Dolar $
32.42
%-0.32 -0.1
Euro €
34.96
%-0.34 -0.12
Sterlin £
40.51
%-0.75 -0.3
Çeyrek Altın
4092.28
%0.61 24.65
SON DAKİKA
EKONOMİ Perşembe 09 Haziran 2022 02:38

FİYAT ARTIŞLARI SÜRECEK DAR GELİRLİYİ KORUYUN!

Dünyada enerji ve gıdadan beslenen enflasyonda yükseliş tüm hızıyla sürerken Uluslararası Para Fonu (IMF) ülkelere çağrıda bulunarak hükümetlerin fiyat artışlarını durdurmaya çalışmamalarını, bunun aksine yoksul ve kırılgan kesimlerin korunmasıyla ilgili politikalar geliştirmeleri gerektiğini bildirdi.

Fiyat artışları sürecek  dar gelirliyi koruyun!

Sedat YILMAZ

Kovid 19 salgını öncesi devletlerin dış ticarette korumacılığı ile başlayan, küresel salgınla devam eden ve Rusya – Ukrayna savaşıyla zirveye çıkan enerji, gıda ve emtia kaynaklı fiyat artışları bütün ülkelerde enflasyonları zirvelere taşıyor. Ekonomisi kırılgan ülkelerin daha fazla etkilendiği ve fiyat artışlarının hız kesmediği dünyada insanlar geçim sıkıntısının yanında belirsizlik yaşıyor.

Küresel olarak yükselen enflasyon ve artan yoksulluk üzerine Uluslararası Para Fonu (IMF) devletleri ikaz eden hassas bir rapor yayımladı. 7 Haziran 2022 tarihli raporda, dünyada enerji ve gıdadan beslenen enflasyonda yükselişin tüm hızıyla sürdüğü, hükümetlerin fiyat artışlarını durdurma yerine yoksul ve kırılgan dar gelirli kesimlerin korunmasıyla ilgili politikalar geliştirmeleri istendi.  

Gıda güvenliğinin giderek zorlaştığı dünyada uygun fiyatla temel gıda maddelerine erişimin sağlanması gerektiği belirtilen IMF raporunda, hükümetlerin vergi indirimleri veya devlet yardımları değil, mutlaka dar gelirli kesimlere direkt nakit transferi yapılması veya yoksul kesimlerin hayatiyetini sürdüreceği ortamların oluşturulması gereğine vurgu yapıldı.

Savunmasız insanlar korunmalı

IMF raporunda, dünyanın dört bir yanındaki ülkelerin artan gıda ve enerji fiyatlarını kontrol etmeye çalışmaktan vazgeçmeleri, ancak en savunmasız insanları korumayı ve en yoksulların desteklenmesini sağlamayı hedeflemeleri gerektiği kaydedildi.

Hükümetlerin ülkelerinde yerel fiyatların uluslararası fiyatları takip etmesine izin vermesi gerektiğini ve fiyatları baskılamaya çalışmaması istenen raporda, fiyatları düşük tutma çabalarının ulusal bütçeler için maliyetli olduğu ve enerji üzerindeki yüksek fiyatların enerjinin daha verimli kullanımını ve yenilenebilir enerjiye yatırımları teşvik etmesi gerekirken, daha yüksek gıda fiyatlarının daha fazla tarımsal üretimi teşvik etmesi gerektiği belirtildi.

IMF raporunda, evrensel vergi indirimleri veya sübvansiyonlar yerine düşük gelirli gruplara veya diğer hedeflenen araçlara doğrudan nakit transferlerinin kullanılmasını önererek, “Özellikle gıda güvenliğinin bir endişe kaynağı olduğu durumlarda, temel ihtiyaç maddelerine uygun fiyatlı erişimin sağlanmasına öncelik verilmesi gerekir. Mevcut enerji veya gıda sübvansiyonlarına sahip ülkeler, orta vadede sübvansiyonları kaldırmayı taahhüt ederken, uluslararası fiyatlardan perakende fiyatlara kademeli olarak geçmeli” ifadesi kullanıldı.

