 1.658,00 lira olan çeyrek altının satış fiyatı da 1.689,00 liraya çıktı. Yurtiçi ve yurtdışında altın fiyatlarında yükselişin devam etmesi bekleniyor.

PETROL… Hafta başı 122 dolar seviyelerine kadar çıkan brent petrol FED’in 75 baz puan faiz artırarak sıkılaşmaya gitmesi ile küresel resesyon beklentileriyle sert düşüştü ve 113 seviyelerine kadar geriledi. Teknik olarak brent petrolde güçlü desteğin 110 dolar seviyesinde olduğu, buranın aşağı yönlü kırılması durumunda varil fiyatın 100 dolar ve altını görebileceği tahminleri yapılıyor.

KRİPTO PARA… FED’in faiz artırması yatırım araçlarından en fazla kripto para pazarını vurdu. Bitcoin Aralık 2020'den bu yana ilk kez 20 bin doların altına geriledi. Bitcoin Kasım ayında gördüğü 69 bin dolarlık zirveden bu yana yüzde 70 değer kaybetti. Ethereum da 1.000 doların altını gördü. Haftalık bazda Bitcoin yüzde 33 (19.111$), Ethereum yüzde 35,9 (995,2$), Ripple yüzde 17,6 (0,30$) ve BNB yüzde 26,9 (201,4$) değer kaybetti. Pazarda değer kazanan para olmadı.

ABONE OL