Salih Müslim yine piyasada
Bence Mazlum Abdi ile Salih Müslüm rol paylaşımı yapmışlar. Abdi iyi, Müslim kötü polis. Türkiye'ye ve ABD'ye karşı sert sözler sarf etmek gerektiğinde asla Abdi konuşmuyor. Salih Müslim piyasaya çıkıyor. Diğer zamanlarda Müslim ortalıkta gözükmüyor.
PKK’lı otuz kişilik grubun silah bırakmasından ama özellikle Barrack’ın beyanatlarından sonra ve bu gelişmeler üzerine, Salih Müslim farklı ülkelerde faaliyet gösteren birçok medya kuruluşuna mülakatlar verdi. Sanırım önümüzdeki dönemde Müslim PKK’nın ve daha dar kapsamda PYD’ nin gayri resmi sözcüsü olacak. Söyledikleri bu örgütleri bağlamayacak ama muhatapları bu taleplerin şahsi talepler olmadığını bilecekler.
Müslim ‘’Suriye ordusuna katılmak istiyoruz ama toplu olarak katılmak ve ordu bünyesinde topluca ayrı bir birim olarak varlığımızı korumak istiyoruz. Bunun aksi asla olamaz. Suriye ordusunun çatısını Türkiye’nin kontrolündeki SMO oluşturuyor. Biz SMO ile defalarca savaştık. En son altı ay önce Münbiç’te, Tişrin barajında çarpıştık. SDG mensupları üçer, beşer SMO mensuplarının arasında dağıtılırsa imha edilirler’’ diyor.
Ona göre mart ayında imzalanan anlaşma toplu katılıma engel değil. Zira metinde toplu katılım olmayacak diye bir ifade yok. Salih ve sözcülüğünü yaptığı SDG, Terörsüz Türkiye sürecine güveniyor. ‘’Bu süreç devam ederken Türk ordusu SDG’ ye operasyon yapamaz. SDG’ ye operasyon yapıldığı an süreç biter. Ankara bu kadar yol almışken, teröristler silah bırakmaya başlamışken bu riski alamaz. Bizim durumumuzu resmen olmasa bile fiilen kabul etmek zorundalar’’ diye düşünüyor. Amerika’nın özel temsilci, dışişleri bakanlığı ve Pentagon üzerinden arka arkaya verdiği ve giderek sertleşen mesajlar bile işe yaramamış.
Oysa Ankara tam tersini düşünüyor. PKK silah bıraktıkça SDG zayıflayacak. Yani süreç SDG’ nin aleyhine işliyor. Ayrıca Türkiye’nin fiilen operasyona katılması şart değil ki. Operasyonu Suriye ordusu da yapabilir. ABD desteğini çeker ve deklere ettiği gibi maaş ödemelerini durdurursa SDG çözülme sürecine girer. SDG mensuplarının çoğu Sünni Arap. Neden orduya kurşun sıksınlar?
Müslim, Türkiye’nin tavrı konusunda haklı. Ankara sürecin zarar göreceği hiçbir şeyi yapmak istemez. SDG yüzünden Kürtlerle karşı karşıya gelmeyi hiç istemez. Ama Suriye’nin bölünmesini asla kabul etmez. Diyelim ki üç ay sonra İmralı SDG’ ye ‘’Silahlarınızı ya bırakın ya da Suriye ordusuna bireysel olarak katılın’’ çağrısında bulunursa ne yapacaklar? Direnebilecekler mi? Efsaneleştirdikleri Öcalan’a karşı gelebilecekler mi?
Müslim büyük bir çelişki içinde. PKK’nın silah bırakmasını ‘’Türkiye’de Dem Parti var. Siyaset yapmak mümkün. Kanallar açık. Silah anlamını kaybetti’’ diye izah ederken, ‘’SDG silah bırakmaz, mensupları orduya ferdi olarak katılamaz’’ diyor. Mart ayında imzaladıkları anlaşmada SDG resmen tanındı. Teşkilatlanmasının, siyaset yapmasının önünde hiçbir engel yok. O zaman Suriye’de silaha ne gerek var?
Ayrıca Türkiye’de 1991 senesinden beri Dem çizgisindeki partiler faal. Siyaset yapıyorlar. PKK neden 34 yıl önce silah bırakmadı?
Müslim’in röportajlarında bir husus daha dikkatimi çekti. Müslim, ceza evlerinde 180 000 civarında Kürt var. Bunlar tahliye edilmeli, minvalinde konuşuyor. Ben devlette bile böyle bir bilgi olduğunu daha doğrusu mahkumların etnik aidiyetlerine göre değerlendirildiğini sanmıyorum. Adamlar mahkumları ayırıp saymışlar.
Ben bu mülakatlardan önce beklentinin cezaevlerindeki 15 000 civarındaki PKK’lının salınması olduğunu sanıyordum. Oysa beklenti daha büyükmüş. Anladığım kadarıyla bizim adi suç olarak gördüğümüz eylemlerin bir kısmı PKK adına işlenmiş. Yanlış anlaşılmasın cezaevlerinin boşaltılmasına karşı değilim. Bilakis sadece PKK’lıların tahliye edilmesini yanlış buluyorum. Yapılacak düzenleme tecavüzcüler, sapıklar ve 15 Temmuz’da askere ve millete kurşun atanlar dışında herkesi kapsamalı. Özellikle ilk kez suç işleyenlere, bir daha suç işlerlerse iki suçunda cezasının tam infaz edilmesi şartıyla, ikinci bir şans verilmeli.
Müslim silah bırakan PKK’lıların demokrasi konusunda çalışmalar yapacak bir akademi kurarak Irak’ın kuzeyine yerleşeceklerini ifade ediyor ki buna izin vermek yapılacak en büyük yanlış olur. Ortadoğu’da silah bulmak zor bir şey değil. Yarın konjonktür değişir yine silahlanabilirler. Nitekim silah bırakan PJAK, Mahsa Amininin işkence ile öldürülmesinden sonra başlayan eylemleri fırsat bilerek silaha sarıldı.
PKK, hiçbir zaman Terörsüz Türkiye sürecinden evvelki gücüne ulaşamaz ama bu risk alınmamalı. Elebaşları Avrupa, Afrika ve Latin Amerika ülkelerine, bir ülkede yoğunlaşmamak şartıyla dağıtılmalı. Yasal düzenlemeler yapılarak silah bırakan diğer PKK’lıların Irak’ı terk etmeleri sağlanmalı ki riski sıfırlayalım. Bu şekilde hareket etmenin siyasi maliyeti olabileceğini kabul ediyorum. Ama memleketin hayrına olduğu tartışılamaz.