Dolar $
32.48
%-0.18 -0.06
Euro €
34.97
%0.37 0.12
Sterlin £
40.8
%0.29 0.12
Çeyrek Altın
3993.89
%0.91 35.59
SON DAKİKA
EKONOMİ Pazartesi 30 Mayıs 2022 05:20

ENFLASYON YARIM ASIRLIK KRONİK SORUN

Türkiye'de 1950'den 1969 yılına kadar seyreden düşük enflasyon süreci sonrası 1970 yılında 9 lira olan doların 15 liraya sabitlenmesiyle yapılan büyük devalüasyon ve küresel petrol kriziyle başlayan yüksek enflasyon trendi o yıllardan bu yana 2022'ye gelindiğinde kesintiye uğrasa da hızını kesmedi.

Enflasyon yarım  asırlık kronik sorun

Sedat YILMAZ

Türkiye yıllardır içine düştüğü yüksek enflasyon ortamından bir türlü kurtulamıyor. Yarım asırdan fazla zamandır makus bir çizgi gibi ülkenin üzerine yapışan söz konusu durumu ortadan kaldırmanın yolları aranırken enflasyonun Türkiye’yi büyüme, üretim, ihracat ve sürdürülebilir ekonomiden uzaklaştırdığı görülüyor.

1950 Türkiye genel seçimleri ile Türkiye'de 10 yıl sürecek Demokrat Parti iktidarı başladı. Demokrat Parti, devlet temelli bir ekonomi anlayışını terk ederek daha liberal politikalar uyguladı. Bazı ürünler haricinde ithalat büyük ölçüde serbest bırakıldı. Ayrıca ABD kaynaklı düşük faizli krediler ile Marshall yardımları alındı ve piyasaya para arzı artırılarak üretimin ve kalkınmanın artırılması hedeflendi.

İstanbul’da 1950’lerden itibaren emek yoğun ve küçük ölçekli imalat yatırımlarıyla birlikte büyük özel yatırım şirketlerinin oluşturduğu yeni bir kuşak ortaya çıktı. 1950 sonrasında İstanbul’un ulaşım ve enerji başta olmak üzere sanayi için gerekli alt yapı yatırımlarından, kredi ve teşviklerden ve kamu yatırımlarından oldukça önemli pay alması, bu dönemde imalat sanayiinde çok hızlı bir gelişmesine yol açtı.

1950’den itibaren uygulanan maliye ve para politikaları ciddi enflasyon artışına yol açtı ve 1954’ten itibaren ise kalıcı bir enflasyona dönüştü. Enflasyonun kalıcı hale gelmesi, karaborsacılığın artmasına yol açarak mallara erişmede uzun kuyrukların oluşmasına neden oldu. Tekel ürünleri, kağıt, kömür, Sümerbank ürünlerin yüzde yüze varan oranlarda yükseldi.

Ayrıca dış ticaret dengesinin bozulması ülkede döviz darlığına neden oldu. Ekonomik istikrarsızlık Demokrat Parti iktidarına yeni bir ekonomik program uygulamaya mecbur kıldı. 4 Aralık 1958'de alınan ‘İstikrar Kararları’ ile ithalata sınırlamalar getirilerek ithal mallara olan talebin azaltılarak döviz rezervinin artırılması hedeflendi.

Enflasyon tek hanede gidiyor

1960 darbesinden sonra liberal ekonomi politikalarından vazgeçilip ve 1963 yılından itibaren yürürlüğe konulan kalkınma planı sayesinde planlı ve düşük enflasyon dönemi yaşandı.

Türkiye’de enflasyon daha net olarak 1950 yıllarından itibaren gözlenebiliyor. Yarım asırlık çizgide 1951 – 1969 yılları arasında ortalama yüzde 7,2 ile tek haneli seviyede kalan enflasyonda 1970’li yıllarla birlikte önemli bir yükseliş gözlendi.

1960 darbesi sonrası uygulanan kalkınma programıyla yüzde 5’lerde düşük enflasyon dönemi gören Türkiye, 1970 yılında büyük devalüasyon ve 1973 yılındaki küresel petrol kriziyle başlayan yüksek enflasyon trendi o yıllardan bu yana hiç hızını kesmedi.

10 Ağustos 1970 kararları kapsamında ekonomik istikrar kararları uygulamaya geçildi ve Türkiye önemli büyük bir devalüasyon yaşadı. Ekonominin ihtiyaç duyduğu dış finansmanın karşılanamaması sonucu dış kredi temin edebilmek amacıyla ekonomi yönetimi tarafından devalüasyon ilan edildi. 9 Türk lirası karşılığında olan Amerikan doları 15 Türk lirasına sabitlendi. Böylece devalüasyonla birlikte ilk enflasyonist hareket başlamış oldu.

