Dolar $
32.19
%-0.26 -0.08
Euro €
34.99
%-0.42 -0.14
Sterlin £
41.18
%-0.05 -0.02
Çeyrek Altın
4094.65
%1.76 69.77
SON DAKİKA
Turizm Pazar 15 Ekim 2023 09:11

ORTA ASYA'DA BİR KÜLTÜR YOLCULUĞU

Orta Asya'da Özbekistan, Kazakistan ve Kırgızistan'dan geçen bir kültür yolcuğu. Hiva İpek Yolu üzerinde doğudan gelen kervanların İran'a geçmeden önce son dinlenme için durdukları bir destinasyonmuş. Onuncu yüzyıl ve sonrasına ait çok iyi korunmuş İslami eserleri ile 1991 yılında kent, UNESCO Dünya Mirası olarak kabul edilmeye hak kazanmış

Orta Asya'da bir kültür yolculuğu

Deniz DİKMEN

Bu hafta sizi çok uzaklara götürüp, rotası Orta Asya’da Özbekistan, Kazakistan ve Kırgızistan'dan geçen bir kültür yolcuğuna çıkarmak istiyorum. Ben çok sevdim bu kültür yolu gezisini. Umarım benim gibi siz de çok keyif alırsınız. Mevsimlerden Bahar. Orta Asya’yı gezmek için ideal bir zaman. İstanbul’dan yola çıkarak dört bin kilometre doğuda bulunan Özbekistan’ın Urgenç kentine uçuyoruz. Yolculuğumuz yaklaşık dört saat sürüyor ve sabah saatlerinde Urgenç’e varıyoruz.

Aracımıza geçip sadece otuz kilometre uzaklıktaki Hiva kentine gidiyoruz. Sabahın güzel ışığında bu antik kent meşhur surları ve mavi ile yeşil çinili mimarisi ile bizi karşılıyor. Hiva İpek Yolu üzerinde doğudan gelen kervanların İran’a geçmeden önce son dinlenme için durdukları bir destinasyonmuş. 

Onuncu yüzyıl ve sonrasına ait çok iyi korunmuş İslami eserleri ile 1991 yılında kent, UNESCO Dünya Mirası olarak kabul edilmeye hak kazanmış.

Hiva kent surlarının içinde bulunan otelimize yerleştikten sonra gün boyu yüzyıllarca hiç değişmemiş bu ortaçağ kentini gezmeye başlıyoruz. Antik kentin içindeki İçhan Kale, Eski kale, Muhammad Amin Inak Medreseleri, Ak Camii, Allah kulu Han Medresesi, Taş Havlu Sarayı, Pehlivan Mahmud Mozolesi ve İslam Hoca Minaresi gibi eşsiz eserleri ziyaret ediyoruz.

Antik kentin mimari güzelliği ve özgünlüğü bizi büyülüyor ve kendimizi bu topraklardaki ortaçağ dönemine ışınlanmış gibi hissediyoruz. Ortam çok huzurlu ve sakin. Tatlı bir güneş ve bahar havası bize eşlik ediyor. Ara ara Hiva’nın antik kent surlarının içinde ve sokaklarında bulduğumuz kafelerde soluklanıp ortamın kültürel yapısını özümsemeye çalışıyoruz.

Akşamın kızıl güneşi surlara vurduğu zaman çok güzel bir ambiyans oluşuyor.  Antik handa leziz Özbek yemekleri ve Özbek müziği eşliğinde ağırlanıyoruz. Restorandan gece çıktığımızda ise tarihi kent nispeten karanlık ama mavi minarelerin üstünde dolunay parlıyor.

asya-1

Ertesi gün programımız devam ediyor ve aracımızla Hiva’nın 480 km güneydoğusunda bulunan Buhara kentine devam ediyoruz. Yolumuz Kızılkum Çölü’nden geçiyor. Çölün içinde yolculuk yapmak beni her zaman çok heyecanlandırıyor. Bir yandan uçsuz bucaksız hiçlik, bir yandan çölün florası ve faunası ve ara ara karşımıza çıkan küçük köyler ve insan manzaraları var. Amuderya Ovası’nın içinden geçerken bir süre Türkmenistan sınırı boyunca yol alıyoruz. Karşıdaki Türkmenistan sınırını izlemek için bir ara durup aracımızdan iniyoruz. Buhara’ya yolculuğumuz tozun toprağın içinde yaklaşık yedi saat sürüyor. Akşam vakti güzel kent Buhara’ya varıyoruz. Ertesi gün bu masal kenti yürüyerek gezmeye başlıyoruz. Buhara’da Hiva gibi İpek Yolu’nda bulunan yaklaşık iki bin yıllık bir kent ve Orta Asya’nın en iyi korunmuş ortaçağ kentlerinden bir tanesi. 

Buhara’yı dünyada eşsiz kılan ve UNESCO Dünya Mirası olarak kabul edilmesini sağlayan tarihi Buhara Meydanı’nı, İsmail Samani Türbesi’ni, Çeşm-i Eyyub ve ahşap sütunlarıyla ünlü Bolo Hauz Cami’ni, Çar-Minar Minaresi’ni, Magaki Attari Türbesi’ni, Ark Kalesi’ni, Lebi Havuz Meydanı’nı, Poyi Kalon Kompleksi’ni, Kalon Minaresi’ni ve Mir Arap Medresesi’ni gezip akşamüzeri tarihi çarşısına varıyoruz. Çarşıda ipek halılar, Buhara’ya özgü bıçaklar, baharatlar, yöreye özgü dekoratif eşyalar, yerel kumaşlar, yerel çiniler ve Fergana ahşap oymacılığı ile yapılmış dekoratif ürünler satılıyor.

Akşam vakti Buhara’da Lebi Havuz Meydanı’na yakın, masalsı bir bahçede eski bir incir ağacın altında harika Özbek Oshpaz Pilavımızı, yumuşacık Tandır Kebabımızı, Özbek Mantımızı, salatamızı, yoğurtlu yerel sarmamızı ve Samsa tatlılarımızı yiyip çaylarımızı içiyoruz. Ambiyans muazzam keyifli.

Ertesi sabah kahvaltımızı yaptıktan sonra Buhara’dan ayrılıyoruz ve ‘Doğunun incisi ‘olarak kabul edilen Semerkant’a doğru aracımızla yolumuza devam ediyoruz.  Güzergahımızın üzerinde bulunan İpek Yolu’nun en güzel kervansaraylarından biri olan Rabat Malik’i ve Karakum Çölü boyunca yer alan kırk dört sarnıçtan biri olan Sardoba’yı gezmek için mola veriyoruz.  Öğleden sonra ise Tarihi İpek Yolu’nun çok etkileyici ve güzel kenti Semerkant’a varıyoruz.

Semerkant kentindeki ilk durağımız Uluğ Bey Rasathanesi oluyor. Rasathane ve müzesini gezdikten sonra akşam vakti ise Semerkant’ın ünlü Registan Meydanı’na gidiyoruz ve 15inci yüzyıla ait bu olağanüstü tarihi yapıların üzerindeki ışık gösterisini izliyoruz. Bu gece gösterisinde Registan Meydanı’nda gerçekten kendimizi bin bir gece masallarından birinde gibi hissediyoruz.

Sabah Semerkant’ta Emir Timur’un mezarının bulunduğu Gür Emir Türbesi’nden yürüyüşümüze başlıyoruz. Oradan bu sefer gündüz vakti Registan Meydanı’na geliyor ve İslam mimarisinin üç şaheserini ziyaret ediyoruz: Uluğ Bey Medresesi, Tilla Kari Medresesi ve Şer Dor Medresesi. Bu medreseler bir dönem Orta Asya’nın en büyük eğitim kompleksiymiş ve vermiş oldukları eğitimin kalitesi ile ünlenmişler.

asya-2

Hızlı trenle seyahat edilebiliyor

Öğle vakti bu yapıların muhteşem arka bahçelerinde oturuyoruz. Güneş pırıl pırıl yüzümüze vuruyor. İç avlularda bulunan minik dükkanları gezip küçük alış verişler yapıyoruz.

Ertesi gün ise Timur Dönemi Sultanlarının defnedildiği Şah-ı Zinde Külliyesi’ne devam ediyoruz ve ardından Bibi Hatun Külliyesi’ni ziyaret ediyoruz. 

Orta Asya’da bulunan bu Türk Mimarisi, nadir yapıları ve özgün hikayeleri ile bize bin bir gece masallarını anlatıyor. Hava ılık ve ışık çok güzel. Kentlerin sakinliği çok hoşumuza gidiyor. Rahat rahat ve keyifle her yeri geziyoruz ve sevdiğimiz her köşede soluklanmak için mola veriyoruz. Ortam çok büyüleyici ve muhteşem.

Akşam üstü ise, Semerkant Tren İstasyonu’ndan hızlı trene binerek 270 kilometre uzaklıktaki Taşkent’e yolculuk yapıyoruz.

Ben tren yolculuklarını çok seviyorum ve bu güzergahta böyle bir fırsatın olması beni çok mutlu ediyor.

asya-3

Kompartımanımıza yerleşiyoruz. Kahvemizi ve küçük kumanyamızı servis ediyorlar. Ben de pencere kenarında yerimi alıyorum zira pencereden dışarıyı izlemek ve yolculuğumuz sırasında göreceğimiz manzaralar beni çok heyecanlandırıyor. Uçsuz bucaksız yemyeşil ovalardan geçiyoruz. Güzergahtaki küçük yerleşimler güneş batıncaya kadar bize eşlik ediyor.

Ertesi gün Özbekistan’ın başkenti olan Taşkent’i gezmeye başlıyoruz.

Barak Han Medresesi, Kökeldaş Medresesi, Kaffal Şaşi Türbesi ve Özbekistan Diyanet İşleri Başkanlığı'nda bulunan Hazreti Osman dönemine ait Kuran-ı Kerim'in orijinal Mushaf'ı gördüğümüz yerler arasında. Ardından Emir Timur Meydanı, Bağımsızlık Meydanı ve Emir Timur Müzesi’ne giderek gezimize devam ediyoruz. 

Safran, Şam fıstığı gibi birçok baharatlar yer alıyor

Öğleden sonra Taşkent’teki çarşıya uğruyoruz. Burada safran, Şam fıstığı gibi birçok baharatlar, yerel top peynirler, kurutulmuş meyveler, el yapımı ürünler, keçeden yapılmış kilimler ve hediyelik eşyalar satılıyor. Bazı ürünlerin Türk Malı olduğunu fark ediyoruz.

Bir sonraki gün ise Özbekistan’dan ayrılma vaktimizin geldiği gün. Taşkent’ten Kazakistan’ın eski başkenti Almatı’ya uçuyoruz. Uçuşumuz sadece bir saat sürdüğünden hemen Almatı’yı gezmeye başlıyoruz. Burası inanılmaz yemyeşil, her yeri park olan modern bir kent.

Panfilov Parkı’nı, Kazak Müzik Enstrümanları Müzesi’ni, Yeşil Pazarı, Tarihi müzeyi gezip sonra Gök Tepe’ye çıkıyoruz ve günümüzü tamamlıyoruz.

Ertesi gün Almatı’nın dışına çıkıyoruz. Ala Dağları ve neredeyse beş bin metre yükseklikteki Talgar Tepesi karşımızda yükseliyor.

Almatı Gölü’nün de içinde bulunduğu İli - Alatau Milli Parkı’na gidip bir Kazak köyüne misafir oluyoruz. Muazzam pişi börekleri ve el yapımı reçelleri ile bizi ağırlıyorlar. Ata binme, yün döğme, bebeklerin ayak bağını kesme gibi ritüellerini tanıtıyorlar ve bize yerel şarkılar söylüyorlar. Bu köyde çok keyifli bir gün yaşıyoruz. Hep birlikte ve çevredeki doğanın güzelliğine doyamıyoruz.

Ertesi gün bu sefer Kazakistan’dan ayrılma vaktimiz geliyor. Son durağımız olan Kırgızistan’ın başkenti Bişkek için yola çıkıyoruz.

asya-4

Burana Kulesi ve Balbal Anıt Taşları Karahanlılar dönemine ait

Yine yemyeşil bozkırlardan, tepeleri kar ile bembeyaz Tanrı Dağları’ndan, sayısız at sürülerin ve pırıl pırıl su havzaların yanından geçiyoruz. Yollar neredeyse ıssız. Bu şekilde çok özel bir kara yolculuğu ile Almatı’nın 240 kilometre batısında bulunan Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’e akşam saatlerinde varıyoruz. 

Bişkek’te kahvaltımızı sabah yaptıktan sonra Pobeda Meydanı’nı, Dubaviy Parkı’nı, Ala-Too Meydanı’nı ve Ulusal Sanat ve Filarmoni Müzesi’ni ziyaret ediyoruz. Daha sonra ise, Bişkek’in biraz dışına çıkıp İpek Yolu üzerinde bulunan ve ilk Türk devleti olan Karahanlılar dönemine ait Burana Kulesi ve Balbal Anıt Taşları gibi Balasagun Kültür Varlıklarını geziyoruz. Kutadgu-Bilig’in yazarı ünlü Yusuf H as Hacip’in memleketi olan Balasagun bölgesi Türk tarihi açısından son derece önemli bir mevkii.

Bişkek bu gezimizdeki son şehrimiz. Tekrar İstanbul’a eve dönme vakti geliyor.

Orta Asya’da yapmış olduğumuz bu muazzam yolculukta nadir tarihi eserler hatta kentler keşfetmenin, muhteşem bir doğanın içinde olmanın ve bu güzel yörelerin mutfağını ve insanını tanımaktan çok büyük keyif aldık. Çok tatlı tarihi avlularda, bahçelerde yörenin eserlerini ve tarihini yakından tanıdık ve Orta Asya’daki eski Türk Kültürleri hakkında ne çok şeyler öğrendik. Coğrafyasını hiç bilmediğimiz uçsuz bucaksız yollarda dostlarımızla birlikte yol yapmak ne güzeldi.

Kendi kültürümüzü daha iyi anlayabilmek için mutlaka bu güzel coğrafyayı ve İpek Yolu’nda bulunan bu tarihi destinasyonları tanımanızı yürekten dilerim. 

Uzun kara yolculuğu yapmayı ne çok özlemişim. Umarım yakın zamanda belki gene hiç bilmediğimiz güzergahlarda yeni ufuklara yelken açar, güzel insanlarla ve hikayelerle tanışırız.

ABONE OL