2025 bütçe açığı
Türkiye ekonomisinin nabzını tutan en önemli göstergelerden biri hiç kuşkusuz bütçe dengesi.
Temmuz 2025 verileri, bu açıdan ilginç bir tablo ortaya koyuyor. Geçtiğimiz yılın aynı ayında 96,8 milyar TL açıkla kapandı. Rakamın hala eksi olması bir sorun gibi görünse de, açığın dörtte bire inmesi ilk bakışta umut verici bir gelişme olarak değerlendirilebilir.
Gelir ve giderlere bakıldığında tablo daha da netleşiyor. Temmuz ayında bütçe giderleri 1 trilyon 120,8 milyar TL olurken, gelirler 1 trilyon 96,9 milyar TL olarak gerçekleşti. Aradaki fark sınırlı kaldı. Özellikle vergi gelirlerinde gözlenen artış ve harcama kontrolündeki görece sıkı duruş bu daralmada önemli rol oynadı. Daha da dikkat çekici olan nokta ise faiz dışı fazla verilmiş olması. Geçen yılın faiz dışı açığı, bu yıl 110,7 milyar TL’lik fazlaya dönüşerek, mali disiplinin güçlendiğini gösterdi.
Ancak burada durup sormak gerekiyor: Bu iyileşme gerçekten kalıcı mı? Yoksa istisnai koşulların yarattığı geçici bir tablo mu? Çünkü bütçe gelirlerinin önemli bir kısmı hala dolaylı vergilere, yani vatandaşın cebinden çıkan KDV, ÖTV gibi kalemlere dayanıyor. Bu da vergi sisteminde adaletsizliği derinleştiriyor. Vergi yükünün ağırlıklı olarak dar ve orta gelir grubuna yansıması, bütçe disiplinin aslında toplumsal maliyeti olduğunu gösteriyor
Üstelik yılın ilk yedi ayında bütçe açığının toplamda 1 trilyon TL’ye yaklaşmış olması, uzun vadeli sürdürülebilirlik açısından ciddi bir risk barındırıyor. Harcamaların kontrol altına alınması gerektiği açık, ancak tasarruf tedbirleri çoğu zaman kamuda şatafatı azaltmak yerine vatandaşa yük bindiren önlemler olarak karşımıza çıkıyor.
Sonuç olarak Temmuz ayı rakamları hükümetin başarı hanesine yazılabilir ama yapısal sorunlar çözülmeden bu tablo uzun sürmez. Vergi tabanı genişletilmeden, harcamalarda gerçek şeffaflık sağlanmadan ve ekonomik büyüme üretken yatırımlara dayanmadıkça bütçe açığı bir ay daralır, ertesi ay tekrar büyür. Yani bugünkü tablo, iyileşmeden çok kırılgan bir dengeyi işaret ediyor.