Enerjide ajandamız
Enerjide özellikle son yıllarda büyük işler yapıldığı ortada. Ama yapılacak çok şey olduğu da ortada. Enerji tüketimimizin artmasına rağmen enerji ithalatımızı azaltmalıyız. Yani yerli enerji üretimini artırmalıyız. Enerji temin ettiğimiz üreticileri çoğaltmalı, enerji elde ettiğimiz kaynakları çeşitlendirmeliyiz.
Sadece enerji koridoru olmak Türkiye’yi büyük yapmaz. Enerji koridoru olduğunuzda enerji bir sınırınızdan girer öbüründen çıkar. Bu nedenle stratejik öneminiz artar. Enerji ihraç ve ithal eden ülkeler üzerinde ağırlığınız olur. Birazda para kazanırsınız. Ama enerji terminali olursanız yani enerji hammaddesine katma değer eklerseniz hem siz hem de enerjinin çıkarıldığı ülke çok para kazanır. Stratejik öneminizde ağırlığınızda koridor pozisyonu ile mukayese edilmeyecek kadar artar.
Koridor ile terminal arasındaki farkı örneklendirmemiz gerekirse BTC’ den akan bir varil petrolden Azerbaycan 65 dolar, Türkiye (nakliyeden) 4-5 dolar kazanıyor. İzmir’de kurulu Star rafinerisi bir varil petrolden ürettiği mamulleri ortalama 400 dolara satıyor. Azerbaycan da Türkiye de çok daha yüksek tutarlar kazanıyor. İstihdam, başta nakliye olmak üzere diğer sektörlerin hareketlenmesi ve stoklama olanağının oluşması cabası.
Doğalgaz ve/veya kömürü ithal eden kalkınmış ülkelerin çoğu elektrik enerjisini nükleer santraller, güneş ve rüzgar panelleri vasıtasıyla elde ederler. Mesela Fransa elektrik ihtiyacının %70’ten fazlasını nükleer santrallerden karşılıyor. Norveç ise elektrik ihtiyacının tamamını panellerden karşılayıp fazla üretimi ihraç ediyor. Oysa Türkiye nükleerde sembolik üretim yapıyor. Akkuyu santralinin dört fazı da devreye alındığında elektrik ihtiyacımızın %10’unu nükleerden karşılayacağız. Nükleerde çok geç kaldığımız bir vakıa. Daha fazla gecikmemeliyiz. Sinop ve İğneada projeleri bir an önce yap, işlet, devret modeliyle hayata geçirilmeli.
Güneş ve rüzgar enerjisinde yakaladığımız %30 oranı başarı olarak değerlendirilebilir. Oysa bizden çok daha az güneş ışığı alan Norveç ve Arnavutluk’un elektrik tüketimlerinin tamamını bu iki kaynaktan karşıladığını dikkate alırsak daha gidecek çok yolumuz olduğunu fark ederiz. Yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretimini daha fazla teşvik etmeliyiz. Bu kaynaklardan elektrik üreten şirketlere vergi indirimi uygulamalıyız. Varsa üretim fazlalarını, elektrik şebekemiz üzerinden satın alma garantisi vermeliyiz. Üretim fazlalarını ihraç etme ve iç piyasada pazarlama olanakları oluşturmalıyız.
Özellikle kalkınmış ve zengin ülkelerde hızla yaygınlaşan ve yasal düzenlemeler yaparak ülkemizde de başlatmamız ve teşvik etmemiz gereken yeni bir teknoloji var: Küçük Modüler Santraller. Bu santraller çok hızlı üretilebiliyor. Elektrik üretimi yapılacak yerde monte edilerek ihtiyaç kadar kapasite oluşturulabiliyor. Gelecekte kapasite artışı gerektiğinde modüler santral eklenerek sorun çözülebiliyor. Ya da gerektiğinde kapasite aynı yöntemle azaltılabiliyor.
Sanayi tesisleri, siteler, organize sanayi bölgeleri, üniversiteler, limanlar, oteller, tatil köyleri ve hava limanları bir kere yatırım yaparak elektrik ihtiyacını karşılayabiliyorlar. Nükleer santrallerin çok çok küçüğünü düşünün. Hammadde miktarı çok çok düşük olduğundan doğal olarak nükleer santraller gibi riskli değil. Hammaddeleri ilişkilerimizin çok iyi olduğu Afrika ülkelerinden temin edebiliriz. Bilim adamlarımız bu santrallerin borla çalışanlarını geliştirebilirse enerjide devrim yapabiliriz.
Türkiye’nin hedefi elektrik ihtiyacının tamamını yerli kaynaklardan yani su, rüzgar, kömür, nükleer ve modüler santrallerden karşılamak olmalı. Doğalgaz sadece ısınmada kullanılmalı. Petrol ve doğalgazda hedef, ithalat yapılan hacmi sürekli azaltmak olmalı.
Enerji koridoru olma stratejimizin başarılı olması için Hazar geçişli nakil hatları bir an önce yapılmalı. Türk devletlerinin bu kadar hayati bir projeyi hala gerçekleştirememiş olmaları büyük eksiklik. Bu proje Avrupa üzerindeki ağırlığımızı artıracağı gibi Türk devletlerinin Rusya ve Çin’e olan bağımlılığını azaltacak.
Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattı yıllardır pasif. Aktifken de kapasitesinin yarısı kadar petrol taşıyordu. Hattı önce aktif hale getirmeli, akabinde Kerkük’ün güneyine uzatılmasını temin ederek tam kapasiteye geçmeliyiz. Bu öneriye Irak’ta sıcak bakar. Zira Irak’ın sadece 16 km uzunluğunda olan sahil şeridi Basra üzerinden yapabileceği petrol ihracatını sınırlıyor. Bu hatta Gabar, Şırnak ve Diyarbakır’da bulunan petrolü de ara hatlarla akıtabiliriz.
Kalkınma Yolunun karayolu bölümünün Türkiye, Körfez ve Irak kısımlarının inşaatı son sürat devam ediyor. Faw limanı tamamlanmak üzere. Demiryolunda ve nakil hatlarında hiçbir şey yapılmadı. Nakil hatlarıyla ilgili anlaşma bile imzalanmadı. Oysa bu proje Katar gazını Avrupa’ya ulaştıracağı için çok karlı. İsrail’in saldırgan tavrı Hindistan koridorunu zayıflatmış ve kalkınma yolunu güçlendirmişken bu projeyi gerçekleştirmeliyiz.
Türkiye önümüzdeki on yılda Hazar geçişli nakil hattını, nakil hatlarıyla birlikte Kalkınma Yolunu ve Kerkük-Yumurtalık petrol nakil hattını hayata geçirmeli. Bu hatlarla birlikte petrol ve gazı katma değerli satmayı mümkün kılacak rafineri ve LNG yatırımları yapılmalı. Bunlar tamamlandığında enerji koridoru vizyonunu enerji terminali aşamasına getirmiş oluruz.