SON DAKİKA
Turizm Pazar 02 Kasım 2025 02:29

SAHRA ÇÖLÜNE YOLCULUK...

Yolda olmayı pek çok seviyorum. Dünyanın değişik yerlerindeki bir ülkeyi karış, karış gezmek şahane bir aktivite. Bir ülkenin karayollarında yol almak, doğasında, coğrafyasında, kültür karmaşasında bulunmak, bir bölgeyi yakından tanımanın en güzel yollarından bir tanesi.

Sahra Çölüne yolculuk...

Deniz DİKMEN

O ülkenin kokusunu almak, yaşanan ortamın sesi duymak, renklerini görmek büyük mutluluk. Bir köyün esnafını, bir okulun çocuklarını yolda veya okul bahçesinde görmek çok hoş. Her ülkenin benzincisi de bir başka hikaye anlatır size . 

Her şeyden evvel bu yolculuk doğaldır, aşırı turistik değildir. Halk günlük olarak nasıl yaşıyorsa onu görürsünüz ve bu da son derece keyifli ve gerçektir.

Gelin sizi bu hafta Tunus’ta yapmış olduğumuz rengarenk bir geziye, roadtripe götüreyim. Eminim çok seveceksiniz. Sezon sonu olduğu için Tunus’ta çok fazla bir kalabalık yok ve bizde ülkeyi aracımızla rahat rahat keşfetmeye karar veriyoruz. 

Tunus Kuzey Afrika’da bulunuyor. Batısında ülke Cezayir’e, güneydoğusunda Libya’ya ve kuzey ve doğusunda Akdeniz’e komşu. Tunus’ta 12 milyon insan yaşıyor. Ülke tarihi ve arkeolojik yapıları, turkuaz sahilleri, meşhur Atlas Dağları ve güneyindeki Sahra Çölleriyle ve bütün bu coğrafyanın harmanlanan renkleri ile ünlü. Ülkede konuşulan resmi dil Arapça ve Tunuslular Arap ve Müslüman. Bir dönem Fransız kolonisi olması sebebiyle Fransızca da yer yer kullanılıyor.

Tunus ismini Kartaca tanrıçası Tanith veya Tunit’ten veya Berberi kökenli ve ‘yerleşim’ veya ‘kamp alanı ‘ anlamına gelen bir kelimeden aldığı rivayet edilir.

Bu gezimizde biz, Tunus’un yaklaşık 64 km güneydoğusunda bulunan sahil kasabası Hammamet’te konaklıyoruz. Bu şirin sahil kasabası Akdeniz’e bağlı Hammamet Körfezi’nde bulunuyor. Tunus’un buradan ayrıca Italya’nın Sicilya ve Sardunya Bölgesi ve Malta ile denizyolundan sınırları bulunuyor.

Amacımız Hammamet’ten yola çıkarak güneye doğru süzülmek ve Sahra Çöllerin başladıgı Douz Bölgesi’ne kadar uzanmak.Çok heyecanlıyım. Sonuçta bize yabancı bir ülkedeyiz ama rotamızdaki kentlere uğraya uğraya bu ülkenin yerleşimlerini, mimarisini , tarihini , kültürünü ve insanlarını keşfetmek güzel olacak. Yapacağımız rota yaklaşık 450 km ve günü dolu dolu yaşamak istediğimiz için sabahın çok erken saatlerinde yola çıkıyoruz. Otelden ve benzinciden yanımıza yol hali ufak tefek atıştırmalıklarımızı ve suyumuzu alıyoruz ve yola çıkıyoruz.

İlk durağımız Hammamet’in 110 km güneyinde bulunan Kairouan veya bizdeki söylenen şekli ile Kayravan kenti. Yaklaşık bir buçuk saatlik bir süreden sonra Kayravan’a varıyoruz.

