ROMA'DA TATLI BİR SİNEMA DÜNYASI: CİNECİTTA...
İtalya oldum olası en sevdiğim ve gezmesinden çok keyif aldığım Avrupa ülkelerinden birisidir. Ben size bu sefer İtalya'da Roma'da muhtemelen görmediğiniz, enteresan ve çok seveceğinizi düşündüğüm bir yere götürmek isterim. İtalya'nın çok uzun senelerdir hizmet ettiği bir sinema dünyasına, Cinecitta 'ya.

Deniz DİKMEN
Sabah güneşli ve sempatik, yumuşacık bir hava var. Keyifle otelimizde kahvaltımızı yaptıktan sonra yollara dökülüyoruz. Hedefimiz çok uzun süredir merak ettiğimiz Cinecitta’yı görmek.
Burası Roma şehir merkezinin yaklaşık 10-15 kilometre güneydoğusunda bulunan devasa bir sinema şehri. Metroya binip yaklaşık 45 dakika sonra Cinecitta durağında Via Tuscolana’da iniyoruz ve durağın merdivenlerinden yukarı çıktığımızda Cinecitta'yı girişi tam karşımızda duruyor.
Burası çok heyecan verici bir yer çünkü 400.000 metrekarelik bir alanı kapsayan hem büyük bir sinema şehri, hem bir müze hem de tarihi bir alan. Burası Avrupa’nın en köklü film stüdyolarından biri olan ve gerek İtalya’nın gerek dünya sinemalarının kalbinin attığı bir yer.
Cinecitta aslında çok farklı bir amaçla 1937 yılında İtalya’nın o dönemin faşist lideri Benito Mussolini tarafından kurulmuştur. Amaç burada şehir merkezinden uzak, rejimin propaganda filmlerini çekmekti.
Sinema en güçlü silahtır
Cinecitta ‘sinema en güçlü silahtır’ sloganı ile yola çıkılarak özel olarak inşa edilen bir mecraydı o dönem. Mussolini ’nin amacı siyasi propaganda filmlerin haricinde İtalyan film endüstrisini Amerikan film endüstrisine paralel olarak da güçlendirmekti, büyütmekti.
Cinecitta’nın ana girişinden girdiğimizde muhteşem güzellikte devasa ağaçlara sahip bir bahçe bizi karşılıyor. Bahçenin ortasında ise ne var dersiniz? Bahçenin tam ortasında Frederico Fellini’nin ‘Casanova’ filmi için kullanmış olduğu ‘La Venusia ‘maketi karşımızda duruyor ve bahçeye inanılmaz fantastik bir hava katıyor. Burası adeta bir düşler diyarı. Çok ünlü ve ünlü olmayan yönetmenlerin düşlerinin gerçeğe dönüştüğü ve dünya sinemalarına mal olduğu özel bir mekan burası.
Frederico Fellini, Roberto Rosselini, Martin Scorsese, Mel Gibson, Sergio Leone, Bernardo Bertolucci, Michelangelo Antonioni, Luchino Visconti, Francis Ford Coppola gibi dünyaca meşhur yönetmenlerin filmlerinin hayat bulduğu yerdir burası.

II. Dünya Savaşı sırasında ne yazık ki Cinecitta ağır bombardıman altında kalıp büyük hasar görüyor ve savaş sonrası iki sene boyunca yaklaşık üç bin uluslararası mültecinin barınabilmesi için bir kamp alanına dönüşüyor.
1950 yılından sonra ise buradaki stüdyolarda ‘Quo Vadis ‘( Robert Taylor , Deborah Kerr , Peter Ustinov, Sophia Loren ) , ‘ Ben Hur ‘ ( Charlton Heston ) , ‘Roman Holiday ‘ ( Audrey Hepburn ,Gregory Peck ) , ‘Beat the Devil ‘ ( Humphrey Bogart ,Jennifer Jones ,Gina Lollobrigida ), ‘ Cleopatra ‘ ( Richard Burton , Elizabeth Taylor ) , ‘The Bearfoot Contessa ‘
( Humphrey Bogart, Ava Gardner ) , ’ Francis of Assisi’ (Bradford Dillman , Dolores Hart , Stuart Whitman ) , ‘Romeo and Juliet ‘ ( Leonard Whiting, Olivia Hussey ) , ‘ Fellini’s Casanova ‘ (Donald Sutherland , Tina Aumont) , ‘La Traviata ‘ ( Placido Domingo) , ‘La Dolce Vita ‘ ( Marcello Mastroianni, Anita Ekberg ) gibi birçok Amerikan ve İtalyan yapımı ünlü filmlerin çekimi gerçekleştirilmiş ve Cinecitta dünya starlarına ev sahipliği yapmıştır.
Hollywood gibi bir yer
Müzeye girdiğinizde ise bu filmlerde kullanılan birçok aksesuarı görmeniz mümkün. Örneğin, ‘Cleopatra’ filminde Elizabeth Taylor’un giydiği bazı kostümler, kullandığı aksesuarlar veya ‘Roman Holiday’ filminde Audrey Hepburn ve Gregory Peck’in kullandıkları unutulmaz motosiklet gibi…
Müzenin bu bölümlerinde bir yandan sinema tarihine ve endüstrisine has önemli bilgiler ediniyorsunuz, diğer yandan ise dünyaca meşhur ikonik filmlerin çok özel aksesuarlarını görebiliyorsunuz. Sanırım hepimizin hayatına bir şekilde bu filmler veya oyuncular dokunduğu için bu film aksesuarlarını ve afişlerini görmek, çok iyi tanıdığımız birine rastlamak gibi. Hepsi nostaljik ve bizden bir parça gibi…
Cinecitta ’da bugüne kadar üç bin civarında film çekilmiştir ve doksan kadarı akademi ödüllerine aday olup elli bir tanesi ise ödüle layık görülmüştür.
Bu nedenle Cinecitta aynı zamanda ‘Tiber Nehir’in üstündeki Hollywood ‘olarak da ün kazanmıştır çünkü dünya sinemalarına Amerikan sinemasından sonra katkısı büyüktür.
2000’li yıllarda ise burada Mel Gibson’un ‘Passion of Christ ‘, Martin Scorsese ye ait ‘Gangs of New York ‘, ‘Catch 22’ (George Clooney) , ‘The English Patient’ gibi film çekimleri yapılmıştır.
Cinecitta elbette özel olarak Frederico Fellini ile de çok özdeşleşmiştir. Fellini filmlerin çoğunu burada çekmiştir ve dünyanın en etkin yönetmenlerinden biri olarak kazandığı Altın Palmiye, Altın Küre, Oscar ve benzer birçok ödüllerin yanı sıra 1985 senesinde Los Angeles’te ömür boyu Altın Arslan Başarı Ödülüne layık görülmüştür. Kendisi ‘Mockumentary‘yani dalga geçen belgesel tarzının yaratıcısı ve öncüsü olmuştur.
Cinecitta’nın her bir metrekaresinde maestronun ruhunu hissedebiliyorsunuz . Bahçeden Cinecitta’ nın arka bölümünde bulunan stüdyolara giderken Roberto Benigni’nin ‘Pinocchio ’ filminde kullandığı beyaz barok tarzı at arabasının yanından geçiyoruz. Bahçede bunun gibi diğer heykeller de buraya çok mistik bir hava katıyor. Her an canlanacaklarmış gibi görünüyorlar.

