SON DAKİKA
Gıda ve Gastronomi Çarşamba 10 Aralık 2025 02:16

GIDA ZEHİRLENMELERİ VE HİLELİ ÜRÜNLER ALARM VERİYOR

Tüketim alışkanlıklarımızın değişmesi, internetten kontrolsüz gıda siparişleri ve sanayileşmenin getirdiği "makyajlı gıdalar", halk sağlığını tehdit ediyor. İstanbul Sağlık ve Teknoloji Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özer Ergün, antibiyotik kalıntılı sakatatlardan mısır şurubuna, gıda hilelerinden palm yağına kadar sofralarımızdaki görünmez tehlikeleri anlattı.

Gıda zehirlenmeleri ve hileli ürünler alarm veriyor

Hakan ÖZBAY

Gıda güvenliği, modern çağın en büyük sağlık sınavlarından biri haline geldi. Hızlı sanayileşme, denetimlerdeki boşluklar ve değişen tüketim alışkanlıkları, "beslenme" eylemini "risk alma" eylemine dönüştürebiliyor. Konuyla ilgili önemli değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Özer Ergün, tüketicileri hem akut zehirlenmelere hem de uzun vadeli kronik hastalıklara karşı uyardı.

Raflardaki ürünlerin çekiciliğine dikkat çeken Prof. Dr. Ergün, gıda katkı maddelerinin ürünleri olduğundan daha taze ve lezzetli göstermek için bir "makyaj" aracı olarak kullanıldığını belirtiyor. Reçellerden sosislere, bisküvilerden bebek mamalarına kadar geniş bir yelpazede kullanılan bu maddeler, yasal limitlerin üzerinde kullanıldığında sağlığı tehdit ediyor. Ergün, "Gıdaları daha uzun süre dayanıklı kılmak ve arzu edilen görünüme kavuşturmak için kullanılan bu maddeler, özellikle çocuk ve hastalarda risk oluşturuyor. Tüketici, ambalajdaki 'içindekiler' kısmını okumadan alışveriş yapmamalı" uyarısında bulunuyor.

EKONOMİK KAZANÇ UĞRUNA SAĞLIKLA OYNANIYOR

Gıda enflasyonunun artmasıyla birlikte "taklit ve tağşiş" ürünlerde patlama yaşandığına dikkat çeken Ergün, en çok hile yapılan ürünlerin ekonomik değeri yüksek olanlar olduğunu vurguluyor. Prof. Dr. Ergün’ün aktardığına göre; zeytinyağına tohum yağları karıştırılması, bala glikoz şurubu eklenmesi, baharatlara ot-saman tozu katılması ve süt ürünlerine bitkisel yağ/jelatin eklenmesi en sık karşılaşılan hileler arasında.

Özellikle et ürünlerindeki tehlikeye işaret eden Ergün, "Salam, sosis ve sucukların içine deri, sakatat ve sıyrık etlerin katılması; kıymaya dalak ve sakatat karıştırılması gibi hileler hem haksız kazanç sağlıyor hem de halk sağlığını hiçe sayıyor" ifadelerini kullandı.

Geleneksel mutfağımızın vazgeçilmezi olan sakatat tüketimi konusunda da kritik uyarılar var. Prof. Dr. Özer Ergün, karaciğer ve böbrek gibi organların, hayvanın vücuduna giren kimyasalların ve ilaçların depolandığı merkezler olduğunu hatırlatıyor. Hayvan hastalıklarına karşı kullanılan veteriner ilaçları ve antibiyotiklerin bu organlarda biriktiğini belirten Ergün, şu tespiti yapıyor:

"Antibiyotik kalıntıları taşıyan gıdaların tüketilmesi, insanlarda alerjik reaksiyonlara ve antibiyotik direncine yol açıyor. Bu durum, hastalık anında kullandığımız ilaçların tesirsiz hale gelmesine neden olabilir. Sakatat, besleyici değeri olsa da yağ ve kolesterol açısından zengindir ve kimyasal birikim riski taşır. Tüketilecekse bile ayda bir kez ve küçük porsiyonlar halinde olmalıdır."

TATLI ZEHİR MISIR ŞURUBU VE OBEZİTE

Modern beslenmenin bir diğer handikabı ise "Yüksek Fruktozlu Mısır Şurubu". Şekerden daha az maliyetli olduğu için meşrubatlardan atıştırmalıklara kadar her yerde kullanılan bu tatlandırıcı, obezite ve karaciğer yağlanmasının baş sorumlularından biri olarak gösteriliyor. Prof. Dr. Ergün, "Alkole bağlı olmayan karaciğer yağlanması, obezite ile doğru orantılı artıyor. Fruktoz içeriği yüksek beslenme, insülin direncini tetikliyor. Tüketiciler işlenmiş gıdalardan, sosis-salam gibi ürünlerden ve aşırı karbonhidrattan uzak durmalı" diyerek doğal beslenmenin önemini vurguluyor.

Dünyada en yaygın kullanılan yağlardan biri olan Palm yağının, 200 derecenin üzerindeki ısıl işlemlerde kanserojen maddeler (Glisidil gibi) açığa çıkarabileceği iddiaları da gündemde. Prof. Dr. Ergün, palm yağının doymuş yağ asitleri açısından zengin olduğunu, bunun da damar tıkanıklığı ve kalp hastalıkları riskini artırdığını belirtiyor.

Ayrıca "Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar" (GDO) konusuna da değinen Ergün, mısır ve soya başta olmak üzere binlerce çeşit işlenmiş gıdada GDO türevlerinin bulunabildiğini, bu ürünlerin "Frankenstein gıdalar" olarak da tanımlandığını hatırlatıyor.

İNTERNETTEN DOĞAL DİYE ALDIĞINIZ GIDA NE KADAR GÜVENLİ?

Son yıllarda artan "internetten doğal/köy ürünü" siparişleri konusunda da ciddi riskler mevcut. Prof. Dr. Özer Ergün, özellikle çiğ süt, yumurta ve bal gibi ürünlerin kargo sürecinde soğuk zincirinin kırılmasıyla bakteri yuvasına dönebildiğini söylüyor. Ergün, "Çiğ sütün buzdolabında bile ömrü 24 saattir. Size kargoyla gelene kadar bozulmaması için içine koruyucu madde katılıp katılmadığını bilemezsiniz. İnternetten alınan markasız balların çoğu ise sadece mısır şurubu ve aroma karışımı çıkabiliyor" diyerek tüketicileri güvenilir ve denetlenen markaları tercih etmeye davet etti.

NE YAPMALI?

Prof. Dr. Özer Ergün, gıda zehirlenmelerinden ve kronik hastalıklardan korunmak için tüketicilere şu 5 altın kuralı öneriyor:

Etiket Okuryazarlığı: Ambalajlı gıdaların içeriğini ve son kullanma tarihini mutlaka okuyun.

Mevsiminde Beslenme: İşlenmiş gıdalar yerine lifli sebze ve meyveleri tercih edin.

Hileye Dikkat: Piyasa fiyatının çok altında satılan et, bal ve zeytinyağı gibi ürünlere şüpheyle yaklaşın.

Azaltın: Sakatat ve işlenmiş et ürünlerini (salam, sosis) mümkün olduğunca az tüketin.

Denetim: Tarım ve Orman Bakanlığı onayı olmayan, merdiven altı veya internet üzerinden satılan denetimsiz ürünlerden uzak durun.

ABONE OL

EN ÇOK OKUNANLAR