Villa Ofis Bahçesi’nde düzenlenen söyleşide konuşan Op. Dr. Özgür Kocamaz, kalp damar hastalıklarının halen tüm dünyada bir numaralı ölüm nedeni olduğunu hatırlattı. Kalp hastalığı yerine kalp damar hastalığı olarak tanım yapmanın doğru olacağını belirten Op. Dr. Kocamaz şöyle konuştu: “Dünyada her an meydana gelen ölümlerin yüzde 72’si bulaşıcı olmayan hastalıklara bağlı. Bu oranın yüzde 50’ye yakını ise kalp ve damar hastalıklarından kaynaklıdır. Kısacası tüm dünyada yılda ortalama 100 milyon ölüm olayının 40 milyondan fazlası tek bir nedene bağlı. Damar hastalıkları dünyada her zaman en büyük kayıplara ve sakatlıklara neden oldu. Yakın zamanda da onun yerini alacak bir hastalık yok. Kanser, savaş, trafik kazası gibi birçok sebebin arasında ilk sırada kalp ve damar hastalıkları geliyor. Adı hep korku ile anılan kanser bile damar hastalıklarının yanında masum kalıyor.”

Damar hastalıkları sessiz kalıp sinsince ilerliyor 

Kalp damar sağlığını korumak için alınması gereken önlemlere ve erken tanının önemine de işaret eden Op. Dr. Özgür Kocamaz, bu hastalıkların zamanında fark edilmesi için her yaşta bilinçli olmak gerektiğini söyledi. Op. Dr. Özgür Kocamaz sözlerini şöyle sürdürdü: “Dünya üzerinde en çok ani ölüme ve uzun süreli bakım ihtiyacı olacak hastalıklara neden olan bu hastalığın en zor kısmı, tanınması. Çünkü bakmazsak görmüyoruz. Damar hastalığının en önemli özelliği sessiz olması, sinsice ilerlemesi, fakat sonuçlarının aniden ortaya çıkması ve yıkıcı olmasıdır. Kendisini bir felaket olarak gösterene kadar hiç ses çıkartmıyor. Bu nedenle, damar hastalığı kendisini bize göstermeden bizim ona bakmamız lazım.

Bu hastalıklar bir anda oluşmuyor. Bizler anne karnına düştüğümüz anda bu hastalık süreci başlıyor. Çocuklukta, erişkin dönemde ve sonrasında, her an damla damla birikerek hastalığın oluşmasını hazırlıyor. Bu nedenle, bu hastalığı anlamak için önce zaman algımızı düzeltmemiz gerekiyor ki korunmada yol alabilelim. 

Yaşamımızda değiştiremeyeceğimiz pek çok faktör olduğu gibi, değiştirebileceklerimiz de var. Dolayısıyla, damar hastalıklarının en zor kısmını kontrol altına alabilmek için hiçbir zaman çaresiz değiliz.”