Kerkük yine öksüz mü kalacak?
15 Ağustos tarihinde yayınlanan https://analizgazetesi.com.tr/yazarlar/enerjide-ajandamiz-/ isimli makalemde ''Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattı yıllardır pasif.
Aktifken de kapasitesinin yarısı kadar petrol taşıyordu. Hattı önce aktif hale getirmeli, akabinde Kerkük’ün güneyine uzatılmasını temin ederek tam kapasiteye geçmeliyiz. Bu öneriye Irak’ta sıcak bakar. Zira Irak’ın sadece 16 km uzunluğunda olan sahil şeridi Basra üzerinden yapabileceği petrol ihracatını sınırlıyor. Bu hatta Gabar, Şırnak ve Diyarbakır’da bulunan petrolü de ara hatlarla akıtabiliriz.’’ önerisinde bulunmuştum. Üzerinden iki ay geçmeden nakil hattı, çok düşük kapasiteyle de olsa faaliyete geçti.
Aynı makalenin sonuç kısmında ‘’Türkiye önümüzdeki on yılda Hazar geçişli nakil hattını, nakil hatlarıyla birlikte Kalkınma Yolunu ve Kerkük-Yumurtalık petrol nakil hattını hayata geçirmeli. Bu hatlarla birlikte petrol ve gazı katma değerli satmayı mümkün kılacak rafineri ve LNG yatırımları yapılmalı. Bunlar tamamlandığında enerji koridoru vizyonunu enerji terminali aşamasına getirmiş oluruz.’’ İfadesini kullanarak rafineri yapma önerisinde bulunmuştum. Şu an petrol ham olarak yani en düşük fiyatla ihraç ediliyor. Rafineri yatırımı yapıldığında ihracat fiyatı ortalama dört kat artıyor.
Nakil hattının kapasitesi günlük 1,5 milyon varil. Çok düşük bir yatırımla bu kapasitenin 1,750 milyon varile çıkarılması mümkün. Şu an günde 190 bin varil yani kapasitenin sadece sekizde biri kadar petrol pompalanıyor. Hattın güzergahı çok stratejik. Zira Şırnak-Batman çevresinde çıkarılan ve üretim hacmi hızla artan petrolde, düşük yatırımlarla, ara nakil hattı yapılarak, Kerkük-Yumurtalık hattına bağlanabilir. Şam ile PYD arasındaki anlaşmazlıklar çözüldüğünde, Suriye petrolünün uluslararası piyasalara en az maliyetle ulaşabileceği alternatifte bu hat.
Gelelim asıl konumuza. Rahmetli Demirel’in hizmeti olan ‘’Kerkük Yumurtalık Petrol Boru Hattı’’ açıldığından beri randımanlı çalıştırılamadı. İran-Irak savaşı, Irak’ın Kuveyt’i işgali, kuzeyin fiilen Irak’tan kopması ve ABD’nin Irak’ı işgali dönemlerinde zaman zaman petrol sevki durdu. 2017 senesinde, Bölgesel Yönetim bağımsızlığını ilan ettiğinde Türkiye’nin kapattığı hat, en son üç yıl önce, Irak ile Bölgesel Yönetim arasındaki ihtilafla ilgili olarak Tahkim Mahkemesi Irak’ı haklı bularak Türkiye’yi 1,5 milyar dolar ceza ödemeye mahkum edince kapatıldı. Türkiye, Bölgesel Yönetim cezayı üstlenmesine rağmen taraflar anlaşmadan hattı açmadı.
Petrol satışlarından elde edilen hasılat Bölgesel Yönetimin en önemli gelir kalemi. Barzani yönetimi üç yıldır maaşları dahi ödeyemiyor adeta can çekişiyordu. Amerika, tarafları anlaştırarak ülkemiz içinde kritik olan hattın açılmasını sağladı. Açılış töreniyle ilgili haberlerden gördük ki hattın ismi ‘’Kuzey Irak-Ceyhan’’ olarak değiştirilmiş. Ceyhan kısmına bir itirazım olamaz zira Ankara, Ceyhan’ı enerji de marka yapmak niyetinde.
Ama ‘’Kerkük’’ neden kullanılmıyor? Kuzey Irak’ta bu hattı dolduracak kadar petrol yok. Nitekim şu anda kapasitenin %12-13’ü kullanılıyor. Her şey yolunda gitse bu oran maksimum %20’ye çıkar. Kerkük petrolü olmadan bu hat atıl kalır. Nitekim üç yıl önce hat kapatıldığında, günlük kapasite olan 450 bin varilin yarısı Kerkük’ten pompalanıyordu. İsmin değiştirilmesi ve Kerkük’ten petrol pompalanmaması insanı işkillendiriyor.
Mazlum insanların şehri olan Kerkük’ün bazı mahallelerinde kanalizasyon hala yüzeyde, açıktan akıyor. Kerkük hep sömürüldü. Sahip olduğu zenginliklerin damlasından bile istifade edemedi. Erbil ve Süleymaniye Kerkük’ten otuz yıl ileride. ‘’Kerkük valisi Talabani’nin partisinden. Ankara bu nedenle Kerkük petrolünü almıyor. Talabani cezalandırılıyor. Partisi zayıflatılıyor.’’ söyleminin doğru olduğunu sanmıyorum. Eğer doğruysa katılmıyorum. Zira cezalandırılanlar, %90’ı Türk ve Kürt olan Kerküklüler. Onlar fukaralığa mahkum ediliyor. Türkmenler işsizlikten göç ediyor. Kuzey Irak gibi Kerkük’te de Türk nüfus azalıyor.
Bütün bunlar gerçeklerden kopuk Türkmen liderlerin Ankara’yı yanlış yönlendirmesiyle oldu. Ankara bile bile lades dedi. Türkmen ittifakı kesin birinci çıkacağız ve fark atacağız diye girdiği seçimden dördüncü çıkabildi. Barzaniler ve Sünnilerle dönüşümlü valilik formülünde anlaşılamayınca, Irak başbakanı devreye girerek Sünnilerle Talabani’yi anlaştırdı. Hem Türkmenler hem de Barzani devre dışı kaldı.
Türkiye Türkmenlere değil Türkmenler Türkiye’ye tabi olmalı. Dördüncü çıktığınız seçimlerden sonra hem meclis başkanlığı hem dönüşümlü valilik hem de emniyet müdürlüğü isterseniz hiçbir şey alamazsınız. Unutmamalıyız ki Bağdat ve Tahran her zaman Talabani’yi Barzani’ye karşı desteklerler.
Ankara’nın hedefi; Kerkük’ün kalkınması, aynı Erbil gibi Türkiye’ye entegre olması ve hattın karlı olması için Kerkük’ten de petrol pompalanmaya başlanması olmalı. Bu hat koz olarak kullanılarak Talabani’nin de Barzani’yle benzer pozisyona gelmesi sağlanmalı. ‘’KERKÜK-CEYHAN PETROL BORU HATTI’’ ifadesi ısrarla kullanılmalı. Kerkük’ü her fırsatta hatırlamalı ve hatırlatmalıyız.