Dolar $
32.27
%0.02 0
Euro €
34.7
%-0.13 -0.04
Sterlin £
40.36
%-0.47 -0.19
Çeyrek Altın
3924.02
%-0.07 -2.76
SON DAKİKA
Hibya Haber Ajansı | EKONOMİ Cuma 26 Nisan 2024 19:01

TÜRKİYE – ÇİN EKONOMİK İLİŞKİLERİNİN BUGÜNÜ VE YARINI

Türkiye ve Çin arasındaki ilişkiler yarım asırlık bir tarihi geride bırakırken, iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin mevcut durumu ve gelecek potansiyeli son dönemlerde daha sık tartışılır bir hale geldi. Geçtiğimiz hafta Okan Üniversitesi ev sahipliğinde düzenlenen 6. Türkiye-Çin Ekonomik Forumu ve 30 Nisan tarihinde de Çin Halk Cumhuriyeti Başkonsolosluğu ev sahipliğinde yapılacak forum benzeri temaları ele alıyor. Peki iki ülke arasındaki mevcut durum nedir, gelecek için neler yapılmalıdır?

Türkiye – Çin ekonomik ilişkilerinin bugünü ve yarını

 Yarım asırlık süreci çoktan geriden bırakan Türkiye ve Çin arasındaki ilişkiler, ekonomi, ticaret, enerji turizm, bilimsel işbirliği, öğrenci değişimi, kültürel çalışmalar gibi alanlarda son 15 yıllık dönemde önemli bir ivme kazandı. 2010 yılında ikili ilişkiler “stratejik iş birliği” düzeyine çıkarılarak, diplomatik temaslarda da son yıllarda etkisi giderek artan bir seviyeye yükseldi.

2023 yılında Türkiye ile Çin arasındaki ticaret hacmi rekor seviyelere ulaştı. Çin-Türkiye Ticaret Odası verilerine göre, ticaret hacmi 45 milyar doları aşarak tarihi bir zirveye çıktı. Bu rakam, özellikle elektronik eşyalar, tekstil ürünleri ve otomotiv sektöründeki işbirlikleriyle dikkat çekiyor.

Çin, Türkiye'nin en büyük ticaret ortaklarından biri konumunda bulunuyor. Elektronik eşyalar, tekstil ürünleri ve makine ekipmanları gibi sektörlerde yapılan ticaret, her iki ülkenin ekonomik büyümesine katkı sağlıyor.

Öte yandan, Çin'den Türkiye'ye doğrudan yatırımlar da artış gösteriyor. Özellikle enerji, altyapı ve imalat sektörlerinde Çin sermayesinin Türkiye'ye akışı gözle görülür şekilde arttı. Çinli şirketlerin Türkiye'ye yaptığı doğrudan yatırımlar son beş yılda yüzde 30'un üzerinde bir artışla 2 milyar doları aştı.. Bu yatırımlar özellikle enerji, altyapı ve imalat sektörlerinde gerçekleşti.

Teknoloji alanındaki işbirlikleri de ivme kazanıyor. Türkiye'nin dijital dönüşüm stratejileriyle uyumlu olarak, Çinli teknoloji şirketleri Türkiye pazarında önemli adımlar atıyor. Yapay zeka, e-ticaret ve telekomünikasyon gibi alanlarda yapılan ortak projeler sektörel büyümeye katkı sağlıyor.

Turizm ise her iki ülke için de önemli bir işbirliği alanı olmaya devam ediyor.. Çin'den gelen turist sayısındaki artış, memnuniyetle karşılansa da henüz potansiyelinin çok altında olduğu görülebiliyor.

Tüm bu veriler, Türkiye ve Çin arasındaki ekonomik ilişkilerin sadece karşılıklı ticaretten öte stratejik işbirliklerine dayandığını ortaya koyuyor. İki ülke arasındaki bu güçlü ortaklık, bölgesel ve küresel ekonomik dinamiklerin şekillenmesinde önemli bir rol oynamaya devam edecek gibi görülüyor.

Mevcut verilere bir bütün olarak bakıldığında, ticari ilişkilerde ki yükselme ivmesi gözle görülür bir şekilde yükseliyor. Fakat 45 milyar dolarlık ticaret hacminin büyük bölümü Çin’den Türkiye’ye yapılmakta ve dolayısıyla Türkiye tarafında da çok büyük bir ticaret açığı görülüyor.

Geçtiğimiz hafta Okan Üniversitesi’nde gerçekleştirilen Türkiye - Çin Ekonomik Forumu’nda konuşan Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Yönetim Kurulu Üyesi Başaran Bayrak “Cari açığımızın büyük bir kısmı, Çin ile yapılan ticaretten kaynaklanıyor. Bu gerçekle hareketle, Türkiye'de Çin ile ticaretin daha dengeli bir yapıya kavuşturulması için taleplerimiz ve çalışmalarımız devam ediyor. Ticaretin gelişmesi, hepimizin lehine olacak. Ülkemizde de 282 Çin menşeli firma faaliyet gösteriyor” dedi.

