FLOKSER KİMYA'DAN SEKTÖR İHTİYAÇLARINA BÜTÜNCÜL ÇÖZÜM
Flokser Kimya'nın yerli malzeme ve sert köpük alanında geliştirdiği yeni teknolojiler, endüstriyel ve toplumsal ihtiyaçlara bütüncül çözümler sunuyor. Atık geri dönüşüm ve biyopoliol teknolojileri sayesinde PET ve poliüretan atıklarından elde edilen malzemeler, sandviç panel ve sprey sektörlerinde izolasyon çözümleri olarak kullanılırken, buzdolabı sektöründe çevre dostu ve yüksek performanslı ürünler ortaya çıkıyor. Şirketin yanmazlık odaklı çalışmaları ise savunma sanayiinde yüksek teknolojili, ekstrem koşullara dayanıklı yalıtım malzemeleri geliştirerek stratejik sektörlerdeki ihtiyaçlara cevap veriyor.

Flokser Kimya’nın yerli malzeme ve sert köpük geliştirme alanında yürüttüğü Ar-Ge çalışmaları, sürdürülebilirlikten güvenliğe, performanstan inovasyona uzanan bir perspektifle şekilleniyor. Bu noktada şirketin öncelikli hedefleri arasında hem çevresel atıklardan hem de poliüretan köpük atıklarından geri dönüşüm sağlayarak biyopolioller ve diğer yenilikçi yerli hammaddeleri üretime kazandırmak bulunuyor. Bu sayede Flokser Kimya yalnızca çevresel etkinin azaltılmasını sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda sürdürülebilir ve ekonomik çözümler sunarak üretim süreçlerinde verimliliği artırıyor.
Flokser Kimya’nın yapı sektörüne yönelik çalışmalarında kritik olan bir odak noktası da yanmazlıktır. Sertifikalı ürünler geliştirmek ve sistem sınıflarını oluşturmak suretiyle, yangın güvenliği standartlarını karşılayan çözümler sunan Flokser Kimya, böylece müşterilerine yüksek performanslı ve güvenli ürünler sunarken aynı zamanda sektör genelinde kalite standartlarının yükselmesine de katkı sağlıyor.
Maliyet ve üretim esnekliği açısından önemli avantajlar sunuyor
TS 825 standardının yürürlüğe girmesiyle birlikte, termal iletkenlik değerlerinin Ar-Ge süreçlerinde öncelikli kriterlerden biri hâline geldiğini söyleyen Flokser Kimya CEO’su Ekin Tükek, “Enerji verimliliği yüksek, ısı yalıtımı performansı optimum ve kalite odaklı ürünler geliştirerek, müşterilerimizin standartlara uygun çözümleri tercih etmesini destekliyoruz. Savunma sanayisinde ise Ar-Ge çalışmalarımız, poliüretan köpüğün metal aksesuarlar yerine kompozit yapıya uyarlanmasına odaklanıyor. Bu yaklaşım ürünlerin daha hafif, dayanıklı ve operasyonel gereksinimlere uygun olmasını sağlarken, maliyet ve üretim esnekliği açısından da önemli avantajlar sunuyor. Kompozit çözümler, özellikle hassas ve yüksek performans gerektiren uygulamalarda güvenilir ve verimli alternatifler oluşturuyor” dedi.
Toplumsal güvenliğe ve sürdürülebilirliğe katkı sağlıyor
Flokser Kimya’nın geliştirdiği teknolojiler, yalnızca sektör ihtiyaçlarından değil, aslında insanlığın ve dünyanın karşı karşıya olduğu büyük meselelerden doğuyor. Kaynakların giderek tükenmesinin çevresel bozulma ve yaşam koşullarının zorlaşmasının, kendilerini atıkların geri kazanımı ve biyopolioller gibi sürdürülebilir çözümler üzerine odaklanmaya ittiğini kaydeden Tükek’e göre, insanların güvenliği ve yaşam kalitesi ise yanmazlık teknolojilerindeki Ar-Ge çalışmalarını şekillendiren en önemli faktörlerden biri oldu; toplumun yangınlardan kaynaklanan can kayıplarına duyduğu hassasiyet, ürünlerinin sertifikalı ve güvenli olmasını zorunlu kıldı.
Savunma sanayiinde hafif, dayanıklı ve esnek malzemelere olan talep artıyor
Benzer şekilde, enerji verimliliği ve ısıl performans konuları, kaynakların daha etkin kullanılması ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etme ihtiyacından kaynaklanıyor. TS 825 gibi standartların kendilerini yalnızca teknik bir rehber sunmakla kalmadığını aynı zamanda toplumun daha yaşanabilir ve verimli yapılar talep ettiği bir çerçeve çizdiğini de söyleyen Tükek, “Savunma sanayisindeki çalışmalarımız da bu vizyonun bir parçası. Artan küresel gerilimler ve ülkelerin kendini koruma ihtiyacı, hafif, dayanıklı ve esnek malzemelere olan talebi yükseltiyor. Bizim Ar-Ge’miz, poliüretan teknolojilerini bu ihtiyaçlara cevap verecek şekilde geliştirmekle, sadece endüstriye değil, aynı zamanda toplumsal güvenliğe ve sürdürülebilirliğe katkı sağlıyor. Özetle, Ar-Ge faaliyetlerimiz tamamen dünyanın gidişatı, toplumun öncelikleri ve insanların yaşam kalitesine dair ihtiyaçlar doğrultusunda şekilleniyor. Biz sadece ürün geliştirmiyor, aynı zamanda geleceğin daha güvenli, sürdürülebilir ve verimli olmasına katkıda bulunuyoruz” diye konuştu.