SON DAKİKA
Turizm Pazar 18 Mayıs 2025 02:45

KAZABLANKA'NIN MELODİSİ

Afrika kıtasına seyahat etmek beni her zaman çok ayrı heyecanlandırır. Kuzey Afrika ise, bambaşka duygular içine alır beni. Gelin bu hafta beni çok duygulandıran Kazablanka kentine birlikte gidelim

Kazablanka'nın melodisi

Deniz DİKMEN

Kazablanka, Fas’ın batısında bulunuyor ve ülkenin en büyük kenti. Şehir, Atlas Okyanusu kıyısında konumlanan bir liman kenti ve 4 milyona yakın bir nüfusa sahip.

Popülasyonunda yer alan Arap, Berberi, Avrupalı ve Afrika kökenli insanlar bulunduğundan karma bir kültüre sahip ve bu karma kültür kendini kentin tarihinde, mimarisinde ve mutfağında, her yerinde gösteriyor. Kazablanka aslında 12’nci yüzyılda bir Berberi köyüydü ve 15’inci yüzyıla doğru korsanların önemli bir yuvası haline gelmişti.16’ıncı yüzyılda Portekizliler burada bir yerleşim kurup adını Casa Branca koydular ancak bu yerleşim 18’inci yüzyılda bir depremde yerle bir oldu.19’uncu yüzyıla doğru ise, Sultan Sidi Muhammed bin Abdullah’ın kararıyla kent tekrar inşa edildi. Bu sefer İspanyol tüccarlar ve Avrupalılar buraya yerleşmeye başladı ve kente ‘Casablanca’ ismini verdi.

Kazablanka Latince ‘Casa Blanca’ kelimelerinden gelir ve ‘beyaz ev’ anlamındadır ve eski medinenin içinde bulunan beyaz badanalı evlere işaret eder.1907 yılında ise Fransızlar Kazablanka’yı işgal eder (1912-1956) ve kent o dönem aynı anlamı taşıyan ‘Maison Blanche’ olarak anılmaya başlar. Fransız yönetimi altında yarım asır boyunca kent büyük bir gelişim gösterir ve Fas’ın en büyük limanı ve ekonomik merkezi konumuna gelir.

Günümüze dönecek olursak, bir gemi seyahatindeyiz ve rotamızda Kuzey Afrika’da Kazablanka var. Heyecanlıyız, filmlere ve tarihte birçok hikayeye konu olmuş Kazablanka ve 1 saatlik uzaklıkta bulunan Rabat kentini göreceğiz. Çok heyecanlıyım çünkü Fas’ın renkliliğini çok seviyorum ve deneyimlemek çok güzel olacak, biliyorum.

casa-2

Bambaşka bir dünyanın kapıları açılıyor

Kazablanka deyince benim için bambaşka bir dünyanın ve hayallerin kapıları açılıyor ve çok heyecan duyuyorum. ‘Kazablanka’ filmini bilmeyen yoktur herhalde. 1942 Hollywood yapımı ve dönemin meşhur artistleri Amerikalı aktör Humphrey Bogart ve İsveçli aktris İngrid Bergman’ın oynadığı Kazablanka kenti ile özdeşleşen ve ünlenen o meşhur sinema filmi. Bu romantik drama filmi II Dünya Savaşı sırasında çekilmiş ve o dönemi anlatan bir film. Filmde1941 yılında Amerikalı bir göçmen olan Rick Blaine (Humphrey Bogart) Kazablanka kentinde bir gece kulübü ve kumarhane sahibidir. Gece kulübünün ismi ‘Rick’s Cafe Americain’dir... Bu kulübün müşterileri arasında Amerika’ya göç etmeye çalışan Fransızlar ve Alman Nazi baskısından kaçanlar ve aynı zamanda onları avlamaya çalışanlar bulunur. Rick tarafsız gibi görünse de Etiyopya’ya 1935 yılında silah kaçırmış ve İspanya İç Savaşı’nda Sadıklar tarafında savaşa katılmıştır. Film’de Rick’in bir kadına (Bergman) olan aşkı ile Nazilere karşı mücadele veren direnişçi kocasının Kazablanka’dan kaçmasına yardımı anlatılır. Filmde çok güzel bir oyun sergileyen Bogart ve Bergman’ı unutmak mümkün değil. Oyuncuların asaletleri, dönemin olağanüstü zarif kostümleri, sahneleri, filmde Rick’in gizemli kafesinin ambiyansı ve meşhur piyanosu, çalan melodiler, filmin hikayesi ve dönemin tarihi birbirine harmanlanınca unutulmaz bir yapıt ortaya çıkmış.

