KOBİ’lerin finansmana erişim güçlüğünün iş dünyası gündeminin her zaman ilk sıralarında yer aldığını hatırlatan Yılmaz, “Aslında 90’lı yılların başlarında kurulmuş olan Kredi Garanti Fonu geçtiğimiz 10 yılda adından çokça bahsettirdi. TÜİK İstatistiklerine göre; Türkiye’deki tüm işletmelerin yüzde 99.8’i KOBİ’lerden oluşmakta ve bu işletmeler toplam istihdamın yüzde 76.7’sini sağlamaktadır. Bu oranlar ülke ekonomisinde KOBİ’lerin yeri ve öneminin büyüklüğünü çarpıcı olarak göstermektedir. 

Son yıllarda yaşamış olduğumuz yüksek enflasyon nedeniyle hem sermaye ihtiyacı hem de yatırımlar için gerekli makine ekipman maliyetlerindeki artış finansman kaynaklarındaki teminat ihtiyacını doğurmuştur. Dolayısıyla, KOBİ’lerin finansmana ve finansman için gerekli teminata erişiminin kolaylaştırılması için öncelikli olarak adımlar atılması hem kısa hem de uzun vadede ülke ekonomisi ve kalkınması açısından direk etki sağlayacaktır” dedi. İmalat sektöründeki etkilerine de değinen Yılmaz, KOBİ'ler teknoloji düzeylerine göre sınıflandırıldığında, yüzde 56,4'ünün düşük teknoloji sınıfında üretim yaptığını, büyük ölçekli girişimlerde ise bu oranın yüzde 44,9 olduğunu belirterek, “KOBİ’lerin sadece binde 7’si yüksek teknoloji ile üretim yapıyor. Bu oranların arttırılmasını ve KOBİ’lerin özellikle teknoloji, dijital dönüşüm ve Ar-Ge yatırımlarının desteklenmesini önemli buluyoruz. Gerek iç pazarda sürekli artan talebin karşılanması gerekse de ihracat amaçlı yeni pazarların arayışında işletmelerin yatırımlarını arttırmalarında, özellikle katma değerli üretim ve üretimde verimlilik kapsamında önemli olan teknoloji yatırımlarının finansmanı konusunda çalışmalara destek veren Kredi Garanti Fonuna teşekkür etmek isterim” diye konuştu.