Dolar $
32.42
%-0.32 -0.1
Euro €
34.96
%-0.34 -0.12
Sterlin £
40.51
%-0.75 -0.3
Çeyrek Altın
4092.28
%0.61 24.65
SON DAKİKA
EKONOMİ Salı 21 Haziran 2022 02:26

PATRONLAR HALKA ARZDAN KORKUYOR

Danışman Metin Yüksel, patronların şirketlerini halka arz ettiklerinde firmalarının sırlarının açığa çıkmasından korktuğunu, ancak böyle bir durumun söz konusu olmadığını söyledi. Yüksel, hisse satışının sermaye koyma imkanını artırdığını belirterek bu işlemin şirketler için büyük yarar sağladığını bildirdi

Patronlar halka arzdan korkuyor

Hakan DİKMEN

Metin Yüksel, firma sahiplerinin şirketin kendilerine ait olmadığını kabul etmediğini, halka açıldıklarında firmalarının sırlarının ortaya çıkmasından korktuğunu söyledi. Yüksel, “Hisse satış imkanı, şirket hisselerinin likidite kazanması, istemeyen ortağın ortaklıktan ayrılması (exit) için imkan olması (köprüden önce son çıkış için fırsat verir) ve memnuniyet halinde sermaye koyma imkanı da halka açılmanın artı faydalarıdır” dedi. Yüksel, “Şirketler gerçekten şirket değerini artırmak istiyorlar ise yatırımcı ilişkileri birimi, işletme müdürü kadar takdir görmeli, gerçekten Avrupa, ABD standartlarında çalışmalı başka bir deyişle fonsiyonel olmalıdır” ifadelerini kullandı.

Sayın Yüksel, Halka arz ne denek? Şirketler bu konuda nasıl bir çalışma yapmalı? 

Halka arz aslında şirketlerin bir dönüşüm projesidir, Halka açılacak firmalar maalesef halka arzın 5 şartından biri olan son dakika finansal kurtuluş reçetesini  görmektedir.

Oysa halka açılma dönüşüme hazır olma süreci ve bu süreçte halka acık olan firmanın dönüşümü yönetecek normları oluşturmasıdır.

Halka açılan Şirketlerin sahiplerinin psikolojisi nasıl oluyor. Ellerindeki şirketi kaptırmış gibi mi hissediyorlar? 

Aslında firma sahipleri şirketin kendilerine ait olmadığını kabul etmemekte, dolayısı ile halka açıldıklarında firmalarının sırlarının ortaya çıkmasından korkmaktadır. 2002-2008 yılları arasında kurumsal yönetim danışmanlığı sürecimiz boyunca bu temel anlayışı yıkmaya çalıştık, O süreçte iş ortağımız Deminor (sonra ISS) ile birlikte kurumsal rating çalışmaları yaparken halka açılacak firmaların öncelikle yönetim kurulunun yapılandırılmasından başlayarak şirketteki vekalet sistemini tartışmaya açtığımızda en çok sorduğumuz soru banka ile ortak arasında sırlara vakıf olma arasında ne fark olduğu idi. 

Soru aslında çok basit. Şirketin aktifleri sermaye sahiplerinin değil bankanın, tedarikçinin, çalışanın yani paydaşların ise o takdirde halkı ortak etmenin ne riski var? Yola kiminle, nasıl devam edeceğiniz, faiz mi kar payı mı ödeyeceğiniz kararı önemli; dönüşüm buradan başlarsa ortaklık kültürünün  önemli bir finansman altyapısı sağlayacağı açıktır. Ortaklıktan memnun olmayan hissesini satar ve yoluna devam eder, oysa banka ile olan ilişkide kazanın veya kazanmayın, gitme iradesi size ait değildir, ve kazanmasanız da faiz deöemeye devam ederseniz, yemeği  yeseniz de  yemeseniz de hesabı ödemeden masadan kalkamazsınız.

Halka arz şirketin finansal ihtiyacını planlama imkanı olan bir piyasada yer almayı sağlar, kimse de kimse ile Katolik nikahı ile evlenmez (banka ile iş ortaklığı biraz öyle, hatta ağır banka lehine şartları olan bir evlilik sözleşmesi ile yapılmış bir  evlilik diyebiliriz) . Hisse satış imkanı, Şirket hisselerinin likidite kazanması, istemeyen ortağın  ortaklıktan ayrılması (exit)  için imkan olması (köprüden önce son çıkış için fırsat verir) ve  memnuniyet halinde sermaye koyma imkanı da halka açılmanın artı faydalarıdır..

Bütün bunlar için ne tür yükümlülükler bekliyor, bankayı düşünün neler yok ki teminat, şahsi imza, yetmedi hanımdan izin ama sermaye piyasalarında işlem görmek için şeffaflık, hesap verilebilirlik, sorumluluk ve adilik ilkelerine sahip bir şirket yönetimi, yani evrensel standartlara uygun bir yönetim anlayışı.

Halka açılan şirketin ortakları şirketin mali ve organizasyonel  bilgileri ile karar alıp verecekler menfi kanaatin oluşmasına neden olan bilgiler sonucunda hisselerini satarak ayrılabileceklerdir.  Bu nedenle yukarda yer alan  bilgiler ışığında şirkete ait bilgilerin zamanında ve anlaşılabilir şekilde sessiz ortak yada yatırımcı ortakla paylaşılması gerekmekte ve burada  YATIRIMCI İLİŞKİLER BİRiMİ önem kazanmakta.