casa-4

Fas’ın ekonomik merkezi

Humphrey Bogart’ı sevgili babama çok benzettiğim için de çok ayrı severim. Babacığım da aynı dönemde yaşadığı için, her zaman Amerikan barlarda dönem müziklerini, özellikle jazz ve blues, dinlemeyi çok severdi. O dönem giydiği şık kıyafetler Bogart’ın giydiği tarz kıyafetler ile aynıydı. Bakışlar, tavırlar bile aynı ve muhtemelen bu nedenle bu aktör beni her daim çok etkilemiştir. Kazablanka deyince doğrudan aklıma gelen bu düşünceler ve sımsıcak duygular oluyor. Ben de Casablanca filmindeki ünlü "Play it again, Sam" repliğinden yola çıkarak, bir daha gitsem keşke diyorum. 

Gemimizden iniyoruz ve kenti gezmeye başlıyoruz. Daha karaya ayak basar basmaz Kuzey Afrika’nın insanları ve havası çevremizi sarıyor. Hava oldukça sıcak. Kazablanka Fas’ın diğer renkli ve çok alımlı eski kentlerine göre daha modern bir kent. Burası Fas’ın ekonomik merkezi ve sahil şeridi ile ünlü. Çünkü, Afrika’nın en uzun sahil şeritlerinden bir tanesi burası.

Fas bildiğiniz üzere geleneksel el sanatları ile çok meşhurdur. Bu nedenle bu kentin çarşılarında güzel alışverişler yapabilirsiniz. Eski Medine’nin sokaklarında kaybolup karış karış gezip dükkanlarda deri işleri, halılar, seramik ve yöresel el işi sanat ürünleri için pazarlıklar yapabilirsiniz. Özellikle, zellij tipi el kesimi rengarenk fayanslar çok güzel hediyelik eşya olabilir. Bu nedenle buraları keşfetmenizde fayda var. Kentin yeni medine kısmı ise, 1930 lu yıllarda inşa edilmiş ve bu bölgede modern dükkanlar ile geleneksel tezgahlarda yapılan eşyalarla harmanlanmış. Habous Zeytin Pazarı’nda, zeytin ve Fas mutfağının kişniş, tarçın ve kimyon gibi meşhur baharatlarından alabilirsiniz. Diğer yandan tarihi balık pazarını ziyaret edip, ızgara balık veya deniz ürünleri tadabilirsiniz. Güzel bir sanat mahallesi olan Gauthier’de ise, güzel sanat eserleri alabilirsiniz. Kenti gezerken bir çok yerde Fransızlardan miras kalan 1950 yıllarına ait Art Deco mimarisi ile karşılaşacaksınız. Kentin bazı mahalleleri Kazablanka için tipik olan bu mimari tarzın stilini yansıtmaktadır.

casa-5

Begonvilleler ve dev palmiye ağaçları

Cinema Rialto binası, yeni medine, Villa des Arts, eski Fransız Katolik Sacre Coeur Katedrali Kazablanka’da Art Deco tarzını yansıtan başlıca örnekleridir. Yerel mimari ile harmanlanan bu mimari tarza ise ‘Mauresque’ veya ‘Neo Moorish’ denir. Bu tarzın önde gelen örnekleri mesela, 1917 yapımı Muhammed V Bulvarı’nda bulunan Merkez Pazardır. Bu merkez pazarın mimarisinde birer kraliyet şehri olan Marakeş, Rabat, Fes ve Meknetes’in esintilerini göreceksiniz. Kazablanka’nın kuşkusuz en güzel binalarından bir tanesi de muhteşem zellij fayans süslemeleri, enfes kemerleri ve muhteşem ahşap tavan süslemeleriyle ‘Mahkama du Pacha’dır. (Paşa’nın adliyesi) Gauthier ve Mers Sultan mahallelerinde de ‘Mauresque’ tarzını görebilirsiniz.

