LİBYA SİYASİ OLARAK TÜRKİYE SİYASETİNE MUHTAÇ
Karanfil Group Yönetim Kurulu Başkanı Murtaza Karanfil, Analiz'e Türkiye ile Libya arasındaki ticaret hacmini anlattı, Türkiye'nin ihracatının her geçen yıl arttığını söyledi. Karanfil, Libya'nın siyasi olarak Türkiye siyasetine muhtaç olduğunu dile getirdi, Türkiye'nin doğru adımlar atması halinde Afrika'yı kazanacağını söyledi

Mustafa DENİZ
Trablus’ta yaşanan gerginlik sakinleşti sanırım…
Trablus 3 milyonluk nüfusuyla Libya’nın kalbi konumunda. Bu şehir 1.5 yıl bombalandı. İnsanların psikolojisini bir düşünün. Türkiye olarak Libya ile savunma işbirliği anlaşması yaptık. Neredeyse bir hafta kala işgalin kuşatmaya dönüşmesini engelledik. Bu sayede sadece Libya’nın Doğusunu değil, tamamını özgürlüğe kavuşturduk. Benim bakış açım şudur; 35 yıllık Libya’da Doğu, Batı ve Güney ayrımı yoktur. O kuşatma eğer işgale dönüşseydi iyileşmeyecek ciddi yaralar açacaktı toplumda. Dolayısıyla şu ana kadar yapılan iki anlaşma da oldukça önemli. Şimdi ben buna 3 anlaşmanın daha katılması taraftarıyım. Birincisi Libya ile Derin Ekonomik İşbirliği Anlaşması. Libya’da 11 yıl kargaşayı saymaz isek; 41 yıl Kaddafi, 17 yıl Kraliyet, 20 yıl İtalyan ve 360 yıl da Osmanlı hakimiyeti olmuş. Osmanlı çıktıktan sonra Libya’daki unsurlar maalesef mevcut halka gerekli özgürlüğü tanımamışlardır. 41 yıl Kaddafi döneminde mesela bir sosyal yeşil komünist formülü ile yönetildi.
Tasvip ederiz ya da etmeyiz, ama bir ülkenin dünyaya ayak uydurması anlamında Libya’da ciddi bir sorun görüyorum. Dünya bankaları Libya’ya müdahale etmedikçe bu ülkenin kalkınması sağlanamaz. Ancak Dünya bankaları bu aşamada Libya’nın riskini de kaldıramaz. Dolayısıyla Kaddafi’nin 41 yıllık süreci Libya’da ciddi yaralar açmıştır. Dünya başka fikirler ile ilerlerken Libya başka bir fikirle bu döngünün dışında kalmıştır. Bunun için Libya’da iş adamları ya da sanayi gelişmemiştir. Sanayi tesisleri kurulmuştur elbette. Ancak odevlet sanayici değildir. Devletin yöneteceği koruyacağı şeyler v ardır, ama devlet domates satmasın ya da domates salçası üretmesin. Bunu özel sektör yapsın. Libya’nın o dönemde yapılan yatırımlarına bakacak olursanız; hepsi boş yatırım. Hepsi terk edilmiş virane tesisler. Atıl durumda geliştirilmemiş. Bunların geliştirilmesi lazım. Şu an üretim dediğimiz şey; kendi içinde bir yarışı barındırıyor. Eğer siz o güncellemeyi yapmazsanız geride kalırsınız. Dolaysıyla Kaddafi iş adamlarının gelişmesine izin vermemiştir. Genelde diktatörler bunu yapar. Bu alışılagelmiş bir durum. Jeopolitik olarak ticarete elverişli olan Libya’da maalesef ticaretin önü kesilmiştir. Şu an Libyalılara baktığımızda günü birlik düşünüyorlar. Küresel uzun vadeli bir anlayış yok. 11 yıllık kargaşa da bunun tuzu biberi oldu. Çünkü para, sermaye korkaktır. Riskli bölgelere girmez. Yarın ya da 3 yıl sonra Libya’da ne olacağının garantisi olmazsa hiçbir banka ya da dünya kuruluşu veya hiçbir ülke ve hatta Libya’nın yerel unsurları bunu yapmaz. Benim burada Libyalılara tavsiyem şudur; Libyalılarda devlet otoritesinin zayıflığı ülkede olan fonların da harcanmamasını sağlamaktadır. Bürokraside ‘Ben bugün bir fonu harcarsam yarın sorumlu olurum, yargıyı karşıma alırım’ endişesi var. Bu nedenle kimse hareket etmiyor. Dolayısıyla biz hep ne diyoruz? Siyaset ilerler bürokrasi biraz daha temkinlidir. Libya’da siyaset nerdeyse yok, ama bürokrasi olduğu gibi duruyor. Dolayısıyla burada bir gelişme bekleyemezsiniz. Bunun için benim teklif ettiğim üçüncü anlaşma Libya ile Derin Ekonomik İşbirliği Anlaması. Yani derin derken Libya’nın yer altı kaynakları zenginlikleri bütçesini yönetecek kadar derin. Buna Libya halkı Libya kamuoyu inanın dünden razı. Yeter ki; bir girişim olsun. Bir yerden başlanılsın. Çünkü Libyalılar 2002’den beri Türkiye’ye gelip gidiyorlar ve Türkiye’deki var olan kalkınmaya hayranlar. Adam ‘her geldiğim zaman yeni bir köprü, bir yol, yeni bir bina görüyorum’ diyor. Dolayısıyla bunun yansımalarını kendi ülkesinde görmek istiyorlar.
