Sanat nerede yaşarsa değer orada artar
Şehirlerin dokusu sadece betonla değil, ruhla da inşa edilir. Bu ruhu şekillendiren en önemli unsurlardan biri ise kültür ve sanattır.
Özellikle müzik, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde duyguları yönlendirirken, ekonomik değerlerin de yeniden şekillenmesinde etkin rol oynar. Son yıllarda dünya genelinde dikkat çeken bir eğilim, ünlü müzisyenlerin veya sanatçıların yaşamak için seçtiği bölgelerde gayrimenkul fiyatlarının ciddi oranda artması. Bu yazıda, "kültürel yatırım" kavramı üzerinden müzik ve gayrimenkul arasındaki bu görünmeyen fakat güçlü ilişkiyi irdeleyeceğiz.
Öncelikle şunu belirtmek gerekir: Müzisyenler sadece sahnede değil, yaşam alanlarıyla da toplumsal ve ekonomik trendleri etkiler. Özellikle büyük şehirlerde sanatçıların bir mahalleye taşınması, o bölgenin kültürel itibarını yükseltmekte, sosyal sermayesini artırmakta ve doğal olarak ekonomik değerini de tetiklemektedir. New York’un SoHo semtinden Berlin’in Kreuzberg’ine, İstanbul’da Cihangir’den Kadıköy Moda’ya kadar pek çok örnekte bu dönüşüm net bir şekilde görülmektedir.
1990'larda nispeten düşük gelirli bir işçi mahallesi olan Williamsburg (Brooklyn), zamanla alternatif müzik gruplarının, bağımsız sanatçıların ve DJ’lerin yerleştiği bir merkez haline geldi. Bu sanatçı göçü, mahalleyi cazibe merkezi hâline getirerek yeni kafeler, galeriler ve kültür etkinlikleri ile bölgeye değer kattı. Sonuç? Kira fiyatlarında üç katı aşan artış ve lüks konut projelerinin peşi sıra gelmesi. Benzer örnekler Londra’da Shoreditch, Paris’te Belleville gibi bölgelerde de gözlemlendi.
Peki bu durum sadece gelişmiş ülkelerde mi geçerli? Elbette hayır. Türkiye’de de benzer dinamikler çalışıyor. Bir zamanlar daha çok orta sınıf ailelerin yaşadığı Moda, bugün sanatçılar, müzisyenler ve yaratıcı sektör çalışanlarıyla dolup taşmakta. Bu hareketlilik sadece yaşam alanlarını değil, aynı zamanda ekonomik alışkanlıkları da değiştiriyor. Kültürel içerik üreticilerinin talebiyle birlikte butik kafeler, plak dükkanları, müzik stüdyoları ve tasarım ofisleri gibi küçük işletmeler bölgede hızla çoğalıyor. Bu da bölgeye hem kültürel hem finansal bir hareketlilik kazandırıyor.
Ayrıca, bu değişimin dijital platformlar aracılığıyla daha da hızlandığını görmek mümkün. Sosyal medya üzerinden bir müzisyenin mahalleye dair yaptığı bir paylaşım bile, yatırımcılar ve genç kitleler için bölgenin potansiyelini işaret edebiliyor. Emlak platformlarındaki “yaratıcı mahalle”, “sanat çevresine yakın” gibi tanımlar, artık birer satış stratejisine dönüşmüş durumda. Bu noktada “kültürel yatırım” kavramına dikkat çekmek gerekiyor. Gayrimenkul geliştiricileri artık sadece fiziki altyapıya değil, kültürel atmosfere de yatırım yapıyor. Bir sanatçının veya müzisyen grubunun bir mahalleyi tercih etmesi, emlak projelerinde "yaşam kalitesi yüksek, sanata yakın" gibi pazarlama ifadeleriyle karşılığını buluyor. Yani sanatçılar sadece eserleriyle değil, konum tercihleriyle de şehirlerin ekonomik haritasını yeniden çiziyor.
Ancak bu dönüşümün beraberinde getirdiği bazı riskler de var. En dikkat çeken sorun ise "kültürel soylulaştırma" (gentrification). Bir bölge sanatçılarla değer kazandıkça, bölgenin eski sakinleri artan kira ve yaşam giderleri nedeniyle o alandan dışlanabiliyor. Bu da kültürel çeşitliliğin azalmasına ve yerel dokunun kaybolmasına yol açabiliyor. Özellikle dar gelirli kesimler için bu değişim, ekonomik baskıyı artıran bir sürece dönüşebiliyor.
Belediyeler, şehir plancıları ve yatırımcılar bu dönüşümün sadece ekonomik kazanç açısından değil, sosyal bütünlük açısından da değerlendirilmesi gerektiğinin farkında olmalı. Sanatçılar, kentlere değer katarken, bu değerin adil bir biçimde paylaşılması da toplumsal denge açısından büyük önem taşıyor.
Müziğin ekonomik etkisi sadece albüm satışları, konser gelirleri ya da dijital dinlemelerle sınırlı değil. Müzisyenlerin yaşamak için seçtikleri bölgeler, şehir planlamasında ve gayrimenkul piyasasında önemli bir gösterge haline geldi. Bu nedenle, belediyelerden emlak yatırımcılarına kadar birçok aktör, bu kültürel dinamizmi göz önünde bulundurmalı. Çünkü sanat nerede yaşarsa, değer orada artar.