İran çökertiliyor
BM, 28 Eylül de, İran'a çok geniş kapsamlı ambargo uygulanmasına karar verdi. Bu kararın ilan edilmesinden hemen sonra AB'de ambargoya uyacağını açıkladı.
Hemen akabinde Ankara, cumhurbaşkanlığı kararnamesi yayınlayarak, BM’nin kararının gerektirdiği düzenlemeleri yaptı. Ambargo kapsamındaki İranlı kişi ve şirketlerin mal varlıklarına el koyuldu. İran’la ticaret yapmak imkansız derecesinde zorlaştırıldı.
Bu kararın arka planına kısaca göz atarsak; İran, 2015 yılına, yani nükleer anlaşmayı imzalayana kadar ağır ambargo altındaydı. Ambargo kaldırılınca, İran ekonomik olarak rahatladı. Eğer katlanan gelirler kalkınmaya ve halkın refahını artırmaya harcansaydı, İran bugün çok farklı durumda olurdu. Ama Tahran paraları Şii hilaline gömerek hem Ortadoğu’yu hem de İran’ı felakete sürükledi.
İran’ın finanse ettiği, eğittiği, koruyup kolladığı vesayet güçleriyle başa çıkamayan Arap devletlerinin ve İsrail’in baskılarından bunalan ABD, Trump’ın ilk döneminde nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak çekilerek ambargo uygulamaya başladı. Bu siyaseti yanlış bulan AB ambargoya katılmadı. Daha doğru ifadeyle birkaç körfez ülkesi dışında ambargoya katılan olmadı. Buna rağmen İran ekonomisi süratle kötüleşti.
2015 yılında imzalanan anlaşma, muhatap devletlere, eğer İran anlaşma şartlarına uymazsa, 10. Yıl dolduğunda, kaldırılan ambargoyu yeniden uygulama hakkı tanıyordu. Ama İran, ABD’nin çekilmesine ve tek taraflı ambargo uygulamasına rağmen anlaşmaya uymayı sürdürdüğünden bu hakkın bir karşılığı yoktu ta ki İsrail İran’a saldırana kadar.
İsrail saldırınca İran hazırlanan tuzağa düşerek anlaşmaya uymayacağını deklare etti. Denetçilerin nükleer tesislere erişimlerini yasakladı. Tuzak diyorum zira İsrail’in anlaşmanın 10. Yılının dolmasına üç ay varken saldırması manidar. İsrail’in saldırmasının amaçlarından biri İran’ın nükleer faaliyetlerini geriletmekse diğeri Tahran’ın anlaşmadan çekilmesini ve bu sayede BM ambargosu uygulanmasını sağlamaktı. Zira Rusya ve Çin veto edeceğinden yeni, sıfırdan BM ambargosu koyulması mümkün değildi. (Nükleer anlaşmayı İran kabul ettiği için Çin ve Rusya veto etmemişti.)
BM ambargosunu diğer ambargolarla karıştırmamalıyız. Mesela ABD ve AB, Rusya’ya ambargo uyguluyor. İsteyen ülke katılır, istemeyen katılmaz. ABD ambargoya katılmayan ülkelere de ambargo uygulayabilir. Ona da isteyen ülke katılır, istemeyen katılmaz. Nitekim Türkiye Rusya’ya ambargo uygulamıyor. Ama BM ambargosuna uymak zorunlu. Uymamanın yaptırımları ağır. Ankara bu nedenle hemen harekete geçti.
Haddi zatında Ankara, İran’a uygulanan ambargonun ağırlaşacağının farkındaydı. Bu nedenle Türkmenistan ile doğalgaz anlaşması imzalandı. Türkmenistan’dan İran’a iki tane kısa gaz nakil hattı var. İran, doğu eyaletlerinin gaz ihtiyacını Türkmenlerden satın alıyordu. Basra Körfezinden sınırımıza gelen nakil hattı vasıtasıyla bize gaz satıyordu. Artık gazı bize Türkmenistan satıyor. İran’a geçiş ücreti ödüyor. Bu formülle gaz ticareti ambargo kapsamından çıktı. Üç devlette kar etti. (Gerçekte değişen bir şey yok.)
İran’ın durumu berbat. Petrol ve gaz ülkesinde halk akaryakıt sıkıntısı çekiyor. Evlere gaz verilemiyor. Elektrik dönüşümlü veriliyor. Kuraklık münasebetiyle su yokluğu her geçen gün daha fazla hissediliyor. İki kişiden biri işsiz. Ambargo ağırlaştıkça İran daha da yaşanamaz hale gelecek. Rejim varlığını sürdürmek için önüne koyulan anlaşmayı ya imzalayacak ya da direnecek ki bunun sonu krizin iç savaşa ve devrime dönüşmesi.
İran’ın Batıyla anlaşması ekonomik açıdan lehimize olur. Eğer anlaşmazsa İran’la olan resmi ticaretimiz ve turizm gelirlerimiz azalır, sınır ticaretimiz ve gayrı resmi mal ve para hareketleri artar. Önceki ambargo esnasında, Rıza Zarrap ve Halkbank davasına yol açan faaliyetler yaşanmıştı. Rüşvet hariç tutulursa yapılanlar Türk ekonomisi için faydalıydı. Yalnız BM ambargosu bu kadar aleni ve pervasızca delinmez. Ya delmemek ya da iyi organize olup çok dikkatli hareket etmek lazım. Aksi halde büyük bedel öderiz.
Öngördüğümüz gibi kriz derinleşirse milyonlarca sığınmacı Türkiye ve Azerbaycan’a yönelir. Bu nedenle en kısa sürede İran sınırımızın tamamını yüksek ve dikenli tel içeren bir duvarla kapatmalıyız. Sınır kontrolünde drone ve İHA kullanımını arttırmalıyız. Biden döneminde Amerika’ya günde 20 bin civarında kaçak göçmen geliyordu. Şimdi neredeyse gelmiyor. Trump bu başarıyı, cezaları ve sınır dışı etmeleri artırarak sağladı. Duvar henüz tamamlanmadı ama son teknoloji ürünü İHA’lar kullanılarak sınırlar kontrol altına alındı. Sığınmacılar cezaevlerinde ve cezaevi benzeri kamplarda tutulmaya başlandı. Bizde aynı önlemleri almalıyız.
İran, rejim yıkılırsa, bütünlüğünü korusa bile, Ortadoğu’dan çekilmek zorunda kalır. Orta Asya ve Kafkasya’da daha da silikleşir. Bunlar otomatik olarak Türkiye’nin güçlenmesi demek. İran bölünürse Türk devletlerinin sayısı artar ki bu da güçlenmemiz demek. Bu arada ortaya çıkan yeni devletlerin dünyaya açılacağı en işlek kapı da Türkiye olacaktır.