Hizmet almamış bir topluma hizmet üreterek güvenliğini sağladın, ama henüz hizmet sağlamadın. Bunlar aşama aşamadır. Normalleşme yolunda hizmet olmazsa olmaz. 2 yıl önce Trablus’u çöp götürüyordu. Allahtan bunu temizlediler. Libya’da elektik kesintileri hala var. Bu kadar enerji kaynaklarına, yer altın zenginliklerine sahip bir ülkede bu kadar ciddi enerji kesintileri olması iyi değil. Onun için ekonomideki geçmiş tecrübelerimizi alıp Libyalı kardeşlerimizle paylaşmamız, Libya ile bu konuda işbirliği içine girmemiz lazım. Libyalılar da buna razılar, yeter ki; onları nasıl yöneteceğimizi bilelim.
Bu arada Libya’nın Doğu’su ve Batı’sı inanın şu anda Libya’ya hakem olacak, tarafların kabul edeceği dünyada bir ülke var ise; bu Türkiye’dir. Burada ciddi bir aksiyon alındığını görmekteyiz. Bu da bize umut veriyor. Çünkü Türk milletinin yönettiği bölgelere baktığımızda, orada bir sömürü göremezsiniz. En basiti dil asimile olmuş. Bugün Tunus’ta Fransa 50 yıl kalmış ve neredeyse Arapça konuşulmuyor. Cezayir ve Fas yine keza öyle. Libya’da İtalyanlar 20 yıl hüküm sürmüşler. Nerdeyse oto yedek parçaları, otomobil ile ilgili terimler, mutfak ile ilgili bütün terimler İtalyanca. Bugün Türkiye’ye bakın. 360 yıl kalmışız orada, ama birkaç kelime dışında Türkçe neredeyse bilinmiyor.
Biz Kaddafi döneminde de Münhasir Ekonomik Anlaşma’yı konuşuyorduk, ancak 11 yıl gecikmenin ardından 2020 yılında imzalandı. Gecikme olmasına rağmen bu sevindirici bir şey. Yine 2011 öncesi Libya’sında ülkenin kalkınma hamlelerini görüşüyorduk ve ciddi projeler alıyorduk. Türkiye olarak bizim ilk müteahhitlik deneyimimiz 1972 yılında gerçekleşiyor. O coğrafyada o zamandan bu zamana geldiğimizde 500 milyar dolarlık bir iş yaptıysak, bunun ilk tecrübesini Libya’dan kazanmışız. Onun bir vefası var. Kıbrıs Barış harekatında Libya’nın kapılarını açmasının da mesela belki yüz yıllardır bir vefası var.
Libya ile yaptığımız hem deniz hem de askeri anlamda yaptığımız işbirliği ayrı bir vefa oluşturdu. Kamuoyunda zaten var olan kabulümüz bu sayede daha da pekişerek üst seviyeye taşındı. Ülkemize güven var. Bazen her şey rakam değildir. Onun için Derin Ekonomik işbirliği anlaşmasını Libyalılar bugünden kabullenmiş durumdalar. Yeter ki bunun yönetebilelim.
