SON DAKİKA
Turizm Pazar 14 Eylül 2025 02:52

RÜZGARIN DANS ETTİĞİ ADA PAROS

Günümüzde sanırım hepimiz büyük bir huzur özlemi içindeyiz. Gerek dünya çapındaki jeopolitik ve ekonomik başdöndürücü gelişmeler gerek kendi bölgemizdeki üzücü olaylar, sadece bizim değil dünyanın her yerinde insanları endişelendiriyor. Bu nedenle gelin sizi biraz olsun dinlendirip, huzur verecek sakin bir ortama götüreyim. Belki de sizi bir nebze olsun bu üzücü gelişmelerden uzaklaştırıp, umudun ve huzurun olduğu bir bölgeye götüreyim

Rüzgarın dans ettiği ada Paros

Deniz DİKMEN

Atina’dayız ve Atina’nın Pire Limanı’na gidiyoruz. Çok heyecanlıyım çünkü daha önce gitmediğim ve merak ettiğim bir destinasyon için yola koyulduk. Atina Pire Limanı’nda feribota binip Paros Adası’na gitmeyi planlıyoruz.

Hava çok güzel limana gelir gelmez büyük feribot iskelesinde Blue Ferry Lines Feribotu’na biniş işlemlerimizi yapıyoruz. Dev feribotumuza biniyoruz ve yolculuğumuz başlıyor. Bizden başka yabancı turist de var ama, yerli halktan da anlaşılan bu adaya rağbet çok. Yerli olup da tatile giden çok insan var. Feribotun ambiyansını ve yolcularını ben biraz eski ada vapurlarımıza benzetiyorum. 

Hava oldukça rüzgarlı. Poseidon’un nefesi bugün bir hayli güçlü. Hatta denize açıldıkça rüzgar daha da şiddetleniyor ve denizde yüksek dalgalar oluşuyor. Ege Denizi’nde ilk defa bu tarz dev dalgalara denk geliyorum.

Biz geminin yaklaşık 6’ncı katındayız. Gemi beşik gibi sallanıyor ve dalgalar bizim kata kadar çarpıyor. Ancak feribotun motorları çok güçlü olduğundan ve kaptanların da bu tarz havalara alışık olmasından dolayı herhangi bir zorluk çekmiyoruz.

Geminin kantininden kahvelerimizi alıp dev camın arkasından (dışarıda terasta oturmanın imkanı yok) bu lacivert denizin büyük beyaz dalgalarını ve doğanın inanılmaz gücünü seyrediyoruz. Çok etkileyici.

Yaklaşık dört buçuk saatlik bir yolculuğun ardından Paros Adası’na varıyoruz. Burada hava sakin ve sanki bambaşka bir diyara gelmiş gibiyiz. Ben oldum olası ada kültürünü zaten çok severim. 

Paros Adası, Ege Denizi’nde Atina’nın yaklaşık 150 km güneydoğusunda tam da Kiklad Adaların ortasında bulunuyor. Burası uzunluğu 21 km ve genişliği 16 km küçük ama kanımca bir o kadar sempatik bir ada sayılır.

paros-1

Üçüncü büyük ada

Paros Adası Mykonos ve Santorini Adaları’nın tam ortasında kalıyor ve 190 kilometrekare yüzölçümü ile Kiklad Adaları’nın üçüncü büyük adası. Burada olmak ne büyük bir mutluluk.

Yüzyıllar boyunca Paros, Peleponnes kabileleri, Spartalılar, Makedonlar, Romalılar, Venedikliler ve Osmanlılar’ın egemenliği altında kalmış. 1821 yılında Yunanistan’ın bir parçası olmuş. Yüzyıllar boyu Paros, Fenikeliler ve Doğu Romalılar ile yapılan ticaretin bir parçası olan mermeriyle ünlüydü. Paros Mermeri, Delphi, Delos ve Poseidon Tapınağı’daki Sounio gibi antik kentlerde kullanılmıştır.

Parikia ise, Pire’den veya Nakşa veya Santorini gibi diğer Kiklad Adaları’ndan gelen birçok yerel halkın yanı sıra turistleri de buraya getiren tüm feribotların yanaşma noktası olan şirin küçük limanıyla adanın başkentidir. 

İnsanlar arabalarıyla, motosikletleriyle veya yaya olarak feribottan iniyorlar. İskelede bir kaç dakika durup inen insan kalabalığını izliyorum. Burası her renkten insanın neşeli ve gürültülü bir biçimde kaynaştığı bir nokta. Küçük çocuklu aileler, Atina’dan yazlık evine gelen yerli halktan insanlar, genç çiftler, sörf tahtalarıyla, gitarlarıyla veya bisikletleriyle gelen ziyaretçiler…

Bu enerji ve ortam o kadar tatlı ki.

Limanın önündeki yel değirmeni birkaç dakika içinde inanılmaz kalabalıklaşıyor. Arabalar, trafik, keyif naraları, bağrış çağrış ama aynı zamanda sadece birkaç dakika sonra bütün bu kalabalık adanın o küçük yollarında kayboluyor ve küçük liman tekrar sessizliğe ve sükunete bürünüyor. Gördüğüm sahneler bana eski tatil filmlerin sahnelerini hatırlatıyor.