Burası tarihi yapıları itibarı ile ilgimizi çekiyor zira Kayravan 670 yılında kurulmuş eski bir kent ve dokuzuncu yüzyılda Ağlabi Hanedanlığı döneminde gelişim göstermiş. 

tunus-2

XII’inci yüzyılda başkent Tunus olsa da, Kayravan her zaman Mağrip’in en önemli kutsal kenti ve dini merkezi olmaya devam etmiş. Kayravan’ın zengin kültür mirasları arasında meşhur Kayravan Cami veya Ulu Cami ve IX’uncu yüzyılda inşaa edilen, Üç Kapılı Cami bulunuyor. Öncelikle tarihi Kayravan Cami’ne gidiyoruz. Ne de olsa burası Kuzey Afrika bölgesinin en eski ve en önemli yapılarından bir tanesi. Caminin avlusundan içeri giriyoruz. Dokuz bin metrekareyi kaplayan bu dev eski yapının iç avlusu ve ambiyansı çok etkileyici. Kayravan Cami İslam Alemi’nin en eski ibadethanelerinden bir tanesi ve daha sonra yapılan camiler için tarih boyunca ilham kaynağı olmuş. Caminin çevresi 405 metre ve cami kare bir minareye, hipostil yapıda bir namaz salonuna ve mermerlerle döşeli bir avluya sahip. Bu güzel mekanda hayran olarak yürürken avlunun kenar kısımında küçük odacıklara denk geliyoruz. Bu küçük odacıklardan birinin kapısını gördük içerde mermer bir tezgahın üstünde bir çocuğun yattığını ve o an sünnet edildiğini görüyoruz. Ailesi ve sünnetçi başucunda duruyorlar. Bizim için hiç beklenmedik ilginç bir sahne bu. İnsanları rahatsız etmeden cami turumuza devam ediyoruz. Cami’den ayrıldıktan sonra Kayravan medinesine uğruyoruz. Burası da günümüzde dar ve dolambaçlı sokaklarıyla, mahalleleriyle, çepeçevre üç kilometrelik kent surlarıyla tipik bir Arap Müslüman kasabasının tüm özelliklerini taşıyor. Üç Kapılı Camii ve kentin tarihi sarnıçları kentin kıymetli anıtları arasında. Kayravan tüm bu tarihi yapısı sebebiyle 2025 yılında UNESCO Dünya Mirası listesine girmiştir.

Öğle vakti Kayravan’dan bu sefer tekrar yola çıkıp güneye doğru süzülmeye devam ediyoruz. Bu sefer hedefimiz Matmata’ya varmak. Yavaş yavaş coğrafya değişmeye başlıyor ve yer yer çöl coğrafyasının başladığını fark ediyoruz. Matmata sadece 1800 kişinin yaşadığı minicik bir Berberi kasabası ama dünyaca ünlü bir destinasyon. Burası aslında XI.yüzyılda savaşlardan kaçan kişiler tarafından saklanmak için kurulan bir kent. Dağlarda yer altında kurulan bir yerleşim. Kendine has çok özel  mimari yapısı ile ilgili dikkati üzerine çekiyor. Aslında yerel halk büyük bir çukur kazıyor ve bu çukurun içine mağara tipi odalar oyuyor. Görüntü çok enteresan.

Matmata kasabası 1976 yılında Star Wars filmlerinin bazı çekimlerinde film platosu olarak kullanıldığı için bizim ilgimizi çekmişti. Buraya mutlaka uğramak istedik. Star Wars film serisinin ‘Yeni bir Umut’ bölümünde bildiğimiz kadarıyla Matmata Luke Skywalker karakterinin Tatooine gezegenindeki evi olarak canlandırılıyor. Çok heyecan verici değil mi ? Biz Matmata’ya vardığımızda sessiz sedasız bir kasaba karşımıza çıkıyor. Kasabanın girişinde oturan bir deve yavrusu bizi karşılıyor. Gerçekten buranın büyüleyici bir enerjisi var. Matmata’daki bu mağara evleri geziyoruz ve zamanında burada yapılan film çekimlerini hayal etmeye çalışıyoruz. Yaz aylarında eminim bu mağara odalar nispeten serin oluyordur ve insanları yazın güçlü güneş ışınlarından koruyordur.

tunus-1

Bizim gittiğimiz dönemde buralar çok bakirdi. Ancak, son zamanlarda ne yazık ki çok turistik süslemelerle destinasyonun orjinal hali biraz bozulmuş ama gene de her şekilde gitmeye değer olduğunu düşünüyorum.

