Bu gelişme hem iç hem de dış piyasalarda dikkat çekici bir gelişme olarak değerlendiriliyor. IMF, Türkiye’nin 2025 yılı için büyüme tahminini %3,1’den %3,8’e yükseltti. Bu artış, özellikle son dönemde uygulanan sıkı para politikaları ve ekonomik dengeleme sürecine olan uluslararası güvenin bir göstergesi olarak okunabilir. Bu demek değildir ekonomimiz şahlanacak, enflasyon tek haneye inecek sadece ufak bir tahmin bunu düzgün ve akıllıca okumak lazım.

IMF’nin tahmin revizyonunda, Türkiye’nin ihracat performansındaki toparlanma, iç talepteki direnç ve yatırım ortamının iyileşmesi etkili oldu. Merkez Bankası’nın faiz artışlarıyla birlikte enflasyonla mücadelede kararlı adımlar atılması, dış kaynak girişini de hızlandırdı. Bu durum, döviz kurlarındaki dalgalanmayı sınırlarken, ekonomik öngörülebilirliği artırırdı.

Ancak bu büyüme tahmininin tek başına bir başarı göstergesi olarak görülmesi yanıltıcı olabilir. Zira yüksek enflasyon, gelir dağılımındaki bozulma ve işsizlik hala çözüm bekleyen temel sorunlar arasında. IMF’nin olumlu beklentisi, Türkiye’nin doğru politikalarla potansiyelini gerçekleştirme ihtimaline işaret ediyor. Fakat sürdürülebilir büyüme için sadece rakamsal artışlar değil, yapısal reformlar da büyük önem taşıyor yani siyaset, dış politika, yabancı yatırımcının hukuka güveni bunların hepsi bütündür büyüme biri olmadan hep eksik kalır. Türkiye’nin önümüzdeki dönemde atacağı adımlar, bu tahminin ne kadar gerçekleşeceğini belirtecek.

IMF’nin güncel tahmini, mevcut politikaların uluslararası arenada karşılık bulduğunu gösterse de, içeride halkın alım gücünü artıracak, gelir dağılımını iyileştirecek ve üretkenliği teşvik edecek politikalarla desteklenmediği sürece kalıcı refaha ulaşmak zor olacaktır.