Biz de mutlu, neşeli aracımıza biniyor ve otelimizin yoluna koyuluyoruz. Adayı gezmek için çok heyecanlıyım çünkü çok merak ediyorum.

Ada, aslında 1960’lı yıllardan beri turistik bir ada. Otelimiz adanın arka tarafında, eski bir balıkçı köyü olan Naoussa’da bulunuyor. Burası konaklamak için çok şirin bir yer.

paros-2

Plajda her şey küçük

Otelimize varıp, odalarımıza yerleşiyoruz. Kapımızın hemen önünde Naoussa manzaralı, doğal bir plajımız var. Otelimiz tipik beyaz Kiklad evlerinden oluşan küçük butik bir otel.

Küçük, rengarenk balıkçı tekneleri hemen yanı başımızda rüzgarın etkisiyle denizin maviliklerinde sallanıyor. Plajda her şey küçük ve retro tarzda – sarı şemsiyeler, mavi- beyaz çizgili şezlonglar, küçük tekneler, insanların kıyafetleri. Gerçekten buraya bambaşka bir diyara, hatta geçmişe gelmiş gibi hissediyorum. Mis gibi bir meltem esiyor ve denizin tuz ve yosun kokusu tertemiz burnumuza çalıyor. Plajda sadece tek tük insan var. Plajın neredeyse tamamı bizim. Bundan daha güzel birşey olabilir mi ?

Ertesi sabah uyandığımızda, bize plaja yakın bir yerde muhteşem bir kahvaltı sofrası hazırlıyorlar. Her şey taze ve doğal ve gerçekten çok leziz. Bir müddet denizde yüzdükten sonra adayı keşfetmek için yola çıkıyoruz. Adanın her yeri plaj ama hepsi birbirinden farklı plajlar.

Rüzgarlı plajlar, sessiz plajlar, çalıların, ağaçların, kumlu yolların arkasına gizlenmiş plajlar, arabanızla gittiğiniz yol ile birleşen plajlar. Hepsi birbirinden güzel ve görmeye değer.

Su kristal berraklığında ve arabanızdan inip iki adım ötesinde denize girebiliyorsunuz.

En güzeli ise, büyük otel zincirleri ve yüksek sesle müzik çalan plaj barlar yok. Ne büyük bir ayrıcalık.

Önce Santa Maria Plajı’na ve ardından adanın tüm plajlarını keşfediyoruz.

Paros’un doğu kıyısında altın kumlarıyla ünlü Altın Plaj Chrissi Akti, Pounda, Logaras, Piso Livadi, Naoussa Körfezi, Parikia, Agia İrini olmak üzere birçok plaj bulunuyor. Nakşa’daki boğazda ise koylar daha çok rüzgar sörfü için kullanılıyor.

Plajda hem dinleniyoruz, hem denize giriyoruz. Hem de öğle yemeğimizin keyfini çıkarıyoruz. Salatalar daima çok güzel ve serinletici oluyor. Bizim yediğimiz karpuzlu ve peynirli yeşil salata gerçekten çok leziz. Yanına da midye, kızarmış veya ızgara kalamar, ahtapot ve karides muhteşem oluyor. Ayrıca meze olarak ta Tarama, Humus, Patlıcan da yemenizi tavsiye ederim. Cacık da sıcaklarda güzel gidiyor.

paros-4

Harika manzaralar görüyoruz

Adayı keşfederken yolculuğumuz sırasında harika manzaralar görüyoruz. Yol boyunca masmavi koylar, çam ağaçları, meyve ağaçları, küçük yerel kiliseler, yel değirmenleri çok güzel görünüyor. İşin en güzeli sıcaktan bunaldığınız yerde hemen arabadan inip denize girebiliyorsunuz. Parikia’dan Faragas’a kadar uzanan sahil boyunca tüm koylara bir girip çıkıyoruz.

Yolumuzun üstünde küçük bir balıkçı köyü olan Ampelas’a uğruyoruz. Balıkçılar taze ahtapotlarını ipe asmışlar ve akşam için hazırlıyorlar. Burada çok şık keyifli olacak küçük balık lokantaları ve kafeler de bulunuyor.

Akşamüstleri yorulmuş ama, elektriğimizi o muhteşem denizlerde ve sahillerde atmış olarak otelimize dönüyoruz.

Her akşam, yemeğimizi hemen yanı başımızdaki Naoussa’da yiyoruz. Burası deniz kıyısında Kiklad stili evleriyle, sokaklarıyla, dükkanlarıyla, restoranlarıyla Mikonos veya Santorini’nin çok daha minimal ve keyifli bir hali. Her şey daha dingin, doğal ve daha az turistik. Fonda güzel yerel müzikler çalıyor, insanlar neşeli ve keyifli. Onların pozitif enerjisi otomatikman bize de geçiyor.

Denizin ve rüzgarın arka plandaki sesi ve kokusu da insana huzur ve sükunet veriyor.

Gün gelir de Ege Denizi’nin bu köşelerine yolunuz düşerse muhakkak Paros Adası’na uğramanızı, bu şirin adanın keyfine varmanızı ve tatlı bir huzur almanızı tavsiye ederim.

Dünyadan kopup insan hayatında ve dünyanın her yanından gelen insanlarla yeryüzündeki güzellikleri tekrar keşfetmenin büyük mutluluğunu yaşayacaksınız. 

Keyifli seyahatler dilerim.

paros-3

ABONE OL