SON DAKİKA
Turizm Pazar 09 Mart 2025 06:37

LONDRA'DA BAHARI KARŞILAMAK...

Şartların gezimiz açısından elverişli olması bizi çok mutlu ediyor çünkü Londra'nın altını üstünü getirmeye kararlıyız. Zaten burası öyle bir yer ki, bu dünya kenti ile ilgili sanırım size sayfalarca gezi yazısı yazabilirim

Londra'da baharı karşılamak...

Deniz DİKMEN

Mart ayının ilk haftasındayız ve birkaç gündür Londra’dayım. Hava biraz soğuk da olsa (9-13 derece) bizi muhteşem güneşli günler ve muazzam bir bahar havası karşıladı. Hava açısından inanılmaz şanslıyız.

Londra turist açısından normal zamanlara göre boş, trafik rahat. Her yere kolaylıkla ulaşabiliyorsunuz ve yer bulabiliyorsunuz. Ne büyük bir lüks.

Hava güzel olunca Londra’nın bütün parklarında nergisler ve çiğdemler çiçek açmış, ağaçlar tomurcuklanmış. Neredeyse her geçen gün baharın geldiğini biraz daha hissedebiliyorsunuz ve elbette bahar kente apayrı bir güzellik katıyor.

Şartların gezimiz açısından elverişli olması bizi çok mutlu ediyor çünkü Londra’nın altını üstünü getirmeye kararlıyız. Zaten burası öyle bir yer ki, bu dünya kenti ile ilgili sanırım size sayfalarca gezi yazısı yazabilirim.

Londra, günümüzde Thames Nehri kıyısında bulunan Birleşik Krallığın başkenti ve yaklaşık dokuz milyon nüfusa sahip olan bir kent.

Şehrin kuruluşu Milattan Sonra 43 yılına dayanıyor. O dönemde Romalılar İngiltere topraklarına kadar da uzanmışlar. İmparator Claudius altında bugünkü Londra’ya ait toprakları da işgal etmişler ve bugün Tower Hill dediğimiz tepelik bölgeye yerleşmişler. O dönem kentin ismini de Londinium koymuşlar. 

Kent Thames Nehri kıyısında bulunmasından dolayı önemli bir stratejik konuma sahipmiş. Dört yüz yıl boyunca Romalılar bu bölgeye hakim olmuşlar ve bu zaman içinde Londinium İmparatorluğun önemli bir ticari merkezi haline gelmiş. İlk tarihi ahşap Londra köprüsü (London Bridge) de Romalı döneminde yapılmış.

londra-1

Eski Londra bölgesi

Eski Londra bölgesinde gezdiğiniz zaman Tower Hill’de Roma dönemine ait bir takım kalıntıları da keşfedebilirsiniz. Örneğin, Noble Street ve London Wall da eski Roma dönemine ait kent surlarının kalıntılarını görebilirsiniz.

Londra’nın en eski kiliselerinden biri olan Barking Kilisesi veya All Hallows by the Tower Milattan Sonra 675 yılında yapılan Kilisesi’nin altında da Roma dönemine ait bazı kalıntıları keşfedebilirsiniz ve bu şekilde Londra kentin altına da inmiş olursunuz. Ayrıca British Museum’da 49 nolu odada Romalıların Londra’da bulundukları döneme ait birtakım eserler sergilenmektedir. Bunun gibi Britanya’nın birçok yerinde Roma kalıntılarına denk gelebilirsiniz.

Elbette Roma döneminden önce de Thames Nehri kıyılarında ufak tefek yerleşimler vardı ancak Roma ile birlikte bölge büyük bir öneme kavuşuyor.

Romalılar işgalleri ile birlikte Britanya’ya Avrupa, Kuzey Afrika ve Orta Doğu bölgelerinden inanılmaz bir zenginlik getirdi. Kent planlamaları, mozaikler, Roma villaları, hamamlar, duvar süslemeleri, cam eşyalar, heykeller, metal işçiliği, gıda, bitkiler, hayvanlar ve bu bölgelerin kültürünü ve ticaretini Britanya’ya taşıdılar.

Bununla birlikte yasalar, yönetim biçimleri, idari düzen, mühendislik, mimarlık ve sanat da beraberinde geldi. Belki de bu kültür aktarımını yapan Roma dönemi bugün Britanya’yı Britanya yapan çok önemli bir temelidir.

londra-2

White Tower ve Tower Hill

Eski Londra bölgesini gezdiğinizde elbette Londra’nın en eski yapısı olan White Tower ve Tower Hill’i mutlaka görmelisiniz. Burası Ortaçağ dönemine ait Londra’nın en eski yapılarından bir kale ve 18 inci yüzyıla kadar kentin merkezi konumundaydı.

Kentin kalbi orta çağda burada atıyordu.

Günümüzde ise, bu tarihi yapıda İngiliz Kraliyet Ailesi’nin mücevheratı ve serveti korunuyor.

Dilerseniz günümüzde Londra Kalesi’ne (Tower of London) için bilet alıp kraliyetin sayısız taçlarını, takılarını ve mücevherlerini görebilirsiniz.Hatta son Kral III.Charles’ın 06 Mayıs 2023 taç giyme törenin ardından kendisinin takmış olduğu kraliyet tacını ve asasını da bu müzeyi ziyaret ederek görebilirsiniz.

Eski Londra’yı gezerken, 1884 yılında yapılmış olan Tower Bridge Köprüsünü de görmeden gezi olmaz tabii.

Londra’da Thames nehrinin iki yakasını birbirine bağlayan 35 adet köprü var. İşin güzeli Thames Nehri boyunca her iki yakada kentin büyük bir bölümünü yürüyerek gezebiliyorsunuz.