Ancak bu tür birimler fonsiyonel olarak işlemedikçe, şirketlerde içselleştirilmedikçe yasal bir zorunluluğun yerine getirilmesi olarak görülüp etkin olmayan içi boşaltılmış kerhen kurulmuş işlevsiz birimlere dönüyor ve böylece yatırımcı ortak ile şirket arsındaki köprü çalışmıyor, bilginin yerini duyum hatta insider bilgi ile beslenen kirli bilgi alıyor ve sonunda , fiyat değer  ilişkisi de doğru çalışmıyor. Şirketler gerçekten şirket değerini artırmak istiyorlar ise YATIRIMCI İLİŞKİLERİ BİRİMİ işletme müdürü kadar takdir görmeli, gerçekten Avrupa, ABD standartlarında çalışmalı başka bir deyişle fonsiyonel olmalıdır.

HALKA AÇILMAYA HAZIR OLAN ŞİRKETLERİ BORSA HEMEN KABUL EDER Mİ !!!!!!

Halka açılan bir şirketin hisselerinin işlem göreceği BORSA, Sermaye Piyasası Kurulu’ndan  halka açılma izni (kayda alınma) alan  firma hisse senetlerinin işlem gördüğü piyasadır, bunun içinde ön koşul 60 milyon TL ciro ve 100 milyon TL  aktif büyüklüğüdür,

Özetle, Borsa İstanbul’un  kotasyon şartları işlem görecek pazara göre farklılık göstermekte olup  kotasyon tablosu aşağıdadır.


 

 

Yıldız Pazar

Ana Pazar 

Alt Pazar

Halka arz edilen payların piyasa değeri

Asgari 300.000.000 TL

Asgari 75.000.000 TL

Asgari 40.000.000 TL

Bağımsız denetimden geçmiş yıllık finansal tablolarında dönem kârı olması

Son 2 yıl

Son 2 yıl

Son 2 yıl

Halka arz edilen payların nominal değerinin sermayeye asgari oranı

15%

20%

25%

Bağımsız denetimden geçmiş en son finansal tablolardaki Özsermaye / Sermaye Oranı

1'den büyük

1'den büyük

1,25'den büyük

 

Halka açılıp, hisseleri de Borsada işlem gören şirketlerin hisselerini alıp sattıkları ikincil piyasa işlemleri, yatırımcıların o şirketle ilgili kararları ile şekillenmektedir

Bu noktada en çok karşılaşılan soru; borsa kumar mıdır? Yatırım aracı mıdır?

Aslında borsanın medyatik ilgisinin bir sonucu halk arasında  kumar olduğu  algısı, bizler hiçbir zaman banka kredisi kullanıp batan yada evi değer kaybedip intihar eden gibi haberleri  göremeyiz, ancak hisse senedinden batanlar hep 3. sayfada yer alır. Oysa borsada alım satım kararları ve nihayetinde Şirket hisse fiyatı binlerce yatırımcının piyasaya gelen bilgiyi kendi risk algısına göre değerlendirmesi ve karar vermesi  ile oluşur. Bu dünyanın her borsasında böyledir. Yatırımcıların davranışsal psikolojileri işleyişi  tayin eder, bu yaşamımızın her alanında geçerlidir ancak karar icrasının en hızlı olduğu bu piyasalarda zarar/kar realizasyonu da aynı hızla gerçekleşmekte bunun sonucunda her yatırımda ortaya çıkabilecek sonuçlar yada mağduriyetler popüler olduğu için kumar algısı ile haberleştirilmektedir.

Piyasalarda etkin bilgi akışı ve finansal okuryazarlık geliştikçe bu yalan bilgiye tapınan ve onunla köşe dönmek isteyen (her alanda var olan) yatırımcı sayısını azaltacak ve sağlıklı bir piyasaya kavuşulacaktır. 

Ancak son zamanlarda ;bilginin eşanlı kullanımını olumsuz etkileyecek gelişmeler de yaşanmaktadır. Halka açık şirket sahipleri piyasa oyuncuları olmakta  yada piyasa oyuncu olma hevesi taşıyan iş insanları hisse senedi alıp satmaktadır. Bu konu borsaların etkin işleyişi ve yatırımcı ilgisinin oluşmasında önemlidir, piyasa oyunculuğu alışkanlıkları iş yönetimine de hakim olmakta çoğu zaman şirketin bilgilendirme -ki dışsal ortak açısında çok önemlidir- politikasının gereği olan resmi haber  akışı bu kişilerin fiyat beklentisi ile organize edilebilmektedir.

Devlet ile Borsa ilişkisi konusunda neler anlatabilirsiniz?

Devletin borsa veya halka arz/halka  açılma  ilişkisi aslında bütün dünyada sorgulanan bir konu, piyasa düzenleyicisi  olarak devletin çizdiği sınırlar içerisinde hareket eden piyasalarda, devletin piyasalara bakış açısı gelişmenin yönünü belirlemektedir. Dolayısı ile  konu bir anlamda karar vericilerin risk algısına bağlı olarak gelişir. Bu da  piyasaların daralması veya genişlemesi sorununu doğurur.. Sermaye piyasaları (kaynak sağlamada alternatif) eğer alternatif bir finansman sağlama alanı  ise şirketlerin her aşamasında (başlangıç, büyüme, gelişme) bu fırsata sahip olacakları düzenlemeler gerekir. Yasa koyucuların risk algısı dışında topyekün devletin kendi cüzdanı da piyasaların gelişmişliğine etki etmektedir, yani devletin şirketlerden çok paraya ihtiyacı var ise o zaman öncelik, o cüzdana çare bulmak olmakta ve  bu da kaynakların devlete aktarılmasına dolayısıyla da piyasanın gelişememesine  yol açmaktadır.
 
ABONE OL