SON DAKİKA

İstanbul'da Jeofizikçi olmak

Geçtiğimiz hafta, kimsenin artık hatırlamaya bile tenezzül etmediği bir günde, bu ülke 26 yıl önce 40 binden fazla insanını kaybetmişti…

Ancak maalesef üzülerek yazıyorum, 17 Ağustos günü yaşananların kimsenin umurunda bile olmadığını gördüm.

Televizyonlarda, 3.sayfa gazete haberi kadar bile yer vermediler bu önemli katastrofik depreme.

Bugün ilk defa itiraf ediyorum, depremleri önemsemeyen onlardan ders çıkarmadan, TÜİK verileri gibi yorumlayan bir ülkede, Jeofizik Mühendisi olarak yaşadığım için utanıyorum.

Çünkü bu ülke, tarihinin en büyük can kaybı yaşayabileceği depremini İstanbul gibi 20 milyondan fazla insanın yaşadığı mega bir kentte bekliyor. Her ne kadar basında böyle bir risk yoktur diye kahinliğe soyunan ve şu an emekli olup aktif bilim hayatına devam etmeyen, elinde hiçbir sismolojik veri olmayan bazı profesörler olsa da aktif mühendisliğe kritik önem arz eden projelerde 7-24 devam eden benim gibi pek çok meslektaşımın, hiçbir şekilde bu emekli kahinlere katılmadığını buradan önemle belirtmek istiyorum.

Bakınız kıymetli okurlarım ellerinde hiçbir veri olmadan sadece son depremlere bakarak, sismik boşluk bölgelerinde tahminler yapmaktan çok daha karmaşık, yerin 5-20 km. arasında meydana gelen, elastik deformasyon enerjisi biriktirme, stres, strain ve kayaçların jeolojik olarak dayanma gücü gibi pek çok parametrenin aktif rol oynadığı çok bilinmeyenli bir denklemdir, deprem. Marmara deniz tabanı derinliği olan 1270 m. seviyesinin altında 5-20 km. arasında ki enerji akışını bilmeden ve bununla ilgili hiçbir bilimsel hesaplama yapmadan, tehlike bitti demenin kimseye bir faydası yoktur. 

Bilgisayarın ekranına bakıp fayların yüzey kırıklarına göre tahminler yaparak çözemezsiniz bu problemi.

Şu an aktif bilim hayatına 7-24 devam eden elinde Marmara deniz tabanı ölçümlerinden, sismolojik verileri analiz eden Cenk Yaltırak Hoca ve ekibinin İTÜ bünyesinde yapmış olduğu en son açıklamaları önemsiyorum zira, 23 Nisan’da meydana gelen Mw:6,2 depremi aslında 1766 fayındaki enerjiyi sönümlemedi. Cenk hocanın analizinde belirttiği gibi aslında fayın enerjisinin yalnızca %8’lik kısmı azaldı %92’lik asıl yıkıcı enerji hala Marmara denizi içerisinde bulunan faylarda kendini muhafaza ediyor.

Dolayısıyla çıkıp Marmara denizinde yıkım yapacak bir fay kalmamıştır. Ya da 2045 yılına kadar herhangi bir deprem beklemiyorum gibi saçma sapan, bilim dışı ve insanların binaları için önlem almalarını engelleyecek açıklamalarda bulunmanın kendilerine mikrofon uzatılarak ana haber bültenlerinde boy göstermeleri dışında kimseye bir faydası olmayacaktır.

Mühendislik ışığında bilimin bize söylemeye çalıştığı gerçek şudur ki: Deprem, Marmara denizi içerisinde ki fayların kırılması sonucunda kesinlikle olacaktır. İstanbul şehir merkezine yaklaşık 20 km. uzaklıkta oluşabilecek Mw:7’nin üzerinde ki bütün depremler İstanbul’da bulunan zemini sağlam olmayan ve bina malzeme kalitesi yetersiz olan mühendislik hizmeti almamış, zemin etüdü yapılmamış, hazır beton kullanılmamış, nervürlü donatı kullanılmamış, belediye ya da yapı denetim tarafından denetlenmemiş bütün binalarda yıkıcı hasar yaratacaktır. 

Bakınız bu binaların sayısı hiçte az değildir. İstanbul’da bulunan binaların %70’i bu kategoriye girmektedir. Depremden etkilenmesini beklediğimiz bina sayısı 700 binin üzerindedir. Bu kadar çok mühendisliksel problem varken çıkıp deprem riski kalmamıştır ya da 2045 yılından önce deprem beklemiyorum demek insanların kendi binaları için önlem almalarını önemsizleştirmek büyük bir hatadır. 

Devletin, Marmara Denizi içinde olabilecek yıkıcı deprem riskini, TÜİK verileri gibi değerlendirmesi, yok sayması ya da bilinçli olarak basında yer vermemesi de sonucu değiştirmeyecektir. 

Zira, iki yıl önce 6 Şubat’ta yaşananları hepimiz gördük…

Doğru olan şey deprem analizi yaparak oturduğunuz binanın deprem riskini görmenizle başlar, sonrasında bu analiz sonucunda 3 ihtimal oluşur.

1-Bina güçlendirme yapılarak kurtarılabilir.

2-Bina güçlendirme yapılarak kurtarılamaz, yıkılarak kentsel dönüşüm kapsamına alınması gerekir.

3-Bina gayet sağlamdır, depremde hasar görmez.

Bakınız bu 3 ihtimalin dışında başka bir seçenek yoktur.

Artık lütfen, ellerinde hiçbir bilimsel veri bulunmadan kahinlik yapan emekli hocaları dinlemeyin. 

Aileniz için en doğru olanı yapın.