SON DAKİKA

Blockchain ile P2P Enerji Devrimi

Mehmet Babar 08 Aðu 2025

Elektrik piyasası uzun yıllar merkezi üretim ve dağıtım yapısıyla şekillendi. Ancak dijitalleşme çağında bu yapı köklü biçimde dönüşüyor.

Dönüşümün merkezinde yalnızca dijital paralarla anılan bir teknoloji değil, enerji sektöründe paradigma değişikliği yaratan bir yapı yer alıyor: Blockchain 

Blokzincir, verilerin merkeziyetsiz biçimde şeffaf ve güvenli bir şekilde saklanmasını sağlayan bir sistem. Kripto paraların ötesinde, bu teknolojinin enerji sektöründeki etkisi özellikle “peer-to-peer” (P2P) enerji ticaretinde kendini gösteriyor. Bu modelde, bireyler arası doğrudan enerji alışverişi mümkün hâle gelirken, geleneksel dağıtım tekellerinin dışında bir paylaşım ağı oluşuyor.

Blockchain, üretici ile tüketici arasındaki aracıları ortadan kaldırarak elektriğin doğrudan satılmasına imkân tanıyor. ABD'nin Brooklyn bölgesindeki “Brooklyn Microgrid” projesi, 2016 yılında başlatıldı ve konutların fazla enerjilerini komşularına doğrudan satabildiği öncü bir uygulama olarak dikkat çekti. Avustralya’da 2018’de devreye alınan Power Ledger sistemiyle benzer bir model kullanıldı. Almanya’da “Enerchain” projesi, 2017 yılında 39 enerji şirketinin katılımıyla test edildi. Çin’de Tsinghua Üniversitesi bünyesindeki mikrogrid uygulamaları hâlen araştırma aşamasında yürütülüyor.

Türkiye’de ise Sabancı Üniversitesi Enerji Teknolojileri Merkezi (EÇEM), blokzincir temelli dağıtık enerji sistemlerinin teknik ve ekonomik etkileri üzerine çeşitli akademik raporlar yayımlıyor. İstanbul ve Ankara’da Boğaziçi Üniversitesi ile EnerjiSA iş birliğiyle yürütülen akıllı sayaç projeleri de bu alandaki altyapı hazırlıklarını destekliyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın 2023 yılı verilerine göre, Türkiye genelinde yaklaşık 6 milyon adet akıllı sayaç kurulmuş durumda. Ayrıca Zorlu Enerji, blockchain tabanlı enerji ticaretine yönelik Ar-Ge faaliyetleri kapsamında “akıllı şebeke” ve “dijital enerji yönetimi” çözümleri geliştirerek, Türkiye’de özel sektörün bu alandaki katkısını somutlaştıran öncü firmalardan biri olarak öne çıkıyor.

Mevzuatın gölgesindeki gelişmeler

Türkiye’de enerji satış ve dağıtımı hâlen EPDK tarafından lisanslandırılan şirketler aracılığıyla yürütülüyor. Mevcut mevzuat, bireysel üreticilerin doğrudan satışına dair net bir çerçeve sunmamaktadır. Bu nedenle, P2P enerji ticareti henüz uygulama alanı bulamamış olsa da, bu alan düzenleyici kurumlar için aynı zamanda bir yenilik fırsatı sunmaktadır.

Avrupa Birliği, 2019’da yürürlüğe giren “Clean Energy for All Europeans” paketi ile P2P enerji ticaretine yasal bir zemin oluşturdu. Bu kapsamda yayımlanan 2019/944 sayılı Elektrik Direktifi, tüketicilerin enerji topluluğu içinde üretici olabilmesini yasal güvenceye bağladı. Almanya, Hollanda ve Fransa’da bu modele entegrasyon sağlayan hukuki çerçeveler oluşturulurken, ABD Enerji Bakanlığı (DOE) ise blokzincir temelli enerji girişimlerine maddi destek sağlamaya başladı. Türkiye’de dijitalleşme sürecine ilişkin hazırlıklar, EPDK’nın 2022’de yayımladığı “Enerji Dönüşüm Raporu” kapsamında ele alınmakta. Bu çabalar, önümüzdeki dönemde yasal çerçevenin şekillenmesine katkı sağlayabilir.

Altyapı ve teşvik eksiklikleri

Blokzincir tabanlı enerji sistemlerinin uygulanabilmesi yalnızca teknolojik değil, aynı zamanda altyapısal ve ekonomik koşullara bağlıdır. Akıllı sayaçların yaygınlaştırılması, yüksek hızlı internet erişimi ve üretim-depolama süreçlerini yönetecek dijital yazılımların geliştirilmesi bu sürecin temel taşlarını oluşturmaktadır. Türkiye’de şehir merkezlerinde bu teknolojiler yaygınlaşmakla birlikte, kırsal bölgelerde hâlâ önemli altyapı eksiklikleri söz konusudur.

Avrupa Birliği, bu tür sistemlerin kurulumu için özel fonlar tahsis etmektedir. Örneğin Horizon 2020 programı, yenilikçi enerji projelerine milyonlarca euro kaynak sağlamıştır. Türkiye’de bu yönde henüz kapsamlı bir sübvansiyon mekanizması oluşturulmamıştır. Ancak vergi muafiyetleri, yatırım teşvikleri ve enerji paylaşımına dayalı hibelerle desteklenmiş bir modelin geliştirilmesi, sistemin yaygınlaşmasını önemli ölçüde kolaylaştırabilir.

Enerji verimliliği ve karbon ayak izi tartışması

Enerji sektöründe verimliliği artırması beklenen blokzincir sistemleri, ironik biçimde yüksek enerji tüketimiyle de gündeme geliyor. Özellikle “proof-of-work” algoritmaları, işlem doğrulamak için yüksek miktarda elektrik kullanmaktadır. Cambridge Bitcoin Electricity Consumption Index’e göre yalnızca Bitcoin ağı yılda yaklaşık 105 TWh enerji tüketmektedir. Bu da Hollanda gibi bir ülkenin yıllık elektrik tüketimine yakındır. Bu nedenle enerji odaklı projelerde, proof-of-stake gibi daha az enerji tüketen algoritmalar tercih edilmeye başlandı. Türkiye’nin enerji ve iklim politikaları, bu teknolojilerin karbon ayak izini de gözeterek şekillendirilmek durumundadır.

YEK-G Sertifikası: Türkiye’nin somut adımı

Blokzincir uygulamaları alanında Türkiye’deki en somut gelişme, EPİAŞ tarafından başlatılan Yenilenebilir Enerji Kaynak Garanti Belgesi (YEK-G) sistemi oldu. Bu sistem, yenilenebilir enerji üretiminin izlenebilirliğini sağlamak amacıyla blokzincir altyapısı kullanıyor. 2022 yılı sonu itibarıyla, sistem üzerinden 1 milyon MWh’den fazla üretim sertifikalandırıldı. 

Her megavat-saat’lik üretim karşılığında dijital sertifikalar oluşturuluyor ve hem üretici hem tüketici bu süreci şeffaf bir şekilde takip edebiliyor. Böylece, yeşil enerji kullanımı yalnızca etik bir tercih değil; aynı zamanda dijital olarak da doğrulanabilir, izlenebilir bir sisteme kavuşuyor.