SÜRDÜRÜLEBİLİR GELECEK ARAYIŞI
2025 yılı, Türkiye ekonomisi için sürdürülebilirlik ve ekonomik dönüşümün "politik platfom" haline geldiği bir yıl oldu.

Özellikle yeşil dönüşüm, enerji verimliliği, yapısal reformlar ve sürdürülebilir finansman araçları, ülkede ekonomik gündemin merkezine yerleşti. Bu süreç, hem kamu politikalarında hem de özel sektör yatırımlarında yeni fırsatlar ve zorluklar yarattı.
Sürdürülebilirlik politikaları
2025’te sürdürülebilirlik, ekonomi politikasının ayrılmaz bir parçası haline geldi. Cumhurbaşkanlığı tarafından “Ulusal Döngüsel Ekonomi Stratejisi ve Eylem Planı (2025–2028)” Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe kondu. Bu plan, doğal kaynak kullanımının verimliliğini artırmayı amaçlıyor, atık ve emisyonların azaltılması gibi hedefleri kapsıyor ve sürdürülebilir üretim-tüketim modellerini ekonomik büyüme ile uyumlu hale getirmeyi hedefliyor.
Aynı çerçevede sürdürülebilirlik hedefleri, 2053 Net Sıfır Emisyon hedefine uyumlu politikalar ile yeniden düzenleniyor. Yeni iklim kanunu tasarısı parlamentoya sunuldu; bu, ekonomik yapının iklim risklerine adapte edilmesi için yasal bir zemin oluşturuyor.
Yeşil enerji ve enerji verimliliği
Türkiye’nin enerji politikaları 2025’te ekonomik sürdürülebilirlik açısından kritik bir rol oynadı. Yenilenebilir enerji yatırımlarına yönelik teşvikler ve mevzuat reformları, özel sektörü bu alana kaydırıyor:
• YEKDEM destek mekanizması ile yenilenebilir enerji üretiminin gelir güvenliği sağlanarak yatırımlar artırıldı.
• “Super Permit” reformları ile EIA (Çevresel Etki Değerlendirmesi) ve lisans süreçleri eş zamanlı yürütülerek izin alma süreleri ciddi şekilde kısaltıldı.
Bu adımlar yatırımcı güvenini artırmayı ve Türkiye’nin enerji dönüşümünü hızlandırmayı hedefliyor.
Uluslararası kuruluşlar da bu dönüşümü teyit ediyor; IMF, yenilenebilir enerjinin elektrik üretimindeki payını artırmanın cari açığın azaltılmasına katkı sağladığını ve ekonominin dış şoklara karşı direncini yükselttiğini belirtiyor.
Yapısal reformlar ve sürdürülebilir büyüme
2025’in son çeyreğinde açıklanan 2026 Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı, sürdürülebilir ve istikrarlı büyüme hatlarını çizdi. Programda:
• Makroekonomik istikrarın güçlendirilmesi,
• Verimlilik odaklı üretim ve ihracatın artırılması,
• Beşeri ve fiziki sermayeye yatırımın artırılması,
öncelikli hedefler arasında yer aldı. Bu strateji, ekonomik büyümenin çevresel sürdürülebilirlikle uyumlu şekilde devam etmesini amaçlıyor.
OECD raporları Türkiye’nin 2025’te ekonomik büyümesini daha istikrarlı hale getirmek için para ve maliye politikalarının ihtiyatlı yürütülmesinin önemini vurguladı. Bu çerçevede, yapısal reformların sürdürülebilir büyümeye katkısı özellikle eğitim, hizmetler sektörü ve yabancı yatırımda rekabetin artırılması üzerinden ele alındı.
Sürdürülebilir finans ve yeşil yatırımlar
Sürdürülebilir finansman araçları 2025’te Türk ekonomisinde daha görünür oldu. Yeşil tahviller, sürdürülebilir krediler ve çevresel, sosyal, yönetişim (ESG) kriterlerine dayalı finansman araçlarına ilgi arttı. İş dünyası tarafında da EcoVadis gibi uluslararası derecelendirme kuruluşları tarafından Türk şirketleri ödüllendirildi ki bu, sürdürülebilir iş modellerinin benimsenmesinin bir göstergesi olarak değerlendirildi.
Küresel iş birlikleri ve ticaret politikaları
Türkiye’nin sürdürülebilirlik odaklı ekonomi yaklaşımı uluslararası alanlarda da genişledi. Birleşmiş Milletler ile 2026–2030 Sürdürülebilir Kalkınma İşbirliği Çerçevesi imzalandı; bu çerçeve, sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin ülkenin ekonomik planlarına entegre edilmesini öngörüyor.
Önümüzdeki yıllara yönelik perspektif
2025 sonunda ekonomi göstergeleri, sürdürülebilirlik odaklı reformların şekillenmeye başladığını gösteriyor. Enflasyon son yılların en düşük seviyelerine gerilemiş durumda, kamu mali disiplinine vurgu yapılıyor ve orta vadeli ekonomik programlarda sürdürülebilir büyüme hedefleri ön planda tutuluyor.
2025, Türkiye için sürdürülebilir gelecek perspektifinin ekonomi politikalarına daha derinden nüfuz ettiği bir yıl olarak kayda geçti. Yeşil enerji politikaları, sürdürülebilir finans araçları, döngüsel ekonomi planları ve uluslararası iş birlikleri ekonomik gündemin merkezinde yer aldı. Ancak sürdürülebilir büyüme hedeflerine ulaşmak, bu politikaların uygulanmasının sonuçlarını sistematik olarak takip etmeyi ve gerektiğinde daha da derinleştirilmiş reformlarla desteklemeyi gerektiriyor.