Ölme Atam
Ölme Atam, ölme ki yaşasın devrimlerin… Ölme ki anlasın herkes … Castro gibi, Che Guevara gibi, Mandela gibi, Gandi gibi… Halkların haklarının savunucusu her devrimci gibi… Biz anladık seni… O yüzden ışık var önümüzde… Bu yüzden bir kez daha, saygı ve minnetle…
COP 27 SESLERİ
Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi, Mısır’da, Şarm El Şeyh’te yine dünyayı bir araya getirdi. Yine açılış konuşmaları çok çarpıcı gerçekleri gözler önüne serdi. Mısır Devlet Başkanı Sisi, son sekiz yılın yüzlerce yıldır yaşanan en sıcak yıllar olduğunu vurguladı. Büyük iklim eylemcisi, eski ABD Başkan yardımcısı Al Gore, biraz daha sertti. “Bu güzel gezegeni çevreleyen atmosferi, bir kanalizasyon gibi kullanmaya devam ediyoruz” dedi. Haklıydı. Tüm kararlar, tüm verilere rağmen, sorumsuz ve zararlı tüketim alışkanlıkları, neredeyse hiç değişmeden devam ediyor. Ve tabii ki söz dönüp dolaşıp yenilenebilir enerji üretimine geldi. Çare, fosil yakıtlardan uzaklaşma kararı ile bulunacak, bu kesin. O nedenle rüzgarımızı, güneşimizi, üç tarafımızı çevreleyen denizlerimizi, en kıymetli enerji kaynağına dönüştürürken oyalanmamak gerekiyor.
+++++++
RAKİBİMİZ AFRİKA, AVANTAJ BİZDE
Al Gore, Afrika kıtasının potansiyeli dünyayı kurtarabilir dedi. Raporlara göre, Afrika’nın güneşi, rüzgarı, tüm dünyanın enerji ihtiyacının yüzde 40’ını karşılayabilir. Bu şahane bilgi, ülkemiz adına hızlı davranma kararlılığına da işaret ediyor. Şöyle ki; Avrupa Birliği 2030 yılı itibariyle, her yıl 10 milyon ton yeşil hidrojen üreteceğini, 10 milyon ton da ithal edeceğini açıkladı. Sadece Almanya, enerji ihtiyacının yüzde 70’ini hidrojenden sağlama hazırlığında. Buna dönük stratejisini açıkladı. Bu ihtiyacı üretmesi, kendi kaynakları ile karşılaması ise imkansız.
Türkiye, bu ihtiyacın yüzde 50’sini karşılamak için potansiyel üretici olabilir. Bu açıklama, bizzat Almanya şansölyesi tarafından yapılmıştı. 27 AB ülkesinin 17’si yeşil hidrojen stratejisini açıkladı. Bu rakam dünyada 70 ülkeye ulaştı. Biz henüz, bu stratejimizi tamamlayamadık. Ama bu arada, birkaç farklı Afrika ülkesi, Almanya ile iyi niyet mektupları imzaladı. Yani, Almanya, Namibya, Gambiya ve Mısır’a, siz yeşil hidrojen üretirseniz, biz sizden alabiliriz, dedi. Yeşil hidrojen, elektriği sürdürülebilir kaynaklardan elde etme mecburiyeti ile üretiliyor. Afrika’nın potansiyeli bizden farklı değil. Kara kıtanın da üç tarafı deniz; su sorunu yok. Ama biz Avrupa’ya yakın değil, Avrupa’nın ta kendisiyiz. Rüzgarımız, güneşimiz kadar değerli bir avantajımız da, insan kaynağımız. Dünya çapında, yetişmiş insan kaynağımız var. Avrupa’nın veri merkezi olabilecek vizyon ve birikim, bir başka avantaj.
O zaman bir an önce kolları sıvamak gerek.
Stratejiyi açıklayıp hayata geçirmek gerek.
Sadece son 2 yıldaki yenilenebilir enerji kapasite artışı, 7 milyar dolardan fazla fayda sağladı. Cari açık, en çok enerji ithalatından kaynaklanıyor. 2021’de en az 7 milyar dolar daha az ithal ettik. Bırakın ithalat azaltmayı, ihracatçı olabiliriz. Sadece hızlı ve kararlı davranmak gerekiyor. Düzenlemeler, yenilenebilir kaynaklara, üretime teşvikler, fonlar artık zorunlu olmuştur. Salt enerji üretimi için verilebilecek lisans yapısı ise, Türkiye’yi en güçlü konumuna getirebilir. Yapabileceklerimizi yapmalıyız. Daha fazla zaman kaybetmeden.
Al Gore, Afrika potansyeli ile vahşi kapitalizme bir kez daha hedef gösterdi. Yüzyıllardır tüm kaynakları sömürülen kara kıta, yenilenebilir enerji için de gözde konumda. İnsani yaklaşımları gölgeleyen bu anlayışa karşı, “Türkiye’nin Yüzyılı” hamlesi, yenilenebilir enerji ile güç kazanacaktır.
*** ***********
ABARTININ SINIRI VAR MI?
Yıllar önce Orhan Pamuk, Nobel edebiyat ödülüne layık görüldüğünde, sınırsız hayranlıkla andığımız bir isim gündeme gelmişti. Biz de şöyle demiştik: ne yani, Pamuk Nobel alıyorsa, Oğuz Atay’a ne verilmeli? Dünyanın uydusu ay mı?..
Elbette abartmıştık ve bunun mübalağa sanatıyla hiç alakası yoktu. Düpedüz abartıydı.
Çok kıymetli bir meslektaşım, hem de yazılarını saygı ve keyifle okuduğumuz Uğur Meleke, Fenerbahçe teknik direktörü Jorge Jesus için büyük bir teşbihte bulundu. Daha doğrusu abartılı bir övgüde…
“Sayın Jesus… İki bin yıl önce yeryüzüne adaşınız inmişti, bu sene de Türk futboluna siz indiniz adeta.”
Alkışlayanı da eleştireni de bol oldu. Sınırsız abartı, mesajını iletmeyi başardı bence. Benim katılmadığım abartı ise, Jesus’un başarılı taktisyenliği övgüleri. Evet, çok başarılı. Ama biraz beklemek gerek… Henüz elde edilen bir sonuç yok.
Nereye varacağını bilmeyen, ulaştığını nasıl anlayabilir?
Biraz sabır.
Yaşananlar, ilk kez karşılaştığımız şeyler değil ama elbette saygıyı hak ediyor…