Petrol krizi ve Kıbrıs

15 Ekim 1973’te ise küresel petrol krizi patlak verdi. Petrol İhraç Eden Arap Ülkeleri Birliği (OAPEC), Yom Kippur savaşında ABD başta İsrail ordusunu destekleyen ülkelere petrol vermeyeceğini ve petrol fiyatlarını yükselttiklerini açıkladı.

Gelişmiş ülke sanayileri petrole bağımlı olduğundan söz konusu gelişme, küresel bir krizi ortaya çıkardı. Petrol fiyatları 4 kat artarak 12 dolara yükseldi. 1973 ve 1974 yıllarında batı borsaları çöktü ve bu durum 1929 Büyük Buhran diye bilinen ekonomik krizden bu yana en büyük çöküş oldu. Petrol krizi sadece fiyat açısından değil, ekonomide birçok mekanizmayı da bozdu.

Oluşan küresel petrol krizi Türkiye’de devalüasyondan sonra enflasyonu yukarı çeken ikinci büyük etken olarak tarihe geçti. 1973 ve 1974 yıllarında Kıbrıs Barış Harekatı ve Türkiye’ye Batı tarafından uygulanan ekonomik ambargolar da enflasyonu yükseltti.

Devalüasyonla başlayıp 2001 ekonomik krizi dahil, AK Parti’nin iktidarına kadar olan bölümde gelişen olaylar enflasyonu ortalama yüzde 47,8 oranına çıkardı.

1994’te yüzde 125,5’i gördük

İthal ikame programının uygulandığı 1970 – 1980 arası 5 yıllık kalkınma planlarının işe yaramadığı dönemde, darbeye giden süreç dahil siyasi istikrarsızlık, güven sorunları, kamu açıklarının Merkez Bankası kaynaklarından karşılanması ve döviz ihtiyacının yüksek seviyede seyri sebebiyle enflasyon 1994 yılında yüzde 125,5’e kadar yükseldi. 1994 yılındaki devalüasyon da enflasyonu yükselten etkenlerin başında geldi. Özellikle 1990’lı yıllarda (1990-1999) enflasyon yılda ortalama yüzde 76.7 ile çok yüksek seviyelere ulaştı.

1999 Marmara depreminin de tetiklediği 2001 ekonomik krizi ve seçimlerin yapılacağı 2002 seçimlerine kadar siyasi krizlerin devamıyla kaotik bir süreç yaşandı. 2003 yılında yüzde 18’ler civarındaki enflasyon AK Parti’nin iktidara gelmesiyle inişe geçti. 2004-2015 yılları arasında ortalama enflasyon yılda ortalama yüzde 8,3 olarak gerçekleşmiştir. Bu oran 1951-1969 dönemindeki ortalama enflasyon oranı olan yüzde 7,2’ye yakın olması dikkat çekti.

Tekrar çift haneye döndü

2011 yılındaki yüzde 10,45’lik enflasyondan sonra 2016’ya kadar tek haneli rakamlarla devam eden oranlar 2017 yılından itibaren yeniden çift haneli rakamlara dönüşmeye başladı. Yılsonu itibariyle 2017’de yüzde 11,92, 2018’e yüzde 20,3, 2019’da yüzde 11,84, 2020’de yüzde 14,6 ve 2021 yılında yüzde 36,08’i gören enflasyon 2022 yılında ise adeta patladı.

2017’den itibaren iç siyasete yönelik sorunlar, ülkelerin korumacı politikaları, kuraklık, jeopolik krizler, pandemi ve sonrası oluşan yüksek talep ve tedarik zincirinin kopması sebebiyle oluşan arz eksikliği ile enerji, gıda ve emtiada yükselen fiyatlar, para politikalarında kısa dönemli değişimler, kurun aşırı değer kazanması, faizlerin yükselmesi ve en son bu yılın Şubat ayında başlayan Rusya – Ukrayna savaşı enflasyona zirve yaptırdı.

2022 Ocak ayında TÜFE yüzde 48,7’ye, Şubat’ta yüzde 54,4’e, Mart’ta yüzde 61,1’e ve Nisan ayında yüzde 69,97’ye yükseldi. Beklentilere göre enflasyonun Mayıs’ta yüzde 74-75’e, Haziran’da da yüzde 80’lere ulaşacak.

