Dolar $
32.79
%0.02 0
Euro €
35.16
%0.01 0
Sterlin £
41.66
%0.21 0.09
Çeyrek Altın
3935.91
%-0.53 -20.81
SON DAKİKA
Deniz DİKMEN | Turizm Cumartesi 25 Mayıs 2024 12:44

HARAR'A MACERALI BİR YOLCULUK

Yaşam bazen alıştığımızdan çok farklı olabiliyor. Addis Ababa'dan Dire Dawa kentine uçuyoruz. Dire Dawa kenti Etiyopya'nın doğusunda Dechatu Nehiri kıyısında Oromya bölgesinde ve Somali sınırına yakın 1300 metre yükseklikte kayalık dağların kıyısında konumlanıyor ve yaklaşık 300 bin nüfusu olan bir kent

Harar'a maceralı bir yolculuk

Bu hafta sizi dünyanın farklı bir ucuna götürmek ve orada yaşadığımız değişik ortamları ve olayları anlatmak istiyorum. Yaşam bazen alıştığımızdan çok farklı olabiliyor.

Addis Ababa’dan Dire Dawa kentine uçuyoruz. Dire Dawa kenti Etiyopya’nın doğusunda Dechatu Nehiri kıyısında Oromya bölgesinde ve Somali sınırına yakın 1300 metre yükseklikte kayalık dağların kıyısında konumlanmaktadır ve yaklaşık 300 bin nüfusu olan bir kenttir.

Dire Dawa kenti lokasyonu itibarı ile stratejik bir öneme sahip zira Etiyopya’nın denize kıyısı olmadığından ihracatı için Djibuti Limanı’na ulaşım 1917 yılında yapılan Fransız yapımı tren yoluyla sağlanmaktadır. O günlerden bu yana kent Fransız etkisi altında kalmış. Bölgenin önemli bir ticari hat olması sebebiyle Fransızların yanı sıra Yunanlı, Ermeni, diğer Avrupalı ve Arap tüccarların yerleştiği bir lokasyon haline gelmiş. Djibuti’nin limanı için talep ettiği vergiler çok yüksek olmaya başlayınca farklı bir yol düşünülür. Günümüzde bu çok eski Fransız tren yoluna alternatif Çinliler 2018 yılında Djibuti Limanı yerine Doraleh Limanı’na giden çok modern yeni bir tren yolu inşa etmişler.

 

Tren yollarının nedeni

 

Hepimiz bu tren yollarının bölgenin lojistiğini sağlamaktan öte bölgeyi kontrol etmek ve etki altına almak için yapıldığını biliyoruz. Bizim yolumuz aslında Dire Dawa’dan antik kent Harar’a ancak yolumuzun üstünde Fransızların yapmış olduğu eski tren istasyonu ve müzesine denk geliyoruz. Tabii ki hemen ziyaret ediyoruz. Artık yeni tren yolu kullanılmaya başladığından bu yana burası neredeyse bir tren mezarlığına dönüşmüş durumda. Çok eski sistemler artık rafa kalkmış. Eski Peugeot araba hurdaları bahçeyi bekliyor. İstasyonda eski Fransız yazılar hala duruyor ve bizi gezdiren istasyonun müdürü Etiyopyalı hanım Fransızca konuşuyor.

Eski tren istasyonunu müzesini gördükten sonra Dire Dawa’nın yaklaşık 50 kilometre güneydoğusunda bulunan Harar için yola devam ediyoruz. Yol mesafesi kısa gibi görünse de yolculuğumuz yaklaşık 2.5 -3 saat sürecek. Yolun zemini çok bozuk ve belli bir hızın üstüne çıkmak mümkün değil.

Diğer yandan bu güzergah Eritre, Sudan, Somali ile Etiyopya arasında önemli bir bağlantı yolu olduğundan çok önemli. Bir de ayıptır söylemesi kaçakçılık ve göç rotası olduğundan adım başı polis kontrolleri ve askeri kontroller var. Bu kontroller de çok vakit alıyor. Ayrıca dağlık bölgeye tırmanıyoruz ve bu güzergahta çok ağır giden kamyonlar ve yük araçları olduğundan hızımızı onlara göre de ayarlamak durumundayız. Geçtiğimiz köylerde ve yolda çok fazla hayvan sürüleri ve yayalar olduğundan da hız yapamıyoruz.

Dire Dawa kentinden çıkar çıkmaz yolda bizi Babunlar (Maymunlar) karşılıyor. Kente o kadar yakınlar ki. Hava sıcak. Araçlarımızla dağlardan Harar’ın tozlu yolunu tutuyoruz. Geçtiğimiz köylerde renkli görüntüler var. Rengarenk kıyafetler giyen kadınlar, insanlarla iç içe yaşayan hayvanlar, teneke ve ahşap yerel ilkel evler, kızıl renginde toprak yol, ufak tefek dükkanlar, satıcılar ve pazarlar.

