Şahları Da Vururlar
Ferhan Şensoy'un 1982 yılında yazdığı ve uzun yıllar yönettiği Şahları Da Vururlar adlı oyun, tam 42 yıl sonra yeniden sahnelendi. Geçtiğimiz akşam, Ses Tiyatrosu, hüzün ve alkışlarla ağırladı seyircilerini.
Başlı başına bir tarih olan bu sahne, zamana ve tarihe tanıklık ettiği birçok olayı içinde barındırdı durdu. Sahnede Ferhan Şensoy’un yokluğu kendini hissettirdi.
Oyun, Türk tiyatrosunda önemli bir yere sahip olmasının yanı sıra, politik ve tarihsel konuları içinde barındırdığı için de ayrı bir yere sahip.
İran’da başlayan ‘ayaklanmalar’la birlikte hatırlanan devrim ve değişim süreçlerini görüp öğrenmemiz açısından da oldukça önemli.
Ferhan Şensoy, otobiyografisini yazdığı, ‘Başkaldıran Kurşunkalem’ kitabında bu oyunu yazma sürecini şöyle açıklamıştı: “Yusuf Bakkal’dan çizgili okul defteri aldım. Mevzumuzun konusu: Şahları da vururlar’ yazdım. Altında karakterler listesi; Şah Rıza, Fevziye, Süreyya, Farah Diba, Humeyni, Prens Ali Rıza, Ömer Hayyam. Defteri çantaya atıp derhal sakin bir yerlere gitmek derdindeyim.”
‘Denemeler’ adlı kitabında, oyunu yazdıktan sonra yaşadığı süreci ve tiyatronun en büyük hocalarından Haldun Taner’le buluşmasını, yüreğinin küt küt atmasını yine şu sözlerle anlatmıştı, “Çantamda Şahları da Vururlar dosyası yürüyerek geldim Teşvikiye’den Elmadağ’a. Yüreğim küt küt çarpıyor, sanki sınava gireceğim. Haldun Taner Divan Pub’ın önünde, otel kapısından kaldırıma dek uzanan masalardan birinde oturuyor. İliştim karşısına… Bunun üzerine hoca cevap verir: Oku bakalım oyununu.”
Haldun Taner, oyunu beğenir ve üzerinde birkaç düzenleme yapar, ‘yolun açık olsun’ der. Ferhan Şensoy, yine kendine has tarzı ve mizahıyla, Haldun Taner’in yanından gözyaşlarıyla ayrıldığını söyler:
“Koyverdim dizginlediğim gözyaşlarımı Elmadağ’a, sel aldı. Gondolla döndüm Teşvikiye’ye.”
12 Eylül’den kısa bir süre önce, 18 Mart’ta oyunun prömiyeri yapılır, artık heyecan doruktadır. Ferhan Şensoy, oyunun yazarı olmasının yanı sıra; yönetmeni, oyuncusu, bestecisi ve yapımcısı olarak büyük bir yükü sırtında taşımıştır. Artık bu ‘yük’ seyirciyle buluşacaktır. O dönemde fuar ve kongre salonu olarak kullanılan ve aslen tiyatro olmayan Yapı Endüstri Merkezi’nin salonu seyircilerini ağırladı.
Oyunun gördüğü ilgi üzerine, Ortaoyuncular, Beyoğlu’nda Küçük Sahne’ye taşındı ve 1980’li yılların ortalarına kadar aralıksız olarak sergilendi; 586 kere!
O yıllarda, ‘Sana lazım yedi yedi, o da henüz icat edilmedi’ cümlesi, dillere pelesenk oldu.
Oyunun müzisyenleri arasında yer alan Nejat Yavaşoğulları, Küçük Sahne’deki gösteriler boyunca, askerlik yaptığı Büyükçekmece’den Beyoğlu’na şehirlerarası otobüslerle gelip gittiğini ve oyundan sonra, her akşam, askeri birliğe geri döndüğünü ve bu sayede ‘görevini yerine getirdiğini’ söyler çünkü oyundaki en önemli unsur da müziktir.
Bu vesileyle, Türkiye’nin uzun soluklu üç müzik grubunu bu vesileyle bir araya gelir: Bulutsuzluk Özlemi, MFÖ ve Grup Gündoğarken.
Oyunun gösterim süreci boyunca, yurt içi ve yurt dışından tepkiler gelir, Ferhan Şensoy’un ünü İran’a kadar yayılır. Şensoy, baskılar sonucu 21 gün hapis cezasına mahkûm edilir. Savunmasında; Hacivat Karagöz’den, Türk tarihindeki güldürü geleneklerinden örnekler verir.
Şahları Da Vururlar, 1985 yılına kadar gösterimlere devam eder. Daha sonra gösterimler durur, perde uzun süre kapalı kalır.
Ortaoyuncular, 42 yıl sonra, yarım kalan perdeyi yeniden açtı. Perdenin bir daha kapanmaması ve tiyatronun hep ayakta kalması için, alınan her bilet, verilen büyük bir destek demek.