Enflasyonda büyüme trendi

Devletin bütçe açıklarını kapatma noktasında parasallaşmaya daha çok bel bağlaması sonucunda ortalama enflasyon oranı 1988-2001 sürecinde ortalama yüzde 72,8 olarak gerçekleşti. Bu dönemde yaşanan 5 ekonomik krizin etkisiyle (1988-1989, 1991, 1994, 1999, 2001) ortalama ekonomik büyüme ancak yüzde 3,5 oldu.

1980’lerin başında Türkiye dünyadaki birçok ülkede olduğu gibi, neoliberal bir dönüşüm yaşayarak ithal ikameci politikayı terk etti ve kurumsal altyapıyı hazırlayıp geliştirmeden dış ticareti ve finansı serbestleştirdi. Bunun neticesinde Türkiye finansal krizlere çok açık hale geldi. 15 yıllık süreçte yaşanan 5 ekonomik krizin arkasında daha çok bu durum olduğu gözleniyor. Türkiye’nin gerekli finansal ve ekonomik altyapıyı kurmasıyla birlikte 2001 sonrası dönemde Türkiye kaynaklı hiçbir ekonomik krizin yaşanmamış olması ise bu görüşü destekliyor.

Ekonomi ve sosyal etkisi

Enflasyonun yüksek olması Türk lirasının değerinin azalmasına neden olduğundan özellikle ücretli kesim tasarruflarını döviz ve altın gibi başka alanlarda tutuyor. Yüksek enflasyon ortamında yatırım maliyetlerini hesaplamak güçleşeceğinden yatırımcılar riske girmek yerine daha güvenilir yatırım araçlarına yöneliyor.

Enflasyonla birlikte gelir dağılımı üzerindeki bozulmanın bir sonucu olarak özellikle kendini koruma şansı az olan sabit gelirli çalışan kesimin üzerindeki ekonomik baskı artıyor ve halk giderek yoksullaşıyor.

Vatandaşın bugünü ve geleceği için duyduğu güven duygusunu zedeleyerek belirsizlik ortamı oluşturan enflasyon aynı zamanda tüm toplum kesimlerini ve bireyleri tahrip edebilme gücüne sahip bulunuyor.

Kişilerin çalışarak elde ettiği gelir ve tasarrufların beklenen satın alma gücünü sağlamadığını gören insanlarda güven duygusu azaltan enflasyon, alın terinin yerine kısa ve kolay yoldan para kazanmaya ilgi artırdığı, bu durumun tüm sosyal ve ekonomik ilişkileri etkileyerek bireyler arasında ahlaki olmayan davranışların yaygınlaşmasına neden olduğu gözleniyor.

Hâlâ enflasyonu konuşuyoruz

1993 - 2001 arası İSO Başkanlığı ve 2001 – 2009 yılları arası İSO Meclis Başkanlığı görevini yürüten Hüsamettin Kavi, İSO Sanayi Dergisi’ne verdiği röportajda, “Göreve geldiğimizde bir numaralı problemimiz bugünkü gibi enflasyondu. O tarihte enflasyon Türkiye’nin en büyük sorunuydu. Enflasyonun ekonomiye ve sanayiye yarattığı en büyük etki, maliyet yapamıyor olmanızdır. Üç gün sonra fiyatınızın ne olacağını öngöremediğiniz için malı nasıl satacağınızı da bilemezsiniz. Maliyet olmadan satış fiyatı olmaz ki! Enflasyonla bu yükselen faiz oranlarıyla beraber finansman kaynaklarınız da daralır. Zaten ikinci sorununuz da kaynak sorunumuzu gidermekti” dedi.

Türkiye’nin tekrar enflasyon trendine girdiğini vurgulayan Hüsamettin Kavi, “70’lerde de enflasyonu konuşuyorduk. 90’ların başında da konuşuyorduk. 2022 seçiminden sonra ak parti iktidara geldikten bir müddet sonra faiz de enflasyon da düşmeye başladı. Ancak uygulanan ekonomik model sürdürülebilir değildi. Aradan geçen 20 sene sonra tekrar aynı trendin içine girmiş olduk. Türk halkını enflasyon fakirleştirir. Kesin olan da budur. Enflasyonda beraber ekonomik gelime, büyüme, üretim, ihracat artışı, sürdürülebilir bir yapıdan uzaklaşır. Bugün geldiğimiz noktada ihracat kurlar nedeniyle artıyor ama yarının ne olacağını kestirmek oldukça güç” ifadelerini kullandı.

ABONE OL