Ancak, çok dikkatli olmamız gerekiyor çünkü aracımızın açık camından yoldaki bazı kişiler ellerini korkusuzca aracın içine sokup çantalarımıza ulaşmaya çalışıyorlar. Çözümü sıcağa rağmen camları kapatmakta buluyoruz. Elinde kalaşnikoflu gencecik asker ve polisler araçları sürekli durdurup yolları kontrol ediyorlar. Bu güzergah bir hayli maceralarla dolu geçiyor.

 

Elektrik, su, internet yok

 

Nihayet akşamüstü yorgun, toz toprak içinde ve birazda sıcaktan bunalmış olarak Barış Şehri dedikleri ‘City of Peace – Harar’ a varıyoruz. Kent Ahmar Dağlar’ında 1800 metre yükseklikte bulunuyor. Gelir gelmez kendimizi otelimize atıyoruz. Ancak kentin en iyi otellerinden birinde olmamıza rağmen elektrik yok, su yok, internet yok. Otelin bir suit odasında kalmamıza rağmen ortam biraz sıkıntılı ama yapılacak birşey yok.

Ertesi gün Harar’ın antik kentini gezmek için erkenden yola koyuluyoruz. Harar kenti Harari bölgesinin başkenti ve asırlarca Afrika Boynuzu diye tabir ettiğimiz bu bölgede ticaret yollarıyla Afrika’daki çevre ülkelere, Asya’ya, Arap Yarımadası’na ekonomik olarak önemli bir merkez olmuş. UNESCO tarafından 2006 yılında bir dünya mirası olarak kabul edilen bu eski kent 11’inci ile 16’ıncı yüzyıl arasında inşa edilen şehir surlarıyla çevrili.

İslam’ın Mekke, Medine ve Kudüs’ten sonra dördüncü kutsal kenti olarak bilinen Harar’da altı adet tarihi giriş kapısı ve bir kilometrekarelik bir alanda üçü onuncu yüzyıla ait olmak üzere 82 adet cami ve 102 adet türbe bulunuyor. Bu sebeple Harar kenti dünyadaki bu ölçümde en yoğun camiye sahip kent olma özelliğini taşıyor. Sur içindeki antik kentin sokakları daracık ve yollar ortak bir pazar meydanına çıkıyor.

Kentin Asmadin Bari Kapı’sından tarihi kente giriş yapıyoruz. İnsanlar yer tezgahlarında meyveler, kuruyemiş, tahıl veya elişi hasır sepetler satıyorlar. Hava sıcak. Burası bir labirent gibi, sokakların belli bir düzeni yok. Kentin iç duvarlarını beyaza boyamışlar ve Harar kentine ait renkli motiflerle süslemişler. Aralık bahçe kapılarından evlerin iç avluları görünüyor. Burası 16’ıncı yüzyıldan bu yana yaşam olarak ve mimari olarak pek değişmemiş. Hararili bir kadın eşeklerini yüklemiş yanımızdan geçerken merakla bizi süzüyor. Ne de olsa yabancı olarak buralarda dikkati çekiyoruz.

 

Kat yapraklarını çiğniyorlar

 

Kenti dolaşırken birçok insanın Kat çiğnediğini görüyoruz. Kat ağacın doğum yeri Harar sayılır deniyor. Yolda bu bitkinin yetiştirildiği yerleri de görmüştük. Özellikle erkekler ve gençler uyuşturucu etkisi olan Kat yapraklarını çiğniyorlar ve sokaklarda yatıyorlar. Görüntüler çok üzücü.

Bir müddet sonra Harar’ın tarihi meydanına ulaşıyoruz. Başımızı kaldırdığımızda elektrik tellerin üstünde onlarca kartalın tünediğini görüyoruz. İnanılmaz bir görüntü. Meydanın üstünde uçuşuyorlar veya tellerin üstüne konuyorlar. Bir kaç dakika sonra bunun sebebini anlıyoruz. Meydanın tam ortasında bu hayvanları etle besliyorlar.

Bize de yağlı et parçaları veriyorlar. Bu eti avucumuzun içine alıp elimizi uzattığımızda bir kaç kartal birden üstümüze doğru uçup bu eti pençeleriyle alıyorlar. Hatta eti alırken elinize hafif bir pençe de atabiliyorlar. Tırnakları çok keskin. Bir tanesi benim elimi hafif kanatıyor, uçarken de başımın hemen üstünden uçuyor ve saçlarıma dokunuyor. Bu muazzam hayvanlara bu kadar yakın olmak hem tehlikeli hem de çok heyecan verici.

