Dolar $
32.56
%0.02 0
Euro €
34.9
%0.07 0.02
Sterlin £
40.6
%-0.03 -0.01
Çeyrek Altın
3982.42
%0.21 8.16
SON DAKİKA
Savunma Perşembe 12 Eylül 2019 02:47

TÜRKİYE İHA'DA RUSYA'DAN ÖNDE

Türkiye'nin 20 yıl önce silah ithalatçısı olduğunu bugün ise rekabet edilebilirlik düzeyde ihracatçı hale geldiğini belirten Pukhov, özellikle Türkiye'nin insansız hava araçlarına dikkat çekti. Pukhov, "Nükleer silahları olan Rusya İHA geliştirmekte Türkiye'ni gerisinde kaldı" dedi

Türkiye İHA'da Rusya'dan önde

Merve SEREN

Rusya’nın savunma ve askeri stratejileri üzerine çalışan öncü isimlerinden Ruslan Pukhov, Türk savunma sanayini övdü. Türkiye’nin 20 yıl önce silah ithalatçısı olduğunu, bugün ise rekabet edilebilirlik düzeyde ihracatı haline geldiğini belirten Pukhov, özellikle Türkiye’nin insansız hava araçlarına (İHA) dikkat çekti. İşte Pukhov’un açıklamaları…

Soğuk Savaş Dönemi’nden beri ABD ve Rusya, dünyanın en büyük ilk iki silah ihracatçısı olarak konumlanmaya devam ediyorlar. Geçen süre zarfında Washington ve Moskova’nın ihracat politikası ve pazar profili nasıl bir değişim gösterdi? Daha açık bir deyişle silah ihracatında, ‘siyasi gerekçeler’ ile ‘ticari kazanımlar’ arasında nasıl bir denge vardı?

-Silah ihracatı ve silah ticareti hakkında düşündüğümüz zaman, Soğuk Savaş Dönemi’ndeki dış ticaret maksatlı değil; dış politikanın bir devamıydı. Bu mantık temelde ABD’ye dayanıyordu ve dolayısıyla Rusların da yaklaşımı bunun üzerine şekilleniyordu. Ancak, bu durum Trump’ın rekabetçi yapısı itibarıyla değişmeye başladı. Öyle ki Trump, ABD’de silah ticaretini dış politikanın bir devamı olarak değil; ciddi bir ticaret faaliyeti, iş olarak gören ilk kişidir. Zaten bu sayede ABD’nin pazardaki payı hızlı şekilde büyüme kaydediyor. Ayrıca büyümedeki hızın başlıca iki nedeni var. Birincisi; silah pazarı büyüyor. İkincisi; ABD önceden İsrail, Rusya ve Fransa'ya ait olan payları da kendisine katarak yükseliyor. Öte yandan, dünya silah pazarındaki teknik rekabet artarken, ilişkiler giderek gerginleşmeye başladı. Örneğin 20 yıl önce Türkiye ve Güney Kore gibi ülkeler silah ithalatçısı ülkeler kategorisinde yer alırlarken; bugün rekabet edebilirlik düzeyleriyle dikkat çeken başarılı silah ihracatçıları haline geliyorlar.

savunma-1

Özel şirketler öne çıkmalı

Rus savunma bürokrasisi ve ekosistemi nasıl bir işleyişe sahip? Örneğin Rus devleti, ekosistem içerisinde yer alan özel savunma şirketlerine maddi ve manevi teşvikler, destekler sağlıyor mu, yoksa üretimden ihracata varana kadar tüm süreç devlet kontrolü altında mı ilerliyor?

