SON DAKİKA

Türkiye-İsrail silahsız savaşı

7 Ekim'den beri sertleşerek sürmekte olan Türkiye-İsrail mücadelesi, Ortadoğu'daki gelişmelere bağlı olarak form değiştirerek te olsa uzun süre devam edecek gibi gözüküyor. Bu mücadelenin yumuşaması hatta sonlanması ancak İsrail'de yönetimin değişmesiyle mümkün olabilir.

Mücadelenin üç bölgede yoğunlaştığını söyleyebiliriz: Gazze-İran-Suriye. Bugün itibariyle Gazze de İsrail başarılı zira daimi ateşkes sağlanamadı. Katliam durdurulamadı. Gazze yavaş yavaş boşalıyor. Doğal olarak doğum oranları düştü. İmkanı olan Gazze’yi terk ediyor. Yani İsrail, Arap nüfusun azaltılması hedefine ulaşıyor. 

Süreç böyle devam ederse Gazze, Arap ve Müslüman karakterini kaybedecek. Kalıcı ateşkes sağlanır, HAMAS mensupları silah bırakarak sürgüne gider ve Gazze’de güvenliği uluslararası bir güç sağlarsa, İsrail nihai hedefine ulaşamaz. Gazze aynı Bosna ve Kosova gibi devletleşme sürecine girer.

İran’da beraberlik durumu var diyebiliriz ama Ankara bir adım önde. İsrail, İran’a saldırarak ve ABD’nin nükleer tesisleri vurmasını sağlayarak mesafe kazandı. Amerika’nın operasyonun çok sınırlı olması, ateşkes sağlanması ve Beyaz Saray’ın İran’la uzun vadeli bir anlaşma imzalanmasını istemesi Ankara’nın kazanımları. Zira İsrail savaşın devamını istiyor, Amerika’dan yeniden saldırmak için izin koparmaya çalışıyor.

Suriye’de ise Ankara mutlak galip, Tel Aviv mutlak mağlup. Tel Aviv’in amacı Suriye’nin istikrarsızlaşması, mümkünse parçalanmasıydı. Dürzilerin, Nusayrilerin ve Kürtlerin devletleşmesiydi. Oysa Şam, İsrail ve İran tarafından desteklenen isyanları bastırdı. Ambargolar kaldırıldı. ABD, HTŞ’ yi terör örgütleri listesinden çıkardı. Suriye’nin enerji sahalarının işletimini Azerbaycan aldı. Türkiye güneyde de üs kuruyor. 

Tel Aviv, ABD ve Avrupa üstünde lobileri vasıtasıyla baskı kurmasına rağmen Suriye’deki gelişmelere engel olamadı. PKK’ya baskı yapmasına rağmen silah bırakılmasını önleyemedi. PYD-SDG’ yi devletleştiremedi. Tel Aviv, Gazze’de katliam yaparken, Müslümanlara dayanan örgütlerin menfaatleri öyle gerektirse bile onunla birlikte hareket edemeyeceklerini idrak edemiyor. Diyarbakır’da üç yüz bir kişinin katıldığı Filistin mitingleri düzenlenirken, PKK ve SDG isteseler bile İsrail’le ittifak kurabilirler mi? 

İki ülkenin mücadele halinde olduğu ve henüz neticelenmeyen bir konu, koridorlar. İsrail’den geçmesi planlanan Hindistan yolu ile Türkiye’den geçmesi planlanan kalkınma yolu iddialı projeler. Bence her ikisi de gerçekleşebilir. Gerçekleştikleri bölgeleri zenginleştirip, kalkındırırlar. Bununla beraber ilk gerçekleşen projenin daha karlı olacağı ve ikincinin gerçekleşmesini zora sokacağı muhakkak. 

Gazze, İran’la yaşanan savaş, Husiler ve Hizbullah, Hindistan yolunun en büyük handikapları. Bu handikapların hangisi kısa vadede çözülebilir? Çözülse bile ileri de parlamayacağı garanti edilebilir? Aslında sorun bunlar değil. Sorun İsrail’in ta kendisi. İsrail’e kurşun atmamış Suriye’yi dört ay bombaladı İsrail uçakları. İsrail’i yönetenler o kadar fanatik ki ne yapacaklarını kestirmek mümkün değil. İstikrarsızlığın kaynağı bizzat onlar. Diyelim ki Netanyahu ve ekibi gitti. Daha sonra aynı görüştekilerin iktidar olmayacağının garantisi var mı? Netice de bu kadroları destekleyen geniş toplum kesimleri var. 

Vaziyet buyken hiçbir yatırımcı İsrail’e koridor yatırımı yapmaz. Diyelim ki İsrail lobileri kullandı yol, demiryolu yaptırdı, nakil hattı yaptıramaz. Hiçbir devlet bombalanma ihtimali olan bir hatta gaz ve petrol vermez. Geleceğini bu hatlara bağlayamaz. Hindistan yolu projesinin anlaşması imzalandığında, 2006 yılındaki İsrail-Hizbullah savaşından beri bölgede savaş yoktu. 

Kalkınma yolunda iki pürüz vardı. Haşdi Şabi, Irak ordusuna katıldı. PKK silah bırakıyor. Kaldı ki bu örgütler şimdiye kadar Irak’ın ve/veya bölgesel yönetimin gelir kaybına neden olacak eylemler yapmadılar. Mevcut nakil hatlarına saldırmadılar. Büyük bir sürpriz olmazsa Kalkınma Yolunun gerçekleştiğini ve Hindistan yolunun proje olarak kaldığını göreceğiz. İleri de tam istikrar sağlandıktan sonra Suriye, Hindistan yolunda İsrail’in yerini almaya yani Akdeniz limanı olmaya talip olabilir. Böyle bir gelişme Suriye’nin kalkınmasını hızlandırır.

Kalkınma yolunun gerçekleşip, Hindistan yolunun proje olarak kalması Arap dünyasında Türkiye’nin ağırlığını arttırır. İsrail İbrahim anlaşmalarına rağmen istediği pozisyona ulaşamaz. Aslında Netanyahu ve ekibi en büyük zararı İsrail’e veriyorlar. İsrail’in normalleşmesini ve zenginleşmesini önlüyorlar.

Makalenin başlığında İsrail geçiyor ama aslında kastedilen Netanyahu ve ekibi. Türkiye İsrail’i kurulduğu zaman tanıdı. İsrail’in makul hareket ettiği dönemlerde iki devlet dosttu. Türkiye’nin Yahudi, İsrail’in Türkiye kökenli vatandaşları iki ülke arasında köprü görevi görüyorlardı. 

Zalim ve çılgın Natenyahu yönetimi uzun süre devam edemez. İsrail’in normalleşmeye ihtiyacı var. İsrail’in ne nüfusu ne ordusu ne ekonomik durumu ucu bucağı olmayan ve dini kılıf giydirilen hayallerini gerçekleştirmeye yeterli. İsrail normalleştiğinde Türkiye-İsrail ilişkileri ve Ortadoğu normalleşecek ve istikrar sağlanacak.