SON DAKİKA
Bankacılık Perşembe 11 Aralık 2025 02:49

KREDİDE RAHATLAMA İÇİN ROTA 2026'NIN İKİNCİ YARISI

İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, sıkı para politikasının etkilerinin sürdüğüne işaret ederek, kredi musluklarının açılması ve finansman maliyetlerinin makul seviyelere gelmesi için 2026 yılının ikinci yarısını adres gösterdi.

Kredide rahatlama için rota 2026'nın ikinci yarısı

Hakan ÖZBAY

Bankacılık sektöründe aktif kalitesindeki bozulmaya dikkat çeken Hakan Aran, sorunlu alacak oranlarının önümüzdeki yıl yüzde 4,5 bandına yükselebileceğini, ancak bu durumun sistemik bir risk oluşturmadığını vurguladı.

Ekonomi yönetiminin uyguladığı sıkı para politikası ve enflasyonla mücadele programı piyasaları şekillendirmeye devam ederken, iş dünyasının ve reel sektörün en önemli gündem maddesi olan krediye erişim koşulları konusunda Hakan Aran’dan dikkat çekici değerlendirmeler geldi. "Altın Gençler" ödül töreni sonrasında ekonomideki son gelişmeleri yorumlayan Aran, hem finansman koşulları hem de bankacılık sektörünün aktif kalitesine dair projeksiyonlarını paylaştı.

ENFLASYONDA KRİTİK EŞİK HENÜZ AŞILMADI

Mevcut ekonomik konjonktürde kredi kanallarının yakın vadede açılmasının zorluğuna değinen Hakan Aran, enflasyonla mücadele programının seyrinin belirleyici olacağını belirtti. Aran, "2026 ilk yarısında çok kredi musluklarının açılmasını beklemiyorum çünkü henüz mevcut olan enflasyonla mücadele programında kritik eşiği geçemedik" diyerek, piyasadaki beklentileri gerçekçi bir zemine çekti.

Sıkı para politikasının kredi fiyatlamaları üzerindeki baskısının bir süre daha hissedileceğini vurgulayan Aran, "Kredi büyümesine dair kısıtların, özellikle de kredinin fiyatlaması üzerindeki baskının devam edeceği 6 ay daha yaşayacağız" dedi. Finansman maliyetlerinde gözle görülür bir düşüş için ise gelecek yılın ortasını işaret eden Aran, "Kredi kısıtlarının gevşemesi, krediye erişimin daha ucuzlaması ve daha makul hale gelmesi konusunu ancak 2026 ikinci yarısında konuşabiliriz" ifadelerini kullandı.

SORUNLU ALACAKLARDA YÜZDE 4,5 UYARISI

Sıkı para politikasının doğal bir sonucu olarak sektörde yaşanan bozulmanın, bankaların aktif kalitesini etkilediğini ve sorunlu alacak oranlarının artmasına neden olduğunu belirten Aran, rakamsal öngörülerini de paylaştı. Yıl başında yüzde 2'ler seviyesinde olan sorunlu alacak oranının yıl sonunda yüzde 3 civarına, önümüzdeki yıl sonunda ise yüzde 4-4,5 bandına gelebileceğini öngören Aran, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Türkiye'de geçmiş dönemlere baktığımızda tarihsel olarak bu söylediğim ilginç bir rakam. Yüzde 4-4,5 bandındaki bir rakam sistemik bir riske, bir soruna işaret etmiyor ama bizim üzerine eğilmemiz gereken, uğraşmamız gereken bir problemimiz."

İş dünyasının gündemindeki enflasyon muhasebesi uygulamasına da değinen Aran, bu sistemin şirket kârlılıklarını daha gerçekçi kıldığını, ancak bilançolarda hızlı bir bozulmayı da beraberinde getirdiğini ifade etti.

Enflasyon muhasebesi uygulanmadan açıklanan bilançolar ile uygulananlar arasındaki uçuruma dikkat çeken Aran, "Enflasyon muhasebesine girmeden açıkladığınız bir bilançoda her şey güllük gülistanlık görünürken, enflasyon muhasebesinde sorunlu ve kâr yaratmakta zorlanan bir reel sektör tablosu çıkıyor" dedi. Reel sektörün bu gerçekle yüzleşmekten kaçındığını ancak bu durumun finansman maliyetlerine olumsuz yansıdığını belirten Aran, uygulamanın devamlılığı konusunda yasal çerçeveyi hatırlattı:

"Enflasyon muhasebesinden çıkılması için son yıl enflasyonun yüzde 10 ve altında olması gerekiyor. Tekrar yüzde 10 ve altına inen bir enflasyon görmektir, yoksa yasal bir düzenleme gerekiyor. Şu anda o şartlar oluşmadığı için normal şartlarda ilave bir yasal düzenleme olmazsa enflasyon muhasebesinin 2026'da devam etmesi beklenir."

GÜVENİN FORMÜLÜ

TÜİK’in enflasyon sepetindeki ağırlık değişimlerinin güvenilirliği artırması için vatandaşın hissettiği ile örtüşmesi gerektiğine vurgu yapan Aran, ekonomi yönetiminin son iki yıldır izlediği politikanın en önemli bileşeninin "iletişimdeki şeffaflık ve güven" olduğunu söyledi.

Vatandaşın harcama alışkanlıklarının homojen olmadığını, kira, eğitim gibi kalemlerin kişiden kişiye değiştiğini hatırlatan Aran, güvenin tesis edilmesi için şu formülü verdi:

"İnsanların artık açıklanan enflasyonla gerçek hayatında hissettikleri enflasyon arasında bir ilişki kurabilmeleri gerekir. Yüksek enflasyon hissettiğinde enflasyonun da yüksek çıkması, düştüğünü düşündüklerinde enflasyonun da düşmesi gibi. Eğer bu bağ güçlenirse güven artar."

KUR VE FAİZ POLİTİKASINDA SÜRPRİZ YOK MESAJI

Döviz kuru politikasında majör bir değişiklik beklemediğini, enflasyonla mücadele programının "enflasyon artışından daha az bir kur artışı" hedeflediğini belirten Aran, Merkez Bankası'nın rezerv yönetimindeki stratejisine dikkat çekti. Aran, "Merkez Bankası zaten piyasaya döviz satarak değil, genellikle bu sıcak para konusunda gelen yabancı para dövizin alınması ve dövizin daha da düşmemesi için mücadele ediyor" diyerek, bankanın sadece kriz riski oluştuğunda satış yönünde rezerv kullandığını ifade etti.

Faiz tarafında ise piyasaların FED'den 25 baz puanlık indirim beklentisinin fiyatlara yansıdığını belirten Aran, TCMB için daha önce dile getirdiği 100-150 baz puanlık indirim marjı görüşünü koruduğunu sözlerine ekledi.

ABONE OL