Gün boyu Harar’ın sokaklarını ve tarihi konaklarını geziyoruz. Soluklanmak için Hararili bir ailenin evine misafir oluyoruz. Aileden yerel halkın geleneklerini öğreniyoruz. Evin içindeki duvarları renkli ve desenli emaye kaplar ve tabaklar ile süslemişler. Bunlar bir nevi ev sahibinin zenginliğini gösteriyor. Evin geniş giriş alanında tüm aile dantelli örtülerle kaplı sedirlerde oturuyor ve yer sofrasında yemek yiyor. Yaşlılar, gençler, çocuklar herkes bir arada büyük bir aile olarak birlikte yaşıyor. Bazıları hasır sepetçilikle ve el nuru işlerle uğraşıyorlar.

Hararili ailenin evinde biraz dinlendikten sonra kenti tekrar gezmeye devam ediyoruz. Hemen karşıki sokakta buranın en büyük camisi olan Ulu Cami ve yanında bir kahve dükkanı bulunuyor. Taze kahve çekirdeklerini kavuruyorlar ve bu güzel koku bizi kendine çekiyor. Kahve kültürün doğduğu yerin Etiyopya olduğunu biliyor muydunuz ? Buradaki kahvelerin aroması da gerçekten çok farklı. Etiyopya’nın neresine giderseniz gidin her yerde bir kahve seremonisi ile karşılaşıyorsunuz. Örneğin havalimanında, otellerin girişinde, restoranlarda, evlerde, sokaklarda kısacası her yerde. Seremoni oldukça uzun sürüyor, bir yandan tütsüler yanıyor ve sonunda size birkaç tur kahve ikram ediyorlar.

Etiyopya halkı kahveye o kadar düşkün ki, en kaliteli birinci sınıf dedikleri kahveyi kendileri tüketiyor.  2. ve 3.üncü sınıf kahvelerini ihracat için kullanıyorlar. Bütün bir gün bu özel kenti gezdikten sonra otelimize dönüp akşam yemeğimizi alıyoruz.

 

Onlarca sırtlanla karşı karşıya

 

Akşam yemeğinden sonra bizi tekrar ciplerimize bindirip bir sürpriz hazırladık deniyor. Gecenin karanlığında araçlarımızla Harar’ın tepelerine çıkıyoruz. Burada bir gösteriye dahil olacakmışız.

En tepeye ulaştığımızda araçlardan iniyoruz ve karşımızda özel bir alanda onlarca sırtlanın dolaştığını görüyoruz. Sırtlan çok çirkin, leşçil ve aslanın bile korktuğu ve başa çıkamadığı bir hayvan. Tüm hayvanların içinde timsah ile birlikte en güçlü çene yapısına sahip. Harar‘da bu hayvandan kırk tanesini besleyip evcilleştirmiş olan ‘Sırtlan Adam’ın yerine gelmişiz meğer.

Arabadan indiğimde ve gösterinin yapılacağı yere yürüdüğümde gruptan ayrılmış olduğumu ve sırtlanların tellerin arkasında olmadığını fark ediyorum. İki sırtlanın korkutucu cüsseleriyle üstüme doğru koştuklarını görünce ne kadar ürktüğümü ve tiksindiğimi anlatamam. Ki bugüne kadar safarilerde, çöllerde ya da başka doğal ortamlarda hiçbir hayvandan korkmadım.

Hızlıca kendimi güvende hissettiğim arabamıza geri dönüyorum. Sırtlanları uzaktan seyretmeye devam ediyorum. Karanlık gecenin içinde ‘Sırtlan adam’ hepsini isimleriyle çağırıyor, ıslık çalıyor ve elleriyle et ve kemikle besliyor. Sırtlanlar ortada duran hayvan kemiklerini çatır çatır kırıp midelerine indiriyorlar. Çok acayip ve ürkütücü bir ortam. Benim için ne kadar evcilleştirmiş olsa da nihayetinde içgüdüleri olan çok tehlikeli bir hayvan ve dikkat edilmesi gerekiyor.

Harar kentine yaptığımız bu yolculuk benim için kuşkusuz unutulmayacak bir anı olarak kalacaktır ve Harar’ın Afrika kökenli ve tarihi İslami çizgilere, mimariye ve kültüre sahip olan bu çok eski ve özgün kenti uzun süre hafızalarımızda özel bir yer alacaktır.

Afrika kıtasının bu gizli köşelerine geldiğinizde bu tarz maceralara hazır olmanız lazım.

ABONE OL

EN ÇOK OKUNANLAR