Yine aynı oturumda konuşan Çin Halk Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi LIU Shaobin’de “Geçen yıl, Türkiye istatistiklerine göre iki ülke arasındaki ticaret hacmi 45 milyar doları aştı. Ancak, ticarette büyük bir açık olduğunu kabul ediyoruz. Türkiye ile bu açığı kapatmaya ve yapısal sorunları çözmeye hazırız” ifadelerine yer verdi.

İki ülke ticaretinde şüphesiz ki en dikkat çekici sorunların başında ticaret açığı geliyor. Yaklaşık 40 milyar dolar seviyesinde olan bu açığın Türkiye lehine kapatılması sürdürülebilir ticaret için önemli bir adım olacak. Fakat mevcut durumlar göz önüne alındığında, bu açığın dengelenebilmesi turizm ve doğrudan yatırımlarla mümkün olduğu belirtiliyor.

Türkiye’nin Kuşak ve Yol Girişimi dâhil olmasıyla daha fazla Çinli firma Türkiye’de doğrudan yatırım yaparak altyapı, enerji, telekomünikasyon ve bankacılık gibi kritik sektörlerde faaliyet yürütmeye başladı.  Çinli şirketlerin Türkiye'ye yaptığı doğrudan yatırımlar son beş yılda yüzde 30'un üzerinde bir artışla 2 milyar doları aştı. Türkiye’nin Kuşak ve Yol Girişimi’ne dahil olduğu 2013 yılından itibaren yapılan doğrudan yatırım miktarı ise 15 milyar dolar seviyesini çoktan aştı.

Turizm de ise, 2018 yılında Çin’de ilan edilen “Türkiye Turizm Yılı” sonrasında önemli bir atılım olmuş ve 2019 yılında tarihin en yüksek rakamı olan 400 bin Çinli turist Türkiye’ye ziyaret etmişti. 2019 yılından sonra ne yazık ki Covid-19 pandemisiyle bu yükseliş duraksamıştı.

6. Türkiye-Çin Ekonomik Forumu’nda konuşanTürkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı (TGA) Genel Müdürü İsmail Bütün 2019 yılında 400 bin Çinli ziyaretçi ağırlamışken, pandeminin yaşanmasının ardından 2023 yılında bu sayının 284 bine düştüğünün altını çizdi. İsmail Bütün, “Bu yılki hedefimiz, bu rakamı en az iki katına çıkarmak. Çinli ziyaretçilere yönelik e-vize uygulamamız var. 28 Haziran'da Çin’den bir havayolu şirketi farklı bir bölgeden Türkiye'ye uçuş başlatmayı planlıyor” şeklinde konuştu.

Mevcut turizm verileri, iki ülke arasındaki ilişkilerin potansiyelinin çok altında olduğunu gözler önüne seriyor. İki ülke birbiri için her ne kadar doğrudan turizm hinterlandı içerisinde yer almasa da, Türkiye, Çinli turistler için ilgi çekici ve cazibe merkezi konumunda yer alıyor. İki ülkenin turizm alanında seviye atlaması şüphesiz ki, iki ülke havayolları şirketlerinin daha fazla sefer koyması ve yolcularına daha ekonomik uçak bileti sağlaması ile mümkün olabilecek.

6. Türkiye-Çin Ekonomik Forumu’nda konuşan Türk Hava Yolları Genel Müdürü Bilal Ekşi şunları aktardı:

"Çin hattı konusunda şikayetler alıyoruz. Bilet fiyatları pahalı ve yaz aylarında bilet bulamıyoruz şikayeti geliyor. Ama bu iş, arz talep meselesi. Tüm Avrupa’ya, yani 800 milyon nüfusa 2 bine yakın sefer yapıyoruz. Amerika’da 13 noktaya haftada 123 uçuş, İtalya’ya haftada 100 sefer, Fransa’ya 120 sefer, İngiltere’ye 100’ün üzerinde sefer yaparken Çin’e haftada 3 noktaya 21 sefer yapıyoruz. Bu maalesef yeterli değil. Çin’de dört havayolu şirketi de Türkiye’ye uçuşa başladı."

Asya ve Avrupa arasında önemli bir ticaret hattı olan İpek Yolu'nun modern versiyonu olan 'Kuşak ve Yol Girişimi', üç kıta arasında kara ve deniz yoluyla erişimi de içeren çifte bir koridor oluşturarak ticari ve ekonomik anlamda ve küresel ölçekte yüzyılın en iddialı girişimlerinden biri oldu.

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, girişimin 5 ilkeden oluştuğunu belirtti.  Projeyi 2013 yılında açıklayan Çin Devlet Başkanı Xi Jinping'in paylaştığı verilere göre 'ekonomik kuşak' olarak adlandırılan demiryolu hattının çevresi 3 milyar insana ev sahipliği yapıyor.

