VATAN SAVUNMASI ARTIK SİBER GÜVENLİKLE BAŞLIYOR
Siber Güvenlik Teşkilatı Derneği Başkanı İbrahim Pehlivan, siber güvenliğin artık bir milli bağımsızlık meselesi olduğunu vurgulayarak, "Fiziki sınırımız belli ama manevi sınırımız 2000 kilometre öteden başlıyor. O mesafeden gelebilecek bir füzeyi tespit edemiyorsak vatanı koruyamayız" dedi.

Hakan ÖZBAY
Günümüz dünyasında finanstan enerjiye, sağlıktan ulaşıma kadar tüm kritik altyapıların dijitalleşmesi, hayatı kolaylaştırırken ülkeleri yeni ve karmaşık tehditlerle karşı karşıya bırakıyor. Bu yeni düzende siber güvenlik, ülkeler için en kritik ve öncelikli savunma hatlarından biri haline geldi. Konuyla ilgili kapsamlı değerlendirmelerde bulunan Siber Güvenlik Teşkilatı Derneği Başkanı İbrahim Pehlivan, Türkiye'nin bu alanda attığı adımların önemli olduğunu ancak küresel yarışta öne geçmek için yeterli olmadığını belirterek, geleceğin "siber generallerini" yetiştirmek amacıyla köklü bir eğitim reformunun şart olduğunu dile getirdi.
"YÖN VEREN OLMALIYIZ"
Türkiye'nin teknoloji alanındaki mevcut durumunu, genellikle yurt dışında geliştirilmiş sistemleri "takip eden" ve kullanan bir yapıda olarak nitelendiren Pehlivan, yaşanan bazı kritik güvenlik zafiyetlerinin temel nedenini bu edilgen konuma bağladı. "Zaman zaman 'e-Devlet şifreleri çalındı' gibi eleştirileri duyuyoruz. Eğer siz 2025 yılında ilk defa Siber Güvenlik Mühendisliği bölümü açıyorsanız, bu tür zafiyetleri ve saldırıları normal karşılamanız lazım," diyen Pehlivan, konuyu daha derin bir perspektifle ele aldı: "Bu sistemleri kuranlar, onun her detayını, inceliklerini ve zafiyetlerini de en iyi bilenlerdir. Biz henüz bu teknolojileri öğrenme ve kendi sistemlerimize entegre etme aşamasındayız. Kendi yerli ve milli sistemlerimizi kurup, teknolojiye yön veren bir aktör olmadığımız sürece bu riskler artarak devam edecektir. Asıl yatırım yapmamız ve odaklanmamız gereken kısım da budur."
EĞİTİM İLKOKULDAN BAŞLAMALI
Pehlivan'a göre Türkiye'nin siber güvenlik alanında bir teknoloji tüketicisi olmaktan çıkıp stratejik bir üretici konumuna geçmesinin tek ve en sağlam yolu, toplumun her kesimini kapsayan bir eğitim seferberliğinden geçiyor. Bu yıl 23 üniversitede Siber Güvenlik Mühendisliği bölümlerinin açılmasını "çok başarılı ancak geç kalınmış ve yetersiz bir girişim" olarak değerlendiren Pehlivan, asıl kalıcı çözümün çok daha erken yaşlarda başladığını belirtti: "Bizim savunduğumuz ana tez, bu işin üniversitede veya lisede değil, doğrudan ilkokulda başlamasıdır. Günlük hayatta artık garaj kapımızı, kombimizi, televizyonumuzu, yani 'Nesnelerin İnterneti' dediğimiz akıllı cihazları bilişimle açıyoruz. Bu cihazların her biri bir güvenlik riski barındırıyor. Çocuklarımıza bu temel farkındalığı ve dijital hijyeni ilkokulda vermek zorundayız. Eğer bu sağlam temeli ilkokulda atarsak, lise ve üniversite seviyesine gelen gençlerimiz inanılmaz bir birikim ve vizyonla ilerler. Pendik'teki Siber Güvenlik Lisesi, bu modelin ne kadar başarılı olabileceğinin yaşayan bir kanıtıdır. Orada vatan sevgisiyle kendini bu işe adamış, pırıl pırıl gençler yetişiyor."