-Size şunu söyleyebilirim ki, eskiden çok güçlü özel şahsa ait ulusal ölçekte birinciliği elinde tutan savunma şirketlerine sahiptik. Rosoboronexport ise, eskiden “Silahlanma Bakanlığı” (The Ministry of Armament) gibi çalışan bir kurum, ajans statüsündedir. Son ürün ise ihraç etmek için Rosoboronexport’u kullanıyoruz, ancak örneğin sadece bir şey geliştirmek gibiyse buraya vermeden de yapabiliyorsunuz. Örneğin, eğer Rus ve Türk firmaları ortaklaşa bir şeyler geliştirmişlerse, Rosoboronexportûn burada ihracatı yoktur. Misal Rus-Hint ortak yapımı BrahMos süpersonik seyir füzelerinin geliştirilmesi gibi, çünkü bu saf bir ticaret değil, ortak teşebbüs ve yatırım (joint venture) projesine dayanıyor. Ortak geliştirme projelerinde, alıcı-satıcı paradigması yoktur. Diğper taraftan, devlet her şeyi kontrol ediyor ancak kontrol etmenin de farklı yolları var; “doğrudan” ve “dolaylı” kontrol gibi. Mesela size ihracat lisansını veriyoruz ya da vermiyoruz. Bu nedenle, bazen sizin ANKA örneği durumunda olduğu gibi, hükümet doğrudan hissedarlar arasındadır, bazen de BAYRAKTAR örneğinde olduğu gibi hissedarlar arasında değildir. Bu karışık ve uzun bir hikaye; ancak Türkiye’yle hemen hemen aynı problemimiz var, çok fazla açılmış ancak pek verimli olmayan devlet işletmelerini teşvik etmeye çalışıyorlar. Özel şirketlere ihracat yapmalarına imkan tanıyacak hak ve lisansları, verimsiz devlet işletmeciliğine ait firmalara verip bunları desteklemeyi tercih ediyorlar.

Türkiye en iyisini satın alıyor

Rus savunma endüstrisinin imkan ve yetenekleri ile zayıflıklarını nasıl değerlendiriyorsunuz? 

-Rusya’ya ve savunma alanlarına baktığımızda, Rusların geleneksel olarak çok başarılı olduğu ve muhtemelen de alanında en iyisi olduğu şeyler vardır, örneğin hava savunması gibi. Çünkü Rus savaş uçakları ithal edilmediğinden, bunların tamamı Batı’dan bir adım geride kalıyordu. Pakistan harika bir örnek. 1982 yılında Pakistan ilk F-16’sını envantere katmıştı, oysa o dönemde Sovyetler Birliği -ve Afganistan- halen 4. Nesil uçaklarla harekat sahasında operasyon icra ediyorlardı. Zira MİG-29 ve SU-27 hâlâ deneme altındaydılar, yani Rus/Sovyet Hava Kuvvetleri’nde o sırada stoklarında yoktu. Bu nedenledir ki Pakistan, sınır hattında ve taktik düzeyde Sovyetler Birliği’ne karşı hava üstünlüğüne haizdi. Neden? Çünkü havacılığımız her zaman teslimat takviminin gerisinde kalıyordu, bakın neden SU-27’ler bu kadar büyük, ya da daha iyisi Black Shark ile Black Hawk helikopterlerimize ve bir de Airbus TIGER helikopterlerine bakın. Bizim Black Shark, 1.5 kat daha fazla ağır. Neden mi? Almanların ve Fransızlarınki kadar kalitesiiyi değil de o yüzden. Bundan dolayı helikopterimizi korumak için bizim çok önemli ve ihtiyaç duyulan bir şey. Sanki Rusların tam metal ceketi gibi, biz 10 kilo ağırlığındayız, Avrupa is 5 kilo, çünkü malzemeler o kadar da iyi değil. Bu, uçaklarımızın neden bu kadar büyük olduklarına ilişkin bir soruydu, çünkü ucuz bir teknik set o kadar da iyi değildi, dahası radarlarımız da ağır ve büyüktü. Anlaşılacağı üzere, savaş havacılığında yetersizdik ve gerideydik, bunun da farkındaydık. Bu durum Sovyet siyasi ve askeri çalışma ve çabaları, büyük ölçüde hava savunmasına yatırımı yapmamızı sağladı. Bu yüzden de şu an hava savunmamız gerçekten bir mücevher, elmas. Bu nedenle, Türkiye şu an alanında dünyanın en iyisini satın alıyor. Buna mukabil, savaş gemisi geliştirmemize bakın, geliştirme projelerimiz şu an çok kötü bir durumda. Siz şu anda bir İspanyol projesi olmasına rağmen yerli olarak Türkiye'nin ilk LHD (Landing Helicopter Dock) gemisi, yani helikopter harekâtı yapma kabiliyetine sahip havuzlu çıkarma gemisini geliştiriyorsunuz. Bizim endüstrimizin en azından yakın gelecekte, LHD geliştirmesi mümkün gözükmüyor, bunun için ciddi paralar ayırmak gerekiyor. Kısaca Rus savunma endüstrisinin nasıl ki dünyada öncü olduğu alanlar var, aynı zamanda zayıflıkları yahut yatırım yapmadıkları alanlar da var, örneğin deniz platformları yahut Rus uyduları ve üretilen çipler. Neden Rus uydularının bu kadar güvenilir olmadığını düşünüyorsunuz? Çünkü biz çipleri uzay kalitesinde üretmiyoruz, normal çipleri kullanıyoruz. Bu yüzden Amerikan ve Avrupalı uydular yörüngede yıllarca kalabilirken bizimkiler sadece aylarca kalıyor. İşin özeti; Sovyetler Birliği Dönemi’inde mikroelektronik geliştirme ve üretiminde geride kalmıştık, Birlik yıkıldı, biz daha da geriye düştük. Gayet olağandır, önceden de Batı’nın arkasında bulunduğumuz alanlar vardı ve hala da geride kalıyoruz, her alanda aynı performansı göstermemiz beklenemez. Türkiye’ye bakın, Bayraktar İHA’larına. İki tip İHA üretiyorsunuz. Hem keşif gözetleme yapabilenler, hem de savaşma kabiliyeti olanlar. Örneğin bizim gözetleme yapan İHA’larımız dışarıdan satın aldığımız İsrail menşeli olan IAI Searcher tarafından üretilenlerdir. Kaldı ki İHA alanında biz sadece Türkiye’nin değil; İran’ın da gerisindeyiz. Çin, Türkiye ve İran, kendi saldırı İHA’larını ve bunlara monte edilen entegre füzeleri üreten ülkeler kulübü içerisinde yer alıyorlar. Düşünün ki, nükleer silahları olan “Büyük Rusya” (Great Russia), helikopter ve füze entegreli İHA geliştirmekte geride kalıyor. 