Fazla kârlar vergilendirilmeli

Küresel gıda fiyatlarının Mart ayındaki rekor seviyelerden biraz düşerken, Ukrayna’daki savaşın enflasyonlara güçlü bir şekilde yansıdığı kaydedilen raporda, “Söz konusu durum petrol, gaz ve buğday gibi gıda maddelerinin fiyatlarını artırıyor. Bu, dünyanın dört bir yanındaki insanlar için hayatı zorlaştırıyor. Aynı zamanda yükselen fiyatların tam etkisinin yerel tüketicilere geçmesini önlemek için sübvansiyonlar kullanmaya çalışan ulusal hükümetler için maliyetleri yükseltiyor” denildi.

IMF raporunda ilgi çekici bir ifadeye de rastlandı. Raporda, İngiltere gibi bazı ülkelerde tartışılan enerji şirketleri üzerindeki geçici beklenmedik vergiler yerine, ülkelerde enflasyonist ortamda çok fazla kâr eden firmaların kalıcı olarak vergilendirilmeleri gerektiği dile getirildi. Raporda, “Yatırımcıların ihtiyaç duyduğu getiriyi aşan ekonomik rantlar olarak tanımladığı fazla kârlar üzerindeki bir vergi, sosyal uyumu teşvik edecek ve sosyal dengeyi korumaya destek verecek Aynı zamanda uygulama devletlerin önemli bir gelir kaynağı haline gelecek” ifadeleri kullanıldı.

Dış ticarette korumacılık yapmayın

IMF raporunda ülkelerin ihracat kısıtlamaları yapmamalarını, korumacılık yapıldığı takdirde küresel gıda güvenliğinin ciddi zarar göreceği belirtilirken, özellikle korumacılık küresel pazarda önemli bir paya sahip ülkeler tarafından uygulandığında daha fazla fiyat baskısını artırabileceği savunuldu.

Hindistan’ın gıda güvenliğini korumak ve fiyatları kontrol etmek için Mayıs ayında buğday ihracatını belli bir seviyede yasakladığına dikkat çekilen raporda, ihracat yasaklarının yurtiçi fiyatları stabilize etmesine rağmen, uluslararası fiyatları artırdığı ve kaçakçılığı teşvik edip daha fazla üretime yönelik teşvikleri azaltabileceği öngörüsü yapıldı.

Enflasyonda satın alma gücü düşer

IMF Finans Departmanı Bölüm Başkan Yardımcısı Ceyda Öner, IMF sitesindeki yazısında, uzun süreli yüksek enflasyon dönemlerinin genellikle gevşek para politikalarının sonucu olduğunu, neticede satın alma gücünün düştüğünü ve fiyatların yükseldiğini bildirdi.

Hane halkının cari parayla elde ettiği nominal gelirin fiyatlar kadar artmadığı sürece daha az satın alabileceği bir ortamın doğduğunu belirten Öner, “Dolayısıyla enflasyonist ortamlarda hane halkının satın alma gücü veya reel gelirleri düşüyor. Zaten gelir hayat standardının bir temsilcisi. Gerçek gelirler yükseldiğinde de hayat standardı yükseliyor” dedi.

Enflasyonda ticareti yapılan emtianın fiyatlarının her gün dahi değişebileceğini ve yapışkan hale gelebileceğini dile getiren Ceyda Öner, “Enflasyonist bir ortamda, eşit olmayan bir şekilde yükselen fiyatlar, bazı tüketicilerin satın alma gücünü kaçınılmaz olarak azaltır. Reel gelirdeki bu erozyon, enflasyonun en büyük maliyeti olarak ortaya çıkar” bilgisini verdi.

Enflasyon gelir dengesini bozar

Enflasyonun alıcıları ve ödeyenleri için zaman içinde satın alma gücünü de bozabileceğine dikkat çeken Öner, “Enflasyon düşük ve öngörülebilir ise, fiyat ayarlama sözleşmelerinde ve faiz oranlarında yakalanması daha kolaydır ve bozucu etkisi az olur” dedi.