"BİZE GENERAL LAZIM"
Türkiye'nin genç ve teknolojiye meraklı nüfusunun bu alanda en büyük avantaj olduğunu ifade eden İbrahim Pehlivan, niceliğin tek başına yeterli olmadığını, önemli olanın bu potansiyel içinden stratejik ve vizyoner beyinleri bulup çıkarmak olduğunu söyledi. Pehlivan, bu durumu çarpıcı bir askeri metaforla açıkladı: "Bizim gençlikten oluşan bilişim ordumuz çok güçlü ve kalabalık. Ancak bu orduyu yönetecek, strateji kuracak, düşmanın bir sonraki hamlesini öngörecek generallere ihtiyacımız var. Biz bu generallerin peşindeyiz. Teknofest ve 1 Milyon Yazılımcı gibi devlet destekli projeler bu yetenekleri tespit etmek için çok değerli. Bizim görevimiz, strateji ve vizyon sahibi bu gençleri bulup onlara 'özel yetenekli' statüsüyle yatırım yapmak ve önlerini açmaktır."
KUANTUM VE UZAY ÇAĞI
Başkan Pehlivan, Türkiye'nin savunma ve teknoloji planlamasını yaparken sadece bugünün tehditlerine değil, 20-30 yıl sonrasının dünyasına da hazırlanması gerektiğini vurguladı. "Beşinci nesil savaş uçağımız geldi ve göklerde uçuyor. Bu büyük bir başarı. Ama biz şimdiden yedinci, sekizinci nesillerin planını, projesini yapmak zorundayız. Bilişimde de durum farksız. Elektriği ve elektroniği çözdük, şimdi yapay zekayı gündemimize aldık. Ancak bizim tezimize göre yapay zekadan sonra Kuantum Çağı, ardından da Uzay Çağı gelecek. Kuantum, bugünün en karmaşık şifrelerini saniyeler içinde kırabilecek bir teknoloji demek. Uzay Çağı ise uyduların ve gezegenler arası iletişimin güvenliğini gerektirecek. Bütün bu geleceğin temeli, bugün bilişime ve siber güvenliğe yapacağımız yatırımla atılacak."
ŞİRKETLER İÇİN MİLLİ SORUMLULUK
2017 yılında birkaç vatansever gönüllüyle kurulan Siber Güvenlik Teşkilatı Derneği'nin bugün 5 binden fazla kayıtlı üyesi ve 15 bin kişilik bir etki ağıyla önemli bir misyon üstlendiğini belirten Pehlivan, sadece kamusal farkındalık yaratmakla kalmayıp özel şirketlere ve holdinglere de kritik danışmanlık hizmetleri verdiklerini açıkladı. Ağ güvenliğinden personel eğitimlerine, sızma testlerinden acil durum müdahale planlarına kadar geniş bir yelpazede, özellikle yerli ve milli yazılımlarla çözümler sunduklarını belirten Pehlivan, "Yaptığımız testler ve yapılandırmalar sonucunda uluslararası standartlarda güvenlik seviyesine ulaşan şirketlere, bir siber saldırı durumunda finansal kayıplarını karşılayacak Veri Kaybı Sigortası da yapabiliyoruz" dedi.
Derneğin finansal prensiplerine de değinen Pehlivan, şirketleri bu milli mücadeleye destek olmaya davet ederek önemli bir formülü paylaştı: "Bizim derdimiz ve önceliğimiz yerli ve millî olanı desteklemek. Şirketler, devlete ödeyecekleri kurumlar vergisinin bir kısmını kanunen derneğimize bağışlayarak vergiden düşebilirler. Bu, ceplerinden ekstra bir para çıkmadan, zaten ödeyecekleri bir vergiyle ülkenin siber geleceğine ve genç yeteneklerin yetişmesine doğrudan yatırım yapmaları için büyük bir fırsattır."