Matmata gibi Tunus’un bazı başka kasabalarında daha Star Wars film çekimleri yapılmıştır. Örneğin Ksar Hadada, Ksar Ouled Soltane ve Ong Jmal gibi. Atlas’ın güneyinde Sahra öncesi ve Sahra altı bölgelerdeki bu kerpiç köyler ‘ksour’ olarak adlandırılıyor ve göçebe deve çobanları burada faaliyet gösteriyor. 

Matmata’dan bu sefer tekrar yola çıkıyoruz ve yolumuzun üstünde yol kenarında kısa bir mola veriyoruz. Mola verdiğimiz bu tepeden çepeçevre dağları ve bu çok bakir, bomboş coğrafyayı izleyebiliyorsunuz. Bu tarz manzara noktalarını çok seviyorum. Zira büyük kentlerin içinde öylesine kayboluyoruz. Doğadan uzaklaşıyoruz ki. Bazen ne gökyüzünü, ne çok yakınızdaki denizi, ne ufuk çizgisini, hiç birşey göremiyorsunuz. Oysa bu tarz noktalarda uçsuz bucaksız haşmetli doğayı ve rengarenk coğrafyaları seyretmek o kadar özel ki. Burada arabamızın yanında durup bu çok etkileyici çevreyi daikalarca izliyoruz. Bizden başka hiç kimse yok. Hava pırıl pırıl ve artık Sahra Çölleri’ne yaklaştığımızı biliyoruz. 

Tekrar aracımıza bindiğimizde bu sefer Douz’a doğru yolumuza devam ediyoruz. Douz ve Touzeur kentleri Sahra Çölleri’ne açılan kapı olarak anılıyor. Bu nedenle yeni durak olarak  Matmata’ dan yaklaşık 90 km batıda bulunan Douz’a gidiyoruz. Yollarda artık palmiye ağaçları Sahra çölün kumları kendini göstermeye başlıyor. Douz bölgesinde 500.000 adet palmiye ağacı bulunduğu ve bu havzanın palmiye ağaçların yetişmesi için ideal bir konum olduğu söyleniyor. Rivayete göre burası Sahra-ötesi önemli ticaret yolların, kervanların geçtiği önemli bir durak ve özellikle bölgede yetişen hurmalarla ünlü bir bölge. Günümüzde elbette çölün başladığı bu yerler turistlerin getirildiği ve develerle veya jeeplerle çölü deneyimledikleri hatta konakladıkları yerler.

Yüzlerce kilometre yol yaptık ve artık hava yavaş yavaş kararmaya başlıyor. Palmiye ağaçların gölgesinde Afrika güneşin battığını görüyoruz. Bana mı öyle geliyor yoksa Afrika’da güneş farklı mı batıyor? Renkler çok güzel ve güneş sanki daha büyük ve daha parlak batıyor. Çok etkileyici.

Artık Hammamet’e otelimize dönme zamanı geldi. Çok keyifliyiz çünkü gün boyu muhteşem yerler gördük. Deniz kıyısından turkuaz koylardan yola çıkıp antik kentlerin arasından Sahra Çöllerin kıyılarına kadar geldik. Enteresan coğrafyalardan geçtik. Yerel insanları ve eski kent medinelerini gördük. Hepsi çok güzeldi. Gecenin bir vakti yorgun ama çok mutlu Hammamet’e varıyoruz. Harika bir yolculuktu. Kendimiz için nice böyle güzel roadtripler diliyorum.

Tunus’a yolunuz düşerse bu ülkeyi muhakkak enine boyuna aracınızla keşfetmenizi öneririm. Biz bir hafta kalmıştık ve Hammamet’in çevresindeki bütün noktalara günübirlik geziler yapmıştık. Sousse, başkent Tunus, Kartaca, Sidi Bou Said ve merak ettiğiniz tüm destinasyonların hepsini görmenizi tavsiye ederim. Mutlu seyahatler.

ABONE OL