Kuşkusuz en önemli olan köprülerden bir tanesi de Westminster Köprüsü. İlk yapımı 1750 ve daha sonraki yapımı 1862 yılına dayanmaktadır. Westminster Köprüsünden karşıya geçtiğinde daha uzaktan Londra’ya hakim ikonik yapısı ‘Big Ben’i ve Westminster Abbey binasını ve Kilisesini görürsünüz.

Big Ben Londra’nın en büyük saat kulesidir ve açılışı 1859 yılında yapılmıştır. Big Ben asıl 2012 yılına kadar resmi olarak St Stephen’s Tower olarak geçiyordu. Ancak, Kraliçe II Elizabeth’in İngiltere tahtına çıkışının 60’ıncı yılı onuruna saat kulesinin ismi resmi olarak Elizabeth Tower olarak değiştirilmiştir. İlk zamanlar Big Ben ismi saat kulesinin büyük çanına verilen addır. Ancak, zaman içinde halk binanın tamamına Big Ben ismini uygulamaya başlamıştır. Bir mucize gibi dünya savaşları sırasında bu dev binaya herhangi bir bomba isabet etmemiştir ve yapı hasar almamıştır.                                                    

Big Ben’in hemen arkasında Westminster Abbey Kilisesi konumlanır. Bu muhteşem ihtişamıyla duran yapının 1269 yılında ilk açılışı yapılmıştır. Ancak, çalışmaları 16'ncı yüzyıla kadar devam etmiştir.

İlk dönemlerde sade bir manastır olan yapı zaman içinde bütün dünyanın tanıdığı bir kilise haline gelmiştir.

londra-3

Bin yıllık geçmişi var

Bin yıllık geçmişi olan bu kilisede İngiliz kraliyet ailesine ait birçok tören yapılmıştır ve yapılmaktadır.

Örneğin, 1066 yılından bu yana iki kral hariç (Edvard V ve Edward VIII) tüm İngiliz krallarının taç giyme törenleri bu kilisede yapılmıştır. Son Kraliçe Elizabeth II ve Prens Philip (1947) ve şu anki veliaht Prens William ve Kate Middleton (2011) ve birçok kraliyet mensubu bu kilisede evlenmiştir.

Erken yaşta hayata veda eden dünyaca meşhur Galler Prensesi Diana’nın cenaze töreni 1997 yılında Westminster Abbey’de yapılmıştır.

Ayrıca Isaac Newton, Charles Dickens, Stephen Hawking gibi bazı ünlü kişilerin de Westminster Abbey’de mezarları bulunmaktadır.

Bu bölge tarihi binalar konusunda çok zengindir. Aynı alanda  bir de Westminster Sarayı bulunuyor. Yaklaşık 900 yıldır Anglo Saksonların meşhur parlamento binası olarak kullanılmaktadır. Bu binada Lordlar Kamarası ve Senatörlerden oluşan Avam Kamarası yüzyıllardır görev yapmaktadır. 

Westminster Sarayı, Westminster Abbey ve St Margaret Kilisesi bir kompleks olarak özgün yapıları, tarihi ve kültürel değerleri nedeniyle 1987 senesinde UNESCO Dünya Mirası listesinde yerini aldı.

Maalesef bu binaları içerden görmeniz pek mümkün değildir. Sadece Westminster Abbey’i bir kilise olmasına rağmen 30 pound giriş ücreti ödeyerek ziyaret edebilirsiniz.

İngiltere’nin Yüksek Mahkeme binası

Westminster bölgesinin bir diğer ucunda ise, İngiltere’nin Yüksek Mahkeme binası bulunmaktadır. Yüksek Mahkeme binasını ücretsiz olarak ziyaret edebilirsiniz ve hatta o an yürüyen herhangi bir duruşmaya izleyici olarak ta katılabilirsiniz. Hukuk fakültesi öğrencileri ve bu mesleği yapanlar için çok faydalı kitapların olduğu bir de kütüphanesi var.

Yine bu yolu takip ettiğinize yol sizi Buckingham Sarayı, Eski Kral Yoluna, Hyde Park ve St James Park’ına, Başbakanlık Konutu Downing Street 10 numaralı eve ve Başbakanlığa bağlı hizmet binalarını götürecektir.

Bu ara Downing Street 10 numara 1735 yılından bu yana Başbakanlık konutu olarak kullanılmaktadır ve kuşkusuz dünyaca çok önemli kararlar bu binada alınmıştır.

Londra’nın en güzel yanı her yere yürüyerek girebilmeniz. Lojistik ağın da aynı zamanda çok kolay ve çok efektif olması. İster yeraltından çok hızlı her yere ulaşabiliyorsunuz, ister Londra’nın meşhur kırmızı iki katlı artık elektrikli olan otobüsleri ile yerüstünden çevreyi seyrede seyrede her yere ulaşabilirsiniz.

Biz daima yerüstünden otobüslerle ve çoğunlukla yürüyerek bu inanılmaz dünya kentini keşfetmeyi tercih ettik. Sanırım Londra maceramı bu kentte yaklaşık 300 bin adım atmış olarak tamamlamış olacağım. Bu nedenle size kent ile ilgili anlatacağım çok detaylar var.

Özellikle bu şahane bahar havasında ve ambiyansında bu kenti gezmek ve deneyimlemek müthiş güzel ve Londra’ya da yakışır bir duygu. Bugüne kadar eğer henüz Londra’ya gelmediyseniz mutlaka imkan oluşturup gelmenizi ve yakından tanımanızı, kentteki derinlikleri görmenizi ve kentin her yerinden ilham almanızı çok isterim. 

Umarım burada anlattıklarım size de ilham olur.