SON DAKİKA

Arktik alev alıyor: Buzlar eriyor, rekabet ısınıyor

Mehmet Babar 11 Tem 2025

Küresel ısınmanın en dramatik sonuçlarından biri, son yirmi yılda Kuzey Kutbu'nda yaşanan hızlı erime süreci oldu. Ancak bu iklimsel kırılma, yalnızca çevre açısından bir alarm değil; aynı zamanda yeni bir enerji ve egemenlik yarışının da başlangıç noktası hâline geldi.

Eriyen buzlar, geçmişte erişilmesi imkânsız olan enerji kaynaklarını açığa çıkarırken; Rusya, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Norveç ve giderek artan şekilde Çin, bu yeni jeopolitik satıh üzerinde konum almaya çalışıyor.

Arktik artık yalnızca kutup ayılarının yaşam alanı değil; enerji stratejilerinin, askeri hesapların ve diplomatik gerilimlerin yeni ekseni konumunda.

Arktik: Buzun altındaki zenginlik

ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu’na (USGS) göre Arktik bölgesi, dünyada hâlen keşfedilmemiş doğalgaz rezervlerinin yaklaşık %30’unu, petrol rezervlerinin ise %13’ünü barındırıyor. Bu oranlar, bölgenin sadece ekolojik değil; aynı zamanda küresel enerji güvenliği açısından da kritik bir alan olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Geçmişte bu rezervlere ulaşmak teknik olarak mümkün değildi. Ancak Arktik deniz buzunun son 20 yılda %40'tan fazlasının erimesi, bu potansiyelin ticari olarak değerlendirilmesini mümkün kıldı. Bu gelişme sadece ekonomik değil; aynı zamanda askeri ve stratejik rekabeti körükleyen bir faktör hâline geldi.

Rusya: Sessiz ama derin bir yayılma

Rusya, Arktik yarışta en hazırlıklı ülke konumunda. 40’tan fazla buz kırıcı gemiyle donattığı Kuzey Buz Denizi kıyılarında, dev LNG projelerini devreye aldı. Yamal LNG ve Arctic LNG 2 gibi projelerle doğalgaz üretimini artıran Moskova, Kuzey Deniz Rotası üzerinden Çin ve Güney Asya’ya enerji ihracatını hedefliyor. Askeri boyutta ise Arktik’teki üslerini modernize eden Rusya, hem hava hem deniz devriyeleriyle bölgedeki fiili varlığını güçlendirdi. Bu adımlar özellikle NATO üyesi olan Norveç ve Kanada için stratejik bir tehdit olarak yorumlanıyor.

ABD’nin kutup dönüşü 

Amerika Birleşik Devletleri ise uzun süre Arktik’i enerji stratejisinde arka plana atmıştı. Ancak Rusya’nın artan varlığı ve Çin’in bölgeye yönelik hamleleri, Washington’u yeniden pozisyon almaya zorladı. Alaska kıyılarındaki enerji rezervleri, ABD'nin bölgedeki en büyük dayanağı. ExxonMobil ve Shell gibi dev şirketler burada yeni sondaj alanları geliştirirken; Pentagon da Arktik’teki savunma altyapısını güçlendirme sürecine girdi. 2023’te yayımlanan ABD Arktik Stratejisi, yalnızca enerji güvenliği değil, çevresel koruma ve diplomatik dengeyi de öne çıkarıyor. Ancak buz kırıcı gemi kapasitesi ve ulaşım altyapısı bakımından ABD hâlâ Rusya’nın gerisinde.

Arktik’te Çin hamlesi 

Çin, Arktik Okyanusu'na kıyısı olmamasına rağmen kendisini “yakın Arktik devleti” olarak tanımlıyor. Özellikle Kuzey Deniz Rotası’nın bir parçası olmak isteyen Pekin, bu hattı “Kutup İpek Yolu” projesine entegre etmeyi hedefliyor. Rusya ile iş birliği içinde Yamal LNG projesine yatırım yapan Çin, bölgede bilimsel araştırma üsleri kurarak hem enerji hem de stratejik pozisyonunu güçlendiriyor. Çin'in Arktik stratejisi, yalnızca enerji değil; aynı zamanda kutup rotalarının küresel ticaretteki payını artırmak üzerine kurulu. Bu nedenle Pekin’in bölgedeki varlığı uzun vadede Washington’u da rahatsız edecek düzeyde büyüyebilir.

Kanada & Norveç: Soğuk dengeler

Kanada, Arktik üzerindeki egemenliğini Kuzeybatı Geçidi üzerinden korumaya çalışıyor. Bu rota üzerindeki mülkiyet iddiaları, zaman zaman ABD ve Avrupa ülkeleriyle diplomatik sürtüşmelere neden oluyor. Kanada, enerji projeleri konusunda daha temkinli davranıyor; çevresel dengeyi ve özellikle yerli halkların (İnuit toplulukları) haklarını gözeten bir yaklaşım izliyor. Örneğin Kanada’daki Wet’suwet’en topluluğu, Coastal GasLink boru hattına karşı protestolar düzenlemiş; federal yetkililerle yaşanan çatışmalar kamuoyunun dikkatini çekmişti. Bu olay, Arktik bölgesinde ekonomik çıkarlarla yerli halk haklarının nasıl çatışabildiğini ortaya koyuyor. Norveç ise NATO’nun kuzey kanadında stratejik bir ülke olarak öne çıkıyor. Barents Denizi’ndeki enerji yatırımları, onu hem ekonomik hem de askeri açıdan bölgede vazgeçilmez bir aktör hâline getiriyor. Rusya ile sınır komşuluğu, Norveç’i hem diplomatik hem de savunma planlamaları açısından kritik bir tampon ülke durumuna getiriyor.

Uluslararası hukukun sınırları ve belirsizlikler

Arktik Okyanusu üzerindeki egemenlik talepleri, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (UNCLOS) çerçevesinde şekilleniyor. Bu sözleşme, kıyı devletlerine kıta sahanlıkları üzerinden doğal kaynak çıkarma hakkı tanır. Ancak kıta sahanlığı sınırlarının tam olarak belirlenmemesi, bölgeyi bir “jeopolitik gri alan”a dönüştürüyor. 2007 yılında Rusya’nın deniz altına titanyum bir bayrak yerleştirerek Kuzey Kutbu’nun kendi kıta sahanlığına ait olduğunu ilan etmesi, Kanada, Danimarka ve ABD tarafından sert diplomatik tepkilerle karşılandı. Bu örnek, Arktik’teki rekabetin yalnızca enerjiyle sınırlı olmadığını, aynı zamanda uluslararası hukuk açısından da kırılgan bir zemin barındırdığını gösteriyor.