Fiyatların gelecekte biraz daha yüksek olacağını öngörmenin tüketicileri daha erken satın alma konusunda teşvik ettiğini ve bu da ekonomik aktiviteyi artırdığını belirten Ceyda Öner,  Birçok merkez bankacısı, enflasyon hedeflemesi adı verilen bir politika olan düşük ve istikrarlı enflasyonu korumayı birincil politika hedefi haline getirdi. Merkez bankacıları, enflasyon düşürme aracı olarak enflasyon beklentilerini etkileme yeteneklerine giderek daha fazla güveniyorlar. Politika yapıcılar, beklentileri ve sözleşmelerin yerleşik enflasyon bileşenini etkilemeyi umarak, enflasyonu düşürmek için ekonomik aktiviteyi geçici olarak düşük tutma niyetlerini duyuruyor. Merkez bankalarının kredibilitesi ne kadar yüksek olursa, açıklamalarının enflasyon beklentileri üzerindeki etkisi o kadar büyük olur” ifadelerini kullandı.

Enflasyon ataletine dikkat

Ekonominin arz veya talep tarafındaki baskıların da enflasyonist ortam oluşturabileceğini belirten Ceyda Öner, doğal afetler gibi üretimi kesintiye uğratan veya yüksek petrol fiyatları gibi üretim maliyetlerini artıran arz şokları, genel arzı azaltabileceğini ve fiyat artışlarının itici gücü arzın kesintiye uğramasından kaynaklandığı maliyetleri artırıcı enflasyona yol açabileceğini bildirdi.

Enflasyonun belirlenmesinde beklentilerin önemli bir rol oynadığına işaret eden Ceyda Öner,  “İnsanlar veya firmalar daha yüksek fiyatlar öngörüyorlarsa, bu beklentileri ücret müzakerelerine ve sözleşmeye bağlı fiyat ayarlamalarına (otomatik kira artışları gibi) inşa ederler. Bu davranış, bir sonraki dönemin enflasyonunu kısmen belirler. Sözleşmeler uygulandığında ve ücretler veya fiyatlar üzerinde anlaşmaya varıldığı gibi yükseldiğinde, beklentiler kendiliğinden gerçekleşir. Böylece insanlar beklentilerini yakın geçmişe dayandırdıkları ölçüde, enflasyon zaman içinde benzer bir seyir izler ve bu da enflasyon ataletine neden olur” bilgisini verdi.

Enflasyonun nedeni iyi araştırılmalı

Enflasyonu düşürmeyi amaçlayan doğru dezenflasyonist politikaların, enflasyonun nedenlerine bağlı olduğunu, ekonomi aşırı ısınmışsa, merkez bankaları -fiyat istikrarını sağlamaya kararlılarsa- genellikle faiz oranlarını yükselterek toplam talebi dizginleyen daraltıcı politikalar uyguladıklarının altını çizen Ceyda Öner, “Bazı merkez bankacıları ise değişen derecelerde başarı ile döviz kurunu sabitleyerek parasal disiplini empoze etmeyi seçer. Para biriminin değerini başka bir para biriminin değerine ve dolayısıyla para politikasını başka bir ülkeninkine bağlar. Ancak, enflasyonun yurtiçi gelişmelerden ziyade küresel gelişmelerden kaynaklandığı durumlarda, bu tür politikalar yardımcı olmayabilir” dedi.

Yüksek enflasyonun ekonomiye zarar verse de deflasyon veya düşen fiyatların istenmediğini vurgulayan Ceyda Öner, “Ekonomi için bu, daha az ekonomik faaliyet, üreticiler tarafından daha az gelir ve daha düşük ekonomik büyüme anlamına gelir. Japonya, büyük ölçüde deflasyon nedeniyle, uzun bir ekonomik büyüme döneminin neredeyse hiç olmadığı bir ülkedir. 2007 yılında başlayan küresel mali kriz sırasında deflasyonu önlemek, ABD Merkez Bankası’nın  (FED) ve dünyadaki diğer merkez bankalarının uzun süre faiz oranlarını düşük tutmasının ve finansal sistemlerin bol likiditeye sahip olmasını sağlamak için başka para politikaları oluşturmasının nedenlerinden biri olarak göze çarpar” değerlendirmesini yaptı.

ABONE OL