Bu arada bugün istikrarsızlığın olduğu, kurların bu kadar oynak olduğu, siyasi çalkantıların yaşandığı, şehirler arasında güvenliğin bazen kaybolduğu ve bu nedenle ciddi lojistik sorunların yaşandığı Libya’ya 2.5 milyar dolar ihracat yapabilmek çok önemli. Ben bu rakamın 15 milyar dolar seviyesine çok rahat çıkabileceği kanaatindeyim. Afrika kara ya da hava yolundan desteklenir ve geliştirilirse, bu hedefe ulaşılması oldukça mümkün. Yollar medeniyettir ve yolların geçtiği yerlerde ticaret gelişir. Ticaretin geliştiği yerlerde de terör azalır. Yani Libya’da eğer biz istikrar istiyorsak, ülkenin ekonomi ivmesi yükseldikçe, istikrar ivmesi de yükselecektir. Bunu görüp buna göre yaklaşmamız lazım.
Libya’da istikrarın sağlanması ekonomiden geçiyor. Dolayısıyla Libya’nın Güneyini sömüren bazı emperyal ülkeler de istikrar sağlandığında kendilerine zemin bulamayacaklar. Dolayısıyla da bertaraf edilecekler. Bundan dolayı şu anda Libya bize bu kadar yakınken bunu bizim değerlendirip 2 ülke lehine kalıcı hale getirecek o anlaşmaları yapmamız lazım. Önümüzdeki 100 yıl Afrika katısını düşünerek, bu anlaşmanın yapılması lazım.
Bir diğer anlaşma ise; Türk milleti olarak bizim tarihten gelen ciddi anlamda iki özelliğimiz var. Biz akıncı bir milletiz ve devlet kurmayı, yönetmeyi iyi beceririz. Bugüne kadar hiç devletsiz kalmamışız. Burada Libya’nın tarihine bakıp kendi tarihimizde yaşadığımız tecrübelerimizi Libya’da aksiyona çevirmemiz lazım.
Nedir bu peki?
Osmanlı Libya’dan ya da o bölgeden çekildikten sonra, nerdeyse insanlar refah yüzü görmemişlerdir. Başları bir şeklide ağrımıştır. Biz bu ülkelere destek amacıyla müdahale etmek zorunda kalmışsak, bu müdahaleyi hem askeri hem ekonomik hem eğitim anlamında yapmamız lazım ki, kalıcı olabilelim. Yoksa sadece askeri ya da siyasi işbirliği yapmamız bir netice getirmez. Bu insanlar bugüne kadar hizmet almamış. Türkiye’de hizmet sektöründe son zamanlarda oldukça gelişti. Libyalılar bunun yansımalarını kendi ülkelerinde de görmek istiyor.
Türkiye’ye çok iş düşüyor
Burada tabi Türkiye’ye çok fazla iş düşüyor?
Haklısınız. Devlet kurmayı ve yönetmeyi iyi biliyoruz, tecrübeliyiz. Peki bunu biz neden Libyalı kardeşlerimizin ve ülkemizin lehine kullanmayalım? Libya’da 11 yıldır var olan sorunlar var. Kaddafi’den sonra Libya kendi liderini çıkaramadı. İthal liderler getirdi Libya’ya. Yurtdışında yaşayan muhalifleri başbakan, bakan olarak atadılar. En büyük yanlışlarından biri de bu oldu. Libya insanı temizdir. Bu insanlar yurtdışında görmüş geçirmişlerdir. Ülkeye bir faydası olur diye getirmişlerdir. Ancak o insanlar ülkede benim bildiğim sokakları bilmiyorlar. 30 - 40 Libya’dan uzak insanları bunlar ve ceplerinde başka ülkelerin pasaportları var. Yönetemediler tabi. Libya kendi liderini maalesef çıkamadı. Bunu yapamayınca da Doğu’da gelişen unsur yüzünden siyasi istikrarsızlık daha da derinleşti. Şu an öyle bir konuma geldi ki; Doğu da Batı da neredeyse Türkiye’nin hakemliğini kabul etmiş dudumda. Libya’da şöyle bir şey vardır; bunu göz ardı etmemek lazım. Kültür olarak Libya’nın Doğu’sundaki insanlar Türkiye’ye, Batı’sındaki insanlar ise İtalya’ya daha yakındırlar. Afrika’ya ilk girdiğimiz ve son çıkıtımız ülkedir Libya’dır. Dolayısıyla Libya Afrika’nın anahtarıdır. İkinci anlaşma önerim Siyasi İş Birliği Anlaşması’dır. Bunu da yapmamız lazım. Ülke kurma ve yönetme tecrübemizi Libya’ya katkı dönüştürmeliyiz. Bu aslında Libya ile kalıcı bağlarımızın oluşması anlamına da geliyor. Kimsenin koparamayacağı kalıcı bağlardan söz ediyorum. Bunu yapabilirsek inanın ‘her ne kadar Çin Afrika’ya giriyor’ deseler de Afrika’da Türkiye’nin önünde kimse duramaz. Bunu her alanda geliştirebiliriz. Akdeniz’den Avrupa’ya gelemeyenler için Libya7da ticareti, sanayiyi, sağlığı, teknolojiyi, turizmi yani her şeyi geliştirebiliriz. Libya’dan günü birlik hesap yapmayıp, Libya üzerinden 1.5 milyar nüfuslu Afrika kıtasına göz dikelim. Temel hedef bu olmalı.
Üçüncü anlaşma önerim ise Eğitim İşbirliği Anlaşması. Bu anlaşmaların tamamı aslında birbirine bağlı anlaşmalar. Libya’nın ciddi anlamda bir eğitim sorunu var. İmkanlar olmasına rağmen maalesef 41 yıllık çöküntünün ve 11 yıllık kargaşanın yarattığı boşluklar var. Bu arada tabi Libya gelişiyor ve yeni nesil insanlar doğuyor ve büyüyorlar.
Libya siyasi olarak Türkiye siyasetine muhtaç
Nasıl artıracağız peki?
Libya siyasi olarak Türkiye siyasetine muhtaç mı? Evet. Özel sektör yapılan anlaşmalarla otoyol, havalimanı yapmak için çalışmalara başlıyor, ama Mısır gidiyor ya da İtalya gidiyor Libya’yı sıkıştırıyor ve iş onlara veriliyor. Böyle bir şey olmamalı. Burada karşılarına bir kurum çıkarmamız lazım. Türkiye’de Müteahhitler Birliği ya da oradan bir ürün ithal edecek kurumun çatısı altında işler alınmalıdır. Bu şekilde işler adil, liyakate dayalı, kapasitesi yüksek ve iş yapabilme becerisine göre gerçekleştirilecek ve hangi firmaya iş vereceklerine Libyalılar karar verecektir. Yani kurum karşısında yine bir kurumu muhatap bulacak. Bu sayede Libya daha endişesiz iş yapacaktır. Önlerine çıkaracağımız yapılanma böyle olmalı. Çünkü Libya’da en ciddi sorun günü birlik kararlar alınmasıdır. Günü birlik sözler veriliyor ve o sözlerin de arkasında durulmuyor.
120 bin müşterimiz var
Karanfil Group olarak Libya’daki faaliyetleriniz nelerdir?
Karanfil Group olarak biz Libya’ya iğneden ipliğe her şeyi tedarik ediyor, lojistiğini ve ulaşımını sağlıyoruz. 120 bin müşterimiz ile Türkiye’deki 26 bin firma arasında bir köprü görevi görüyoruz. Ürün tedariği ve lojistiği ana sektörlerimiz. Ancak bunun yanı sıra farklı işlerimiz ve yatırımlarımız var. Bugün Libya’da Temmuz ayı sonlarında açılmasını planladığımız 140 yatak kapasiteli bir hastane projemiz var. Ülkede yine ufak da olsa müteahhitlik çalışmalarımız var. İstihdama da katkı sağlıyoruz. Türkiye’de ise öğrenci yurtları ve okullar açtık. Bu işlerimizin hepsinin geçmişi Libya’dır. Libya’dan kazandıklarımızı ülkemizde yatırıma çeviriyoruz. Yine Karanfil Group olarak Libya’da Kavelay Turizm ve Libya Demir Çelik Şirketi (LISCO) ortaklığıyla en son 25 yıl önce gerçekleştirilen yolcu gemi seferlerini tekrar başlattık. Rotamız başta İzmir oldu, sonrasında ise İstanbul. Gemi seferlerinde 2 ülke arasında sadece araç veya yolcu taşımıyoruz. Aynı zamanda iki ülke arasındaki kültürü ve muhabbeti taşıyoruz. Bunun temellerini attık. Özellikle şu an yolcu gemi seferlerimizden dolayı Doğu Libya’da ciddi bir talep var. Seferlerimize kışın başlamıştık, şimdi yaz geldi ve daha verimli olacağını düşünüyoruz. Nerdeyse uçak fiyatının 5’te biri maliyetine insanlar Libya’ya gidip gelebiliyorlar. Libyalı vatandaşlara bir turizmi imkanı sağlıyoruz. Bu yolculuğun yaklaşık 5 günü denizde geçiyor ve bu denizler de Akdeniz ve Ege. Buna bir de İstanbul’u eklediğinizde harika bir güzergah oluyor. Arabanı alıp gelebilir, aldığın eşyayı beraberinde götürebilirsin. Yine Türk müteahhitlik firmaları yarın bir gün ciddi işler aldıklarında 810 yataklı bir gemi ile çalışanların ulaşım maliyetlerini en aza indirebilirler. Yine makine ekipman taşıyabilir, iş makinenizi taşıyabilirsiniz. Navlun fiyatlarının yüksek olduğu, lojistik maliyetlerinin bu kadar uçtuğu dönemlerde gemimiz ile bunları daha az maliyetlerle gerçekleştirebilirsiniz. Biz gemi seferlerimizin ülkeler arası ilişkilere ciddi katkı sağlayacağı kanaatindeyiz.
Afrika açılımı yapmamız lazım
Geçen yıl Türkiye ihracat sıralamasında 190 milyon dolara yakın bir rakama ulaştık. Bu sayede 106. sıraya yükseldik. Bu aslında bir önceki yılki sıramız 380’lerdeydi. Çok büyük bir sıçrama yaşadık. 2020’de pandemi nedeniyle düşen iş hacmimizi 2021 yılında arttırarak gerçekleştirmişiz. Tabi burada hedef sürdürülebilir olmak. Ülke olarak 2020’de Libya’ya 1.5 milyar dolar ihracatımız oldu. 2021’de bu rakamı 2.5 milyar dolara çıkarmışız. Yüzde 63’lük bir artış olmuş. Bu artışta en önemli unsur Libya’da Mili Birlik Hükümetinin biraz istikrarı filizlendirdiği bir dönemlere denk gelmesi ve kurun stabil olmasıdır. İnanın Libya’da biraz istikrar olursa, istikrar demek Türkiye ile iş demektir. Bugün Libyalı kardeşlerimizin ülkemize muhabbetleri oldukça yüksektir.
Libya üzerinde ciddi anlamda bir Afrika açılımı yapmamız lazım. Bizim asıl üzerinde durmamız gereken budur. Libya hem güvenlik hem ekonomi anlamında Afrika’yı birinci derecede ilgilendiriyor. Bunu Afrikalılar da biliyor. Trablus - Roma arası uçakla 40 dakika sürüyor. Libya aslında Afrika’ya açılan bir kapı olmaktan ziyade, Afrika’nın da dünyaya açılan bir kapısıdır. Dolayısıyla burada ikili ticaret gelişebilir. Yani giderken ticaret dönerken ticaret. Havayolu ve deniz yoluyla Libya’dan Afrika’ya ulaşım maliyetleri ile gemi ile Süveyş Kanalı ya da Cebeli Tarık Boğazı ile Afrika’ya ulaşım maliyetleri neredeyse aynı. Dolayısıyla 5 günlük Akdeniz’e sınırı olan bütün ülkelere 3-4 günlük mesafededir Libya. Hava yolunu kullandığınız zaman beşinci gün Afrika’da istediğiniz noktadasınız. Bu ciddi bir avantaj. Bunun ticareti geliştirmede değerlendirmemiz lazım. Paranın dışardan gelmesi o ülkeye katkı sağlar. Dolayısıyla bizim olmazsa olmaz ihracata önem vermemiz lazım. Onun için Afrika diyoruz. Avrupa var, Batı var, ama bugün şunu unutmamamız lazım; ABD 250 milyon nüfuslu bir ülke. 10 milyar dolar ihracatımız bu ülkeye var. Biz ufak hamlelerle bu rakamı Libya’da yakalayabiliriz.
İş adamlarına ayrıcalık verilebilir
2013 yılında Libya’ya ihracatımız 2 milyar 850 milyon dolar. 2000’li yıllarda Libya ihracatımız 96 milyon dolar seviyesinde başlamış. 2010 yıla gelindiğinde bu rakam 1 milyar doları bulmuş. 2011’de Libya’da devrimden dolayı 750 milyon dolara gerilemişiz. 2012’de yükselmişiz ve 2013 yılında 2 milyar 850 milyon dolar ile zirve yapmışız. 2013’den sonra 2014 de kesintiye uğramışız. Sonrasında ihracatımızı 2 milyar dolar seviyesine taşımıyız. Bu küçümsenecek bir rakam değil. Libya’da müteahhitler projelere başlasınlar. İnanın 1 milyar dolar sadece inşaat malzemeleri, sarf malzemeler ihraç ederiz. Libya’ya vize kaldırılsın, inanın bana 1 milyar dolar ülkemize turizm, özellikle sağlık turizmi geliri kazandırabiliriz. Bunları görüyoruz. Vize konusunda eğer bir güvenlik endişesi varsa, sınırlarda ikinci kontrol barajları oluşturarak giderebilirsiniz. İnce eleyip sık dokuyabiliriz ya da güvenlik endişeleri yine de devam ederse, en azından iş adamlarına ABD’nin yaptığı gibi 10 yıllık vizeler verilebilir.
Türkiye – Libya Ekonomik İlişkileri
* 7 milyon nüfuslu bu küçük Kuzey Afrika ülkesi, kendisini uluslararası planda öne taşıyacak, 21. yüzyılın mamur ülkeleri arasına katılmasını sağlayacak müthiş bir potansiyele sahiptir. 70 milyar varil civarı petrol ve 177 trilyon metreküp civarı doğalgaz rezervi, Libya’nın çağdaş ve gelişmiş ülkeler arasına girmesi için kuvvetli bir temel oluşturuyor.
* Türkiye – Libya ticaret hacmi 2021 yılı itibarıyla 4 milyar dolara ulaştı. Önümüzdeki 5 yıl içinde bu miktarın 15 milyar dolara çıkabileceği belirtiliyor. Bunun nedeni, iki ülkenin birbirine duyduğu sevgi, saygı ve güvenin son derece güçlü köklere sahip olması, 500 yıllık Türkiye-Libya çınarının dosta güven, düşmana korku veren ihtişamlı duruşudur.
* Türkiye ile Libya arasındaki uzun yıllara dayanan kadim dostluk kendisini ihracatta da göstermeye devam ediyor. Geçen yılın ilk beş ayına göre Libya’ya ihracatımız yüzde 13,3 oranında artış gösterdi.
* Türkiye’nin Libya’ya ihracatı 2022’nin ilk beş ayında 1 milyar doları aştı, 1 milyar 111 dolar olarak gerçekleşti.
* Mayıs ayında en fazla sattığımız ürün zeytin ve zeytinyağı oldu. Artış geçen yılın ilk ayına göre yüzde 280,1. İkinci sırada yüzde 65,5 artış ile deri ve deri mamulleri ihracatı var. Üçüncü sırada elektrik ve elektronik ihracatında yüzde 57,2, çelik ihracatında yüzde 47,2 oranında artış kaydettik.
* Libya bugün tekstilden mermere kadar birçok ürünü Türkiye’den satın alıyor. Bu ülkeye 27 ana ürün grubunda yüzlerce alt üründe ihracat gerçekleştiriyoruz.
* Libya güçlü bir yatırım potansiyeline de sahip. Petrokimyadan lojistiğe, turizmden inşaata, tekstilden madenciliğe kadar pek çok sektörde ciddi anlamda yatırım ihtiyacı var. Türk iş insanları bu alanlara yönelerek ülkenin ihtiyaçlarını yatırım potansiyeline dönüştürebilir, ülkenin gelişmesine katkı sağlayabilir.
* Bütün dünyanın gözü Afrika’da. Çünkü genç bir nüfusu, bakir toprakları ve muazzam yeraltı zenginlikleri olan bir kıta. Libya’yı bu zenginliklere giriş anlamında “Afrika’nın Kapısı” olarak değerlendirmemiz gerekir.
* Türk iş insanları eğer Libya’ya yatırım yaparsa ihraç ettiği ürünlerin önemli bir bölümünü Türkiye’de imal eder. Böylece Türk iş insanları olarak Libya kapısından geçerek Afrika ülkelerine daha kolay ve daha avantajlı koşullarla ulaşılmış olur. Bu avantajlarla Çin’in liderliğini dahi zorlayabilecek bir güce ulaşabiliriz. Bu durum sadece üretimde değil sağlıktan turizme kadar birçok alanda geçerli.