Kazablanka’nın merkezinde Place des Nationes Unies veya namı diğer Muhammed V Meydanı’nda kentin meşhur saat kulesini ve merkez çeşmesini göreceksiniz. Burası mükemmel bir buluşma noktasıdır. Çevrede bulunan Prefektörlük binası (kilise yapılarında idari bölüm veya alt bölüm demek) Bank Al-Maghrib, Wilaya, Charles de Foucauld Tiyatrosu ve Fransız Konsolosluğu binaları da çok güzel eserler. Kenti süsleyen begonvilleler ve dev palmiye ağaçları ise Kazablanka’ya ayrı bir güzellik katıyor.

casa-3

II Hassan Cami

Kazablanka’da ayrıca bir Musevi mahallesi de bulunmaktadır. Bu mahallede koşer yani Yahudi geleneğine uygun pastaneler, restoranlar, bir Musevi okulu ve sinagoglar bulunur. Bir zamanlar Kazablanka’da bulunan 60 tane sinagogdan günümüzde sadece 30 tanesi ayakta kalabilmiş ve en güzel sinagogun ise en büyük ve aktif olarak kullanılan Temple Beth-El olduğu söylenir.

Kenti geziyoruz ve akşamüstü deniz kıyısındaki Kazablanka’nın ikonik yapısı olan II Hassan Cami’ye varıyoruz. Bu cami 100.000 kişilik kapasitesi ve dünyanın en büyük minaresi ile dünyanın en büyük ve görkemli camilerinden bir tanesi. Camiinin gerek içindeki ve dışındaki görkemli süslemeler, gerek deniz kıyısındaki çok özel konumu, gerekse 200 metre olduğu söylenen minareleri bu camiye büyük bir ihtişam katıyor. II Hassan Camii’nin içinde ayrıca Fas tarihini anlatan bir müze ve büyük bir İslam kütüphanesi bulunuyor.

Gün boyu bu kentte güzel yürüyüşler yapıyoruz. Kazablanka kentini dünyaca meşhur eden filmdeki ‘Rick’s Cafe’nin önünden geçiyoruz. Arzu eden misafirler burada en iyi cin barlarından birinin keyfini çıkarabilirler. Bir yandan Rick’in piyanosu çalar, bir yandan kokteyller servis edilir. Gelen ziyaretçilerin filmin ambiyansına uygun giyinmesi tavsiye ediliyor.

Bu barda zaman zaman film geceleri düzenleniyor ve hem Kazablanka filmi hem aynı döneme ait klasikler gösteriliyor. Kazablanka’ya gelmeden önce Kazablanka filmini hafızalarınızda tazelemenizi ve belki de bir akşam bu bara gelip aslında casuslar kenti olan bu şehirde 1940 lı yıllara dalmanızı ve o dönemin zarafetini, romantizmini, dünya savaşı tarihini,  güzel oyuncularını hatırlamanızı ve yad etmenizi dilerim ve zamanda yolculuk yapmanızı tavsiye ederim.

Yakın zamanda inşallah tekrar daha uzun süre ve her yerini görebileceğim bir Fas turu yapmayı planlıyorum. O zaman Kazablanka, Chefchouen, Rabat, Meknetes, Volubilis, Fes, Ifrane, Midelt, Erfoud, Rissani, Aid bin Haddou, Quarzazate, Marakeş, Essauoria’yı içine alan geniş kapsamlı rengarenk bir gezi yapıp bu ülkenin derinlerine dalmayı ve izlenimlerime sizinle paylaşmayı düşünüyorum. 

Şimdilik Kazablanka’nın tınıları ve çok sevdiğim babacığım aklımda...

casa-1