Bu nedenle hat, dünyanın en büyük 'ekonomik pazarı' olarak kabul ediliyor. Esasen Asya, Afrika ve Avrupa'yı birbirine bağlamayı amaçlayan “Kuşak ve Yol” girişimi, enerji nakil hattı projeleri de dahil olmak üzere milyarlarca dolarlık altyapı yatırım projelerini kapsıyor. Proje ilk duyurulduğunda Çin, çeşitli ülkelere 8 trilyon dolar tutarında kredi sağlayacağını açıklamış ve projenin ilk yıllarında bazı kuruluşlara milyarlarca dolar hibe etmişti. İpek Yolu Altyapı Fonu: 40 milyar dolar, Asya Altyapı Yatırım Bankası: 100 milyar dolar ve Yeni Kalkınma Bankası: 100 milyar dolar. Hibeler hariç İpek Yolu'nun altyapısı için 200 milyar dolardan fazla harcama yapan Pekin'in yeni dev projesinin toplam maliyetinin 2027 yılına kadar 1.4 trilyon dolara ulaşacağı tahmin ediliyor

Küresel ekonomideki hakimiyeti ile dünyanın ikinci büyük ekonomisi olan Çin, küresel kriz sonrası dünyada artan muhafazakar önlemler ve azalan talebe rağmen ekonomik gelişmelerin ilerlemesinde önemli katkılar sağlayan bu modeli dönüştürüyor. İhracat, yüksek tasarruf ve yatırımları önceleyen bu ekonomik büyüme modeli, iç tüketim ve yüksek katma değere dayalı üretim modeline dönüşme sürecinde yer alıyor. Bu dönüşüm süreci orta ve uzun vadede Çin'in küresel ekonomideki konumunu etkiliyor. Çin'in ekonomik ilişki içinde olduğu tüm ülkeler gibi Türkiye ile olan ilişkileri için de fırsatlar sunuyor.. Özellikle ABD ve bazı AB ülkeleri ile yaşanan gerilimler, Türkiye'nin alternatif ittifakları değerlendirmesini gerekli kılıyor.

Kuşak ve Yol Girişimi, Türkiye-Çin ilişkileri için önemli fırsatlar sunuyor. Anadolu, Çin Halk Cumhuriyeti topraklarından başlayan İpek Yolu'nun en önemli kavşak noktalarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Bu nedenle Kuşak ve Yol Girişimi her iki ülke için de önemli bir proje. Çin açısından Türkiye, jeostratejik konumu, Kafkasya, Afrika ülkeleri, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile siyasi, tarihi ve kültürel bağlantıları; NATO, AGİT ve CICA gibi uluslararası örgütlere üyeliği nedeniyle önemli bir ülke. Öte yandan, Türkiye açısından bakıldığında, İpek Yolu'nun harekete geçirilmesiyle Çin ile işbirliği yapılması, Çin ile ekonomik ve ticari ilişkilerin geliştirilmesi ve dengelenmesi, daha fazla yatırım ve turist çekilmesi, teknoloji transferi, Orta Asya ile ilişkilerin güçlendirilmesi ve Asya pazarında daha aktif yer alınması için fırsatlar sunuyor.

Türkiye, Kuşak ve Yol Girişimi'nin hayata geçirilmesinde kilit bir rol oynuyor. Konumu itibariyle Asya ve Avrupa arasında bir bağlantı görevi görmesinin yanı sıra, enerji ve su kaynaklarına yakınlığı ve enerji koridorları açısından konumu, Türkiye'yi girişimin en önemli ülkelerinden biri haline getirdi.

Çin'de yıllardır biriken yüksek döviz ve yatırım kapasitesi ile Çin'in yabancı yatırımlara verdiği önem göz önüne alındığında, Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu yatırım ve finansman için Çin öne çıkan bir adres halini alıyor.. Bu noktada Kuşak ve Yol Girişimi'nin Türkiye için önemi daha da artıyor. Ulaşım, lojistik, enerji, altyapı gibi birçok alanda yapılacak yatırımlar bir anlamda Türkiye'nin ihtiyaçları ile örtüşüyor. Yakın zamanda Türk finans sektöründe faaliyet göstermeye başlayan dünyanın en büyük bankalarından ICBC'nin ve Bank of China'nın Türkiye için büyük önem taşıyan dev projeleri finanse etme konusundaki istekliliği, Türkiye'ye yatırım çekmeyi kolaylaştıracak ve daha fazla Çinli şirketin ilgili alanlardaki deneyimlerini Türk pazarlarına aktarmasını sağlayacak. Bu bankaların Türkiye'de faaliyet göstermeye başlamasının ardından Çinli şirket sayısının artması da bu savı destekliyor. Bu bağlamda, gelişmekte olan ülkeler gibi Türkiye'nin de kalkınma sürecinde yabancı yatırımlara ihtiyacı olduğu kesin. Bu süreçte ihtiyaç duyulan doğrudan yabancı yatırımların artırılması için uygulanacak politikalar, gerekli stratejinin oluşturulmasına öncülük edecek.

ABONE OL

EN ÇOK OKUNANLAR