Arka bahçede devasa bir alanda Cinecitta’nın film stüdyoları bulunuyor. Bir yandan günlük hayat ve güncel film çekimleri burada devam ediyor. Çekim yapılan stüdyolara yabancıların girmesi yasak fakat biraz ilerde Fellini’nin çok meşhur 5 numaralı film stüdyosu görünüyor.
Rehberimiz bu stüdyonun boşken nasıl göründüğünü ve daha sonra ilgili film sahneleri için hazırlandığında nasıl göründüğünü bize elindeki görseller ile anlatıyor.
Paolo Sorrentino ‘nun ‘The Young Pope’ ve ‘The New Pope’ filmlerin neredeyse tamamı burada çekilmiş ve stüdyolarda hem Aziz Petrus Bazilikası hemde Sistin Şapeli tekrar canlandırılmış.
‘Scipio Africanus ‘ filmi için bu stüdyolarda bir savaş sahnesini çekmek için 7000 kişi alanda yer almış ve canlı filler getirtilip burada çekimlere dahil olmuş. Düşünün heybeti... Cinecitta’nın hayalleri gerçeğe dönüştürme potansiyeli sonsuzdur.
Sinemanın ne kadar hayalden ibaret olduğunu rehberimizin anlatımından çok iyi anlayabiliyoruz. Bu muhteşem yapımcıların, yönetmenlerin bomboş dört duvar arasını nasıl bir hayal dünyasına çevirdikleri ve dünya çapında nasıl milyonları büyüledikleri inanılmaz ve çok etkileyici.
Cinecitta’yı hiçbir yere değişmem
5 numaralı stüdyonun duvarını ise Fellini’nin meşhur bir sözü süslüyor. Kendisine gazeteciler tekrar dünyaya geldiğinde hangi kentte yaşamak istediğini sormuşlar.
O da ‘’Roma ,Paris ve New York çok güzel ama Cinecitta’yı hiç birine değişmem çünkü burası bomboş bir alan iken hayalimdeki her mekanı burada yaratabilirim ‘’diye cevap vermiş .
1993 senesinde ise Fellini hayata gözünü yumduğunda 5 numaralı stüdyoda ünlü yönetmenin resmi cenaze törenini izlemek için 70.000 kişi Cinecitta ’ya gelip çok sevdikleri ünlü yönetmene veda etmek istemiş.
Stüdyolardan dönüş yolumuzda ise Fellini’ye ayrılmış küçük müzeyi geziyoruz.
Aklımızda Fellini’nin yaratıcı film sahneleri ve güzel sözleri, sonbaharın güneşinde müze turumuzdan sonra bu olağanüstü güzel müze bahçesinde oturup kahvelerimizi yudumluyoruz. Müzeye giren çıkanı izliyoruz. Kimisi film dünyasına meraklı bir ziyaretçi kimisi de profesyonel olarak stüdyoda çalışmak için gidip gelenler. Bahçenin içindeki heykeller bahçenin her bir köşesinden bize bakıyor ve filmlerde yer aldıkları hikayelerini anlatıyorlar.
Kim bilir daha ne şaheser yapıtlar buradan gün yüzüne çıkacak ve dünyanın her bir yerinde milyonlarca sinema izleyicisini büyülemeye devam edecek.
Gün olur da Roma’ya gelirseniz ve kültür, sanat ve sinemaya meraklıysanız mutlaka Cinecitta ’ya da uğrayıp İtalyan ve dünya sinema tarihin izlerini görmenizi ve bu etkileyici bahçesinde bir Espresso yudumlayıp eski ve yeni olağanüstü yetenekli ve kreatif yapımcı, yönetmen ve oyuncuların burada geçirdikleri günleri yad etmenizi tavsiye ederim.