savunma-3

Biz Sovyetler Birliği değiliz

Rusya’nın askeri harcamalarına ilişkin tutum ve politikasıyla ilgili. Her ne kadar Rusya halihazırda dünyanın en büyük ikinci silah ihracatçısı ülkesi olsa da, ekonomik küçülme ve finansal zorluklar nedeniyle askeri ve savunma harcamalarının azaldığı kaydediliyor. Moskova’nın GSYH’den savunmaya ayırmak üzere belirlediği bir hedef var mı? Ayrıca genel bütçe içerisinde savunma harcamalarında yaşanan düşüşler ve artışlar, toplumsal bazda nasıl ve ne düzeyde bir reaksiyon yaratıyor?

-İşin gerçeği, Rusya’daki siyasi ve askeri tüm çabaların açığa çıkardığı bir bilinç ve farkındalık vardır. O da şu dur; eğer yollar yapılmazsa, boru hatları ve elektrik hatları yenilenmezse aslında bir bütün olarak gerek altyapı gerekse üstyapı çalışmalarına gereken özen gösterilmezse istenilen netice hiçbir zaman alınamaz. Eğer insanlar, yaşam standartları ve hayat kalitelerinden tatmin ve memnun olmazlar ise, Rusya’nın güvenliğinin daha iyiye gitmesini bekleyemezsiniz. Dolayısıyla Moskova, kaç tane yeni köprü yapımına başlanması ile kaç tane yeni savaş uçağı yapımına başlanması arasındaki dengeyi çok iyi öğrenmiş ve özümsemiş durumdadır. Ayrıca unutulmaması gerek; Rusya, her parası bittiğinde pound bastıran ülkelere benzemez. Biz para basmıyoruz, bizim sorumlu bir mali politikamız vardır. Ayrıca biz artık Sovyetler Birliği de değiliz. İşin özü; Moskova, askeri ve savunma endüstrisine ihtiyaç duydukları şeyin en azını, fakat verebileceğinin en fazlasını veriyor. 

Geleceğin savaşları büyük şehirlere olacak

Geleceğin savaş konsepti ve karakteristiğine ilişkin nasıl bir öngörünüz var? Bu bağlamda Rusya Genelkurmay Başkanı Valery Gerasimov’un geliştirdiği ve doktrine ettiği “Hibrit Savaş”ı nasıl değerlendiriyorsunuz? 

-“Hibrit Savaş” terminolojisinden ve bu terimi kullanmaktan hoşlanmıyorum. Çünkü tanımı itibarıyla her savaş kendi içerisinde hibrit bir yapı barındırır. İncil’in gönderildiği zamandan, Antik Çağlardan itbaren her savaşta, hibrit özellikler görmek mümkündür. Bu anlamda kirli savaş, kirli olmayan savaş, açık yahut örtülü savaş, propaganda, manipülasyon vs. bunların hepsi zaten savaşlarda birarada icra edilen unsurlar olagelmişlerdir. Öte yandan ortada olan bir gerçek vardır, ertesi yılın savaşı bir önceki yılın savaşından farklı olacaktır, çünkü zaten tecrübe edilmiştir. Eğer siz askerlerinizi, vekaleten savaşan yerel güç unsurlarınızı ve ana muharebe tanklarınızı El-Bab’ta kaybettiyseniz, ertesi yıl savaşta daha farklı araç ve metotları devreye koyacaksınızdır. Kaldı ki insanlar, daha ziyade büyük şehirlerde yaşarlar; köylerde, kasabalarda, çöllerde yaşayan insan sayısı tabii ki daha azdır. Buna mukabil Moskova ve İstanbul gibi megapollerde ya da Stalingrad ve Grozni gibi şehirlerde çok daha fazla insan vardır. İşte geleceğin savaşları da artık daha kalabalık ve büyük şehirlere doğru kayacaktır. Zaten bunun örneğini Halep şehrinde yaşanan savaşta gördük. Eskisiden daha farklı, şiddetli ve zor olacağı açıktır. Bu nedenle insanlar, savaş stratejileri ve taktikleri ile askeri teçhizat ve ekipmanlar, “Meskun Mahal Savaş” konseptine ve alanına adaptasyon sağlamak zorundadırlar. Meskun Mahal Savaşı, öğrenilmesi ve tecrübe edilmesi gereken özel bir savaş türüdür. 

Bir diğer üçüncü husus ise, artık savaşlarda geleneksel ve klasik tehditlerin bulunmamasına ilişkindir. Örneğin 20 yıl sonra Avrupa’da 1.5 milyar kişinin ikamet ettiğiniz düşünün, Afrika’da 20-30 yıl sonra 2 milyar kişinin yaşadığını varsayın. Afrika’daki kişiler Avrupa’ya göç etmek isteyecekleri yine Ortadoğu’dan Avrupa’ya göç etmek isteyenlerin sayısı da daha fazla artacaktır. O zaman soruyorum size, Afrikalılardan ve Araplardan akın akın Fransa’ya ve Almanya’ya göç eden kişilerle mi savaşacaksınız? Yoksa onlara karşı mı savaşacaksınız? Bu göçmenleri makineleri tüfeklerle mi öldüreceksiniz? Botlarını torpidolarla mı vurup batıracaksınız? Kısaca gelecekte Batı’nın güvenlik problemi, Putin Rusya’sı yahut Erdoğan Türkiye’si değil, kendi ülkesine gelen göçmenler olacaktır. 

Hatta bu konuda pek hoş olmayan biraz ırkçı kokan bir mizansen vardır ancak dikkat çekici ve ibret niteliğinde tasvir edicidir: 20 yıl sonra Avrupa’nın bizatihi kendisi savaş alanı olacaktır ve bu savaş, Avrupa’ya göç eden 4 göçmen grup arasında cereyan edecektir. Bunlar; Türkler, Kürtler, Araplar ve Afrikalılardır. Dahası artık Almanlar, Fransızlar, İspanyollar vd. hepsi kendi ülkelerinin “azınlık sınıfı” olacaklardır. Bu mizansenden hareketle, ilk önce Batı bu tür geleneksel olmayan tehditlerle nasıl mücadele edilmesi gerektiğine karar vermeli ve öğrenmelidir. Zira Avrupa’daki göçmen yaşam alanlarında ya da ülke içerisinde dağınık halde yaşayan azınlık sınıfı göçmenlere karşı, Avrupa’nın ürettiği yahut tedarik ettiği Ana Muharebe Tankları veya F-35’ler yardımcı olmayacak, bunları kullanamayacaklar.

savunma-2


ABONE OL

EN ÇOK OKUNANLAR