Yürümek
Sevgi Soysal, Yürümek adlı ilk romanını yazdığında, 34 yaşındaydı. 12 Mart döneminin baskı ortamından kendine düşen payı alan bu roman, yayımlandıktan kısa bir süre sonra yasaklandı ve Sevgi Soysal, TRT'deki görevine son verilerek sürgüne gönderildi. 1970 yılında toplatılan Yürümek, 1974 yılında yeniden basıldı.
Sanat eleştirmenleri, Sevgi Soysal’ın edebiyata yaptığı katkının görmezden gelindiğini ve hak ettiği değerin verilmediğinden bahsederler. Sevgi Soysal’ın; Ankara’yı, kadın erkek ilişkilerini, evlilik kurumunu, toplumsal sorunları, çağdaş ve geleneksel davranış kalıplarını ve değerleri gözlemleyip cesurca yazdığı kitaplar elden ele dolaşıyor.
‘Birden fazla sıfatı hak eden yazar’ olmasının yanı sıra, kendisine ithaf edilen en güzel cümleler şu olmalı: “Bozkırın tükenmeyen papatyalarının, gün ışığına çıkarılmış tutkuların, birlikte yürünen yolların, betondan bir şehre hayat veren direncin yazarı.”
Belki de onu bu kadar değerli kılan, ‘kadın kimliğiyle’ olaylara bakışı ve kimsenin değinmediği konulara korkusuzca yer vermesidir. Başkent Ankara’nın bozuk yolları ve yoksul mahallelerin çarpık yapılaşmaları, delik deşik yollar ve bozkır iklimi, ağaçsız, yeşilsiz sokaklar, yasaklar ve ‘gençlerin kanıyla üstü örtülen betonlar’ kitaplarında belgeli. Bütün bunları bir fotoğrafçı gözüyle anlatmak da yazarın yeteneği…
Yürümek, gündelik hayatın yanı sıra, kadın ve erkeğin ilk gençlik dönemlerinde başına gelenleri ve ‘bir sinek ölür gibi gerçekleşen boşanmaları’ anlatmasıyla da özgün bir içerik; eşi benzeri yok.
İronik bir anlatımla ve yer yer mizaha da varan üslubuyla yazdığı bu kitabın yasaklanma nedeni, ‘genel ahlakı bozduğu’ ve ‘müstehcen’ içerik bulunduğu gerekçesiydi.
Sevgi Soysal, kitabına gelen yasak üzerine yaptığı açıklamada, yüklenen suçun ağırlığını trajik biçimde şöyle anlatmıştı: “Bozkırlar, Karadeniz'deki ölü balıklar, Tirebolu miskinliği, hastane hademelerinin gözünde bir hiç olan yüz binlerin doğumu, amansız ayrık otları, bozuk musluktan akan sular, her şeyden soyutlanması mümkün olmayan mutluluk, tükenmişin üstünde çoğalanlar, nüfus kâğıtlarının, banka ve aile cüzdanlarının yanına bırakılan cümleler, Yürümek, dönüp bakmamak arkaya… Bunlar, bütün bunlar işte, uzayın belirsiz yerlerine ışınlanmış, terk etmişlerdi romanımı. ‘Hayvanlarla cinsi münasebeti övücü nitelikte’ kaldım mı şimdi baş başa?”
Yazarını hapse ve sürgüne ‘gönderen’ Yürümek, sonraki yıllarda TRT Sanat Ödülleri Yarışması Başarı Ödülü’nü kazandırdı. Hayatın garip çelişkisi mi, Türkiye koşulları mı, kıymet bilmemek mi? Adına ne dersek diyelim, hep eksik kalacak.
***
Sürgün ve son yıllar
Sevgi Soysal; Yürümek kitabına atfedilen ‘suç’tan dolayı, 12 Mart mahkemelerinde yargılanır, hapis cezası alır ve 1972 yılında Merkez Cezaevi’ne nakledilir. Behice Boran ve Reşat Nuri Gültekin’in kızı Ela Gültekin koğuş arkadaşlarıdır. Burada iki aylık hapis hayatının ardından Nevşehir’e, oradan da Adana’ya sürgüne gönderilir. Sekiz ay kaldığı sürgünde, sürgünü ve hapis hayatını günlük şeklinde yazar: ‘Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu’ isimli kitap, 1976’da yayımlanır.
Sürgünün ardından yeniden Ankara’ya dönen Sevgi Soysal, hayatının son dönemlerini de burada geçirecektir. 1975 yılında kanser teşhisi koyulan yazar, “Hoş geldin ölüm” adlı kitabını tamamlayamadan, 22 Kasım’da hayatını kaybeder. Geride 9 kitap ve bir tiyatro oyunu bırakır.
Ölüm yıl dönümü vesilesiyle tekrar hatırlamış olalım, Yürümek, hayata farklı bir bakışla bakmak için bir fırsat sunuyor. Sevgi Soysal’ın yaktığı fener